* * *
Bir gün, meraklı mı meraklı, haylaz mı haylaz bir yağmur damlası, gökyüzünde fırtınalar estiren bir buluttan güçlükle sıyrılıp yeryüzüne doğru düşmeye başlamış. Deli dolu, şarkı söylemeyi çok seven bir damlaymış bu. Hızla inerken yeryüzüne, yolda gördüğü tüm kuşları, ağaçları, yaprakları, çiçekleri, her şeyi, herkesi selamlamış. Nereye düşeceğini çok merak ediyormuş. Sonunda bir dereye düşmüş ve diğer su damlalarının arasına katılmış. Başına geleceklerden habersiz, sevinç içerisinde yüzmeye başlamış.Balıklar, kurbağalar, taşlar ve milyonlarca su damlası hep birlikte yaşıyormuş bu derede. "Yaşasın!" demiş yağmur damlası, "olamazdı bundan daha güzel bir eğlence." Taklalar atmış, bir o yana bir bu yana yüzmüş. Balıkların ağzından girmiş, üstünden çıkmış. Taşlar pek oralı olmamış ama onlar da çıkardıkları çoşkulu seslerle eşlik etmiş yağmur damlasına.
İşte böyle mutlu mutlu yüzerken yağmur damlası derede, bir de bakmış ki bir su havzasına gelivermiş. Karşısına çıkan bu büyük su birikintisine doğru heyecan ve merak içerisinde yüzerken, birden önüne konan kocaman bir kayaya toslayıp kalakalmış olduğu yerde.
- "Dur bakalım yabancı!" demiş kayanın öteki tarafında duran su damlası.
- "Yabancı mı?" diye şaşırmış, "Kendisi de bir su damlası değil mi ki? Yabancı da nereden çıktı?" diye düşünmüş.
- "Buraya giremezsin!" demiş kayanın ardındaki su damlası, "Burası bizim!"
- "Ama nasıl olur? Ben gökyüzünden geliyorum, rüzgar biraz daha doğudan esseydi, çoktan 'bizim' dediğiniz suların içinde yüzüyor olabilirdim. Hem hepimiz su damlası değil miyiz şu dünyada?"
- "Evet ama sen tatlı sulardan geliyorsun, burası tuzlu su bölgesi, buraya giremezsin!" demiş tuzlu damla.
- "Ama değil miyim ki ben de bir su damlası, istediğim yerde yüzerim, hakkım bu benim.
- "Belki ancak sen de bizim gibi olmayı kabul edersen, bir zamanlar tatlı su damlası olduğunu unutup bizim gibi yaşarsan" demiş tuzlu damla.
- "Ama ben bir yağmur damlasıyım ve böyle olmayı seviyorum! Artık lütfen izin ver de geçeyim."
- ...
Su damlaları bu şekilde atışıp dururken kayanın üzerinden, "Yardım edin! Yardım edin!" diye bir ses duymuşlar. Bir balık sesiymiş bu; acı içerisinde çırpınıyormuş kayanın üzerinde. Bir an önce suya girmesi gerekiyormuş.
- "İzin ver akmamıza" demiş yağmur damlası, "onu kurtarabiliriz, deredeki diğer damlalarla birlikte bu kayayı yerinden oynatabiliriz."
- "Hayır!" demiş tuzlu damla, "Asla olmaz! Bir balık için bu yol açılamaz. Üstelik o balık sizin tarafın balığı, mümkün değil buraya atlaması."
Onlar atışıp dururken yine bu şekilde, balığın sesi giderek güçsüzleşmiş ve bir süre sonra duyulmaz olmuş. Artık geriye kalan tek şey, su damlalarının giderek yükselen ve çirkinleşen sesiymiş. Bundan sonra da hep bu şekilde devam etmiş. Her balık sesi duyduklarında tekrar tartışmaya başlıyor, balığın sesi duyulmaz olduğunda yine aynı şekilde kendi sularının derinliklerine dönüyorlarmış. Giden balıkların sayısı bir bir artmış ama kimse hiçbir şey yapmıyormuş -konuşmaktan ve kavga etmekten başka.
O meraklı, yaşamayı çok seven yağmur damlasından da eser kalmamış. Artık ne balıklara, ne de taşlara ilgi göstermiyormuş. Kendi halinde öylece duruyormuş o da diğer su damlaları gibi, gün boyu miskin miskin. Balık sesi duyduğunda yine harekete geçiyor, ama balığın sesi duyulmaz olduğunda, eski haline dönüyormuş hemen.
Derken bunu gören insan türü, bakmış ki kimse ses çıkarmıyor balıkların gitmesine, neden benim olmasın diye düşünmüş bu balıklar. Önce sadece kayaya çıkan balıkları toplamaya başlamış. Daha sonra doymamış, denizdeki ve deredeki balıkları da toplamış. Bunun için özel aletler geliştirmiş. Artık her geldiğinde daha çok balık alıyormuş dereden ve denizden. Daha çok, daha çok derken deredeki balıklar bitmiş bir gün, denizdekiler de azalmış iyice. Daha fazla dayanamamış yağmur damlası, "Yeter artık!" demiş, "Görmüyor musunuz!?! Bir şeyler yapmalıyız, vakit geç olmadan balıkları kurtarmalıyız." Dereye ilk kez geldiği günleri hatırlamış, balıklarla oynadığı, taşların üzerinden atladığı, sevinç içerisinde bir o yana bir bu yana yüzdüğü günleri... hatırladıkça artmış üzüntüsü.
- "Benim yüzümden" demiş, "Benim yüzümden gitti tüm balıklar. Belki diğer su damlalarının yardımını isteseydim, belki öteki tarafın damlasını dinlemeden aksaydık birlikte, devirirdik şu kayayı ve kurtarırdık balıkları."
Yağmur damlasının bu isyanını duyan deredeki su damlaları onun yanına gelmişler ve neler olduğunu anladıktan sonra ona yardım etmeye karar vermişler. Başlangıçta ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. Kayanın üzerine çıkmaya çalışıyor ama başaramıyorlarmış. Her gün yeni bir su damlası ekleniyormuş onlara ve kısa bir süre içerisinde büyümüşler ve kayanın üzerine çıkacak kadar güçlenmişler. Artık ne zaman bir balık sesi duysalar, kayanın üzerine çıkıp hep birlikte süpürür gibi dereye sürüklüyorlarmış balıkları. Balıklar çok sevinmiş bu duruma. Tabii su damlaları da. Eski günlerdeki gibi neşe içerisinde oynuyorlarmış balıklarla neşe içinde. Ama kayayı deviremedikleri için hala bazı balıklara elveda demek zorunda kalıyorlarmış. Çünkü kaya çok büyükmüş ve her yerine erişemiyorlarmış. Belki ancak diğer taraftaki damlalar da yardım ederse yerinden oynatabilirlermiş kayayı. Ama deniz ahalisi pek umursamıyormuş bu yaşananları. Birden derinlerden gelen çok yüksek bir patlama sesi duyulmuş. Patlama sesi ve ardından gelen sarsıntıyla öyle bir sallanmışlar ki panik içerisinde kaçışmaya başlamış tüm damlalar. Onlar kaçıp gidince uzaklara, geride ne deniz kalmış ne dere... ne de neşe içinde yüzen balıklar. "Ah!" demiş bulut, "Sizi alıklar!"
Ertesi gün insan gelmiş, bakmış ne deniz var ne dere, ne de balıklar yerinde. "Benim yüzümden" demiş, "Benim yüzümden gitti tüm balıklar. Ne yaparım ben şimdi. Nasıl yaşarım balıklar olmadan, deniz olmadan, dere olmadan... Nasıl? Ama nasıl..." Ve iki damla gözyaşı düşmüş gözünden kayanın üzerine. Biri deniz tarafına akmış, diğeri dereye. Kumların içinden geçip yeryüzünün derinliklerine doğru gitmişler. Burada saklanan diğer damlaları bulup bir bir anlatmışlar. Anlattıkça hafifleyip gökyüzüne doğru uçmuşlar. Buhar olup rüzgara karışmışlar. Ve rüzgar olup esmişler hiç durmadan. Ne zaman bir bulut görseler daha şiddetli esmişler ki asi yağmur damlaları düşsün yeryüzüne, katılsın dalgalara, eşlik etsin akıntıya diye.
Çünkü rivayet o ki, gözyaşları hafifleyip çıktıktan sonra gökyüzüne, ardından gitmiş damlalar ve yaşamı yeniden kurmak için var güçleriyle çalışmışlar. Geride kalanlar olmuş elbet; güneşe hasret, yaşama hasret, dünyanın derinliklerinde, tek başlarına... ama büyük çoğunluk çıkmış yeryüzüne ve hatta kimisi gökyüzüne. Birleşip kaldırmışlar kayayı. Ve bundan sonra karşılarına çıkan tüm kayaları.
* * *
Eee, masal bu ya, gökyüzünden düşmüş üç damla; biri dereye, biri denize, diğeri de dalga olmayı başaran, dalga dalga yaşamı yayan ve durmadan akan tüm insanların üzerine.
10 comments:
Evren cok sevdim. Hatta Samed Behrengi'nin Kucuk kara balik oykusu geldi okurken. Baska oykulerin de var mi?
buyuklere de masallar lazim degil mi Evren hatta belki de en cok masal lazim buyuklere o eski sadece masal dinleyen halimize geri donup ozunu kavrayalim herseyin diye.
cok sevdim! hatta bayildim!
donup donup okurum ben hep okurum
eline saglik
"dalga olmayı başaran, dalga dalga yaşamı yayan ve durmadan akan insanlar"dan biri sevgili evren, her kelimen bize güç ve umut oluyor.Varol. Sonsuz tebrikler ve teşekkürler.
içime aktı harika bir öykü, sevgiler evren
Çok sevdim,bu masalı..Tebrikler,eline yüreğine sağlık Evren:)
ne zamandır okudugum en içimi açan yazı oldu. sizi öperim ana kız...
sevgiler canım
Evrencim eline sağlık. Umarım bir gün tüm damlalar özlerinin farkına varıp birleşirler.
:) dünyanın tüm damlaları birleşin!
(-ellerine sağlık-)
ellerine saglikkk!!
bu arada, regarding your comment on my last post...
Bezen'i tanimiyorum, bilemedim, link?
postdoc isi: ay ne guzel olur... ben gitmis olacagim heralde, ama belki biraz esya aktarimi falan yapariz.... bu arada emin misiniz bu kadar weather related post'tan sonra buraya gelmek istediginize? :))) saka saka, guzel bir yer burasi, ufak tefek, ama buyuk sehirden sonra cok farkli bir deneyim oluyor... hayirlisi olsun bakalim.
ycurl,
Çok teşekkürler! Başka öyküm yok ve açıkçası bunu yazarken epey zorlandım. Bir yerden sonra imgelerin sayısı çok arttı ve aslında tam bağlayamadım hepsinin sonunu. Çok da içime sinmeden gündemi kaçırmamak için biraz aceleyle yayınladım. Ama böyle güzel yorumları duyduktan sonra üzerine çalışıp geliştireceğim diye umuyorum. Samed Behrengi'nin o öyküsünü okumamıştım. Merak ettim şimdi. Hemen bulup okuyayım. Aslında sanırım ilk etapta daha çok okumam gerek zaten :) Varsa böyle başka güzel önerilerin sevinirim.
Gülçin, Serpil, Yeliz, Nil, Deniz, Banu, Cesur, Ayşe,
Çok teşekkürler! Sağolasınız! Sizinle aynı denizi paylaşmak çok güzel!
Post a Comment