Şaka bir yana, bunun tam tersi örnekler de var. Mesela bizim üniversitede doğum veya çocuk evlat edinilmesi durumunda hem anne hem baba 12 hafta ücretli izin alabiliyor --genelde sırayla kullanıyorlar. İzin süresi çok yetersiz de olsa, babaların bundan yararlanabilmesi çok güzel bir şey çünkü her ne kadar ev içi emeğin ücretlendirilmesi ile ilgili çalışmaları savunsam da, bu tarz rutin işlerin sırayla ya da birlikte yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü rutin işler, ücretli de olsa, insanı bezdirebiliyor.
Birlikte yapmak her zaman kolay olmuyor tabii. Örneğin, bizim durumumuzda, her ne kadar herkesin her işi yaptığı, eşitlikçi bir anne-baba modeli sunmayı istemiş olsak da belli şeylerde farketmeden bir ayrışma yaşandığını gördük. Evet, baba gerçekten bir sürü iş yapıyor, ama bu işler genellikle annenin de yapabildiği ve de dışarda yapıldığında erkeklerle özdeşleştirilen işler. Diş fırçalığın temizlenmesi gibi detay işlerde ya da çamaşır gibi yalnızca kadınların bulunduğu alanlarda yine kadınlar var, yani ben varım.
Çamaşırcı Erkek
Siz hiç çamaşırcı erkek gördünüz mü? Mesela çamaşır reklamlarında çantasından deterjanı çıkarıp "üzülme be Osman, bak bu Momo'yla yıka, muhteşem beyazlığı yakala" diyen bir tipleme? Ali amca? Yok böyle bir tipleme. Bu Ali amca, genelde hep kirletir. Çocukluğunu da biliyorum ben onun... hep koşardı, top atardı, nedense gidip inadına inadına çamurda oynardı, olmadık yerlere girer çıkar, yemek yerken de hep üzerine dökerdi. Toplum mu bu hale getirdi onu? Sen erkeksin, erkek adam ev işi yapmaz diyerek. Yoksa annesi mi yaptı ona bunu? Yıllarca onun işlerini yapıp yemeğini yedirerek, çamaşırlarını onun yerine yıkayarak, hatta üniversiteye gittiğinde bile, kargoyla temiz çamaşır, yemek göndererek, onun kendi kendine yetecek bir birey olmasını engelledi mi farkında olmadan. Oysa çocuğunu çok severdi, hep iyi şeyler düşünürdü onunla ilgili. Yoksa eşi mi sebep oldu buna? Sen bırak ben hallederim diyerek...
Kimin ne kadar payının olduğu tartışılır ama Ali için iyi oldu bir taraftan; kendini bilime verdi. Ve hiçbir şeyden de geri kalmadı; para da kazandı, çamaşır reklamlarına da çıktı deneylerini anlattı: "2 ölçek bundan, 8 ölçek şundan koyduk, 3 yıl deney yaptık ve beyaz ötesine ulaştık" gibi saçma sapan replikler söylese de, o, dağ gibi çamaşırla başetmek zorunda kalan kişi değil, beyaz gömlekli bilim adamını oynadı.
Tabii ki bunun tam tersi durumlar da var. Bilim kadınları yanısıra çamaşır yıkayan erkekler de yaşıyor bu dünyada. Ben çamaşırhanelerin önünden geçerken görüyorum mesela. Ama neden medyada, kamusal alanda görünür değiller merak ediyorum. Google imajlarda aradım (bu arada yeni arayüzü çok şık olmuş imaj aramanın) ve tahmin edeceğiniz üzere açık ara farkla kadınlar önde çıktı resimlerde. 3-5 tane çamaşırcı erkek ya var ya yok. Türkçe terimlerle aradığımda ise hiç bulamadım. Ataerkil sistem, mahremiyet mevzuları dışında sanırım bir etken de bu işten para kazanılması.
Hep söylenir ya, en iyi aşçılar erkeklerden çıkar diye; ya da terziler, modacılar, bulaşıkçılar, ütücüler, ... bu alanlarda da hep erkekler varlık gösterir bir şekilde. Bu işleri kadınlar da yapar ama erkekler yaptığında bu işlerden para kazanırlar, dışarda yaptıkları için üzerine bir de ünlü olurlar. Ve kıyaslama yapılır. Kadınlara fırsat verilmiş de dışarıdaki işlerde çalışıp kendilerini gösterebilmişler gibi. Ya da, çalışan erkeklerin kadınlara oranı, aldıkları ücret eşitmiş gibi. Bunları pek anlayamıyorum malesef. Bu söylemler beni hep şüpheye düşürüyor.
Şablonik Hatalar
Çünkü bence bu, gerçekten ataerkil sistemin dayattığı toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili. Siz de bir erkeğe doğduğu andan itibaren "sen erkeksin, senin kafan buna basmaz" ya da "aman oğluşum, hassas kırılgan oğluşum" diye şartlarsanız, onun gelecekte kendine güvenen, tuttuğunu koparan bir insan olması çok zor olur muhtemelen.
Ben hiçbir zaman kendimi kadın olduğum için yetersiz veya beceriksiz hissetmedim. Yeri geldi, musluğu söküp tamir ettim, yeri geldi, eşimin yerine paralel park yaptım. Gözü karaydım hep; arabayla 200km/s hız yapıp bisikleti ellerimi bırakarak kullandım, havuza ters takla atarak girip bulduğum her türlü duvara tırmandım. Matematikte de iyiydim her zaman --tüm bu konularda/işlerde iyi olan başka pek çok kadın gibi.
Annem, feminist itkilere sahip bir kadındı. Evlendikleri ilk gün babamın en sevdiği gömleğini ütülerken 'yanlışlıkla' yakarak hayatı boyunca ütü yapmaktan kurtulmuş, çeşitli sosyal derneklerin, partilerin kadın kollarında aktif olarak (gece 11'lere kadar) çalışmış, beni daima üniversite mezunu olmam, çalışmam konusunda yönlendirmiştir. Babam da her zaman bana destek olmuş, "aslan kızım, herşeyin en iyisini yapar" diyerek teşvik etmiştir. Bu durumun yarattığı negatiflikler olmuş olsa da (bazen gerektiğinden fazla hırs yapmam gibi) genel olarak hayatımı olumlu etkilediğini söyleyebilirim. İstediğim ve yeteri kadar çalıştığım zaman herşeyi yapabileceğime inandım. Herhangi bir eziklik ve eksiklik duymadım.
Ne güzel, değil mi? Film gibi geçti gözünüzün önünden: Kara Evren Ataerkiye Karşı!
Fakat sonra ne oldu? Film bitmedi elbet ama şeridi koptu. Tahmin edeceğiniz üz're, bebiş doğduktan sonra hayatım değişti. Bir kere korkak oldum. Önce ilk zamanlarda o bana muhtaçken (ya da ben öyle olduğunu düşünürken), başıma bi'şey gelecek diye ödüm patladı, ya bana bişey olursa, yavrum ne yapardı!!! Düşüncesi bile gözlerimi doldurmaya yetiyordu. Sonra, o kendi ayaklarının üzerinde durmaya başladı ve bu sefer onun başına bir şey gelecek diye korkmaya başladım. Hele ilk zamanlar, her düştüğünde yüreğim ağzıma geliyordu. Çaktırmamaya çalıştım, hep serin kanlı durmaya, ama epey korktum, gelecek yılları düşünüp korktum. Ya bungee jumping yapmak isterse, paraşütle atlamak, dağa çıkmak, tehlikeli eylemlere katılmak; kendini koruyamazsa, ya da kadın veya erkek bir itin tekine rastlar ve hayatını zehir ederse. Of ya, ben bunları düşünecek kadın mıydım!
Sonra, bir süre, bebeğin tüm bakımını ben üstlenmek istedim. Bilinçli olarak değil tabii ki ama baba da dahil olsun derken, farkettim ki, bazı alanlarda güvensizlik yaratmışım. Örneğin, kıyafetlerini o giydirdiğinde, hiç olur mu böyle diye değiştirdim, ve bir gün onun "ne giydireyim?" sorusu karşısında, "giydir işte birşeyler" dediğimde, "bana güveniyorsun yani?!?" sözüyle kafamda çakan şimşeklerle kendime geldim. Sonrasında hiç müdahele etmemeye karar verdim ve hatta destekledim, ta ki morla cırtlak yeşili üstüste giydirene kadar. Herkesin bir sabrı var, değil mi ama :)
Şaka bir yana; hiç istemedim yavrunun kadın ve erkeği belli rollerle özdeşleştirmesini. Çünkü biliyorum ki herkes herşeyi yapabilir, yeter ki istesin, yeter ki kendine olan güveni zedelenmesin, yeter ki şevki kırılmasın, bastırılmasın, yeter ki doğru kuvvetlerce desteklensin, gerektiğinde dürtülsün. Şablonlara sokulmaya çalışılmasın. Özellikle de aklımızdaki şablonlara. Çünkü Sally Kempton'ın dediği gibi
It's hard to fight an enemy who has outposts in your head.
Yani "kafanızda ileri karakol kurmuş bir düşmanla savaşmak zordur". Üzerine bir de anneliğin karakolları eklenince, gerçekten, iyice zor oluyor. Ama tabii ki imkansız değil. Çünkü hiçbir şey imkansız değildir! Yeter ki isteyin, yeter ki gözlerinizi biraz daha geniş açın. Olmadı annenize şiir yazın. Anne olunca daha iyi anladığınızı düşündüğünüz annenize :)
Karikatür: Piyale Madra (www.radikal.com.tr)
haha, Osman'la Ali'ye cok guldum ben. bence babalarin sevkini biz kiriyoruz birazcik... Mesela benim "bey" mutfagi temizliyor, ama benim istedigim gibi degil. Ben bir suru birbir ediyorum, o oyle degil boyle, sunu neden buraya koydun, onun yeri oteki taraf vs. E sonunda cok biliyorsan sen yap oluveriyor. O yuzden birazcik sineye cekmek lazim sanki (ben diyorum da cekiyor muyum bir de onu sor).
ReplyDeleteannelik başka türlü bir şey.. kadınlık, erkeklik durumlarından çok daha farklı bir boyut bu. erkekler onca şişirilmiş egolarıyla "doğursaydı" mesela, muhtemelen onlar da zamanla ikinci plana atardı kariyeri şunu bunu.
ReplyDeleteo bemmmbeyaz gömlekli bilimadamları meselesini ben de düşünmüştüm. bilim adamlarının, ünlü yazarların falan biyografilerinde inanılmaz detaylar var. arkalarını şahane toplayan kadınlar falan...
Isi her zaman annelik karistirmiyor ki. Bu dayatilmis toplumsal roller illa ki su yuzune cikiyor. Evlendikten sonra ziyarete gittigim bir arkadasimla yemek sonrasi mutfagi temizlerken eslik ediyordum. Ne kadar normal geliyor degil mi kulaga? Adamlar oturuyor ve kahve, cay servisi bekliyorlar. Kendinden gecmis bir bicimde mutfagi temizliyordu arkaarkadasim.
ReplyDeleteSanirim ben de sansli kadinlardanim senin gibi. Her istedigimi yaptim, yapabildim ve ailem sen kizsin otur oturdugun yerde demedi. Hep zor yolu sectim vs.. Simdi bizi bir kenara koyalim cunku biz averaji yansitmiyoruz. Ne kadar teoriler uzerine tartisirsak tartisalim her toplumda her alanda roller kesinlestirilmis ne yazik ki. (Akademi olayina hic girmeyelim. Ne basarili proflar kadinlarin yeri evidir demistir)
ReplyDeleteEskiden camasirlar elde yikanirmis simdi otomatik makina var yani deterjani ekleyip camasirlari koymak zor olmasa gerek. Erkekler icin zor degil aslinda ama biz kadinlar beyazlar, renkliler, acik renkliler, koyu renkliler seklinde siniflandirma yaparken onlar butun hepsini bir anda camasir makinesine atabilir (onlar icin renk ayrimi yoktur). Sen mudahale ettiginde de ben bu ayirma isini anlamiyorum diye isin icinden cikarlar. Biz kadinlar ayrintilar ve detaylar icine gomuluruz erkekler icin ayrintilar cok onemli degildir :) Ayse yazmis iste benim esim de yardimci oluyor ama ben sunu soyle yapsaydin diyerek cileden cikartabiliyorum bazen :))
Ha bu arada tabii yetistiren annelerin mutlaka ve mutlaka etkisi vardir. Cunku onlar da annelerinden onu gormustur. Onlarin annesi de kendi annelerinden. Bu uzayip gider. Anne surekli aman oglum pasa oglum deyip her seyini yaparsa sonucta o erkekler de evlenecekleri kisiden ayni seyi isterler. O yuzden ailesinden uzakta okumus ve yasamis erkekler, erkek-kadin rolleri konusunda daha esnek oluyorlar. Dur ben daha yazarim aklima simdilik bu kadar.
"Bu devirde kocayi elde tutmak zor. Sen de boyle mutlu gorunmelisin bu isleri yaparken ve yapmalisin!" Bence bircok sey boyle basliyor.
ReplyDeleteGeç farketmişim yazılarını :) çok güzel..
ReplyDeleteve elFANA+1 :=)
Sevgiler.
ZOR BİR YOLDA
ReplyDeleteYÜRÜMEK MECBURİYETİNDE
OLAN İNSANLAR,YOLDA YÜRÜMEYE BAŞLAMADAN ÖNCE,
GÖNÜLLERİNDE VE ZİHİNLERİNDE YÜRÜMEK VE YOL
ALMAK ZORUNDADIRLAR.
EVVELA, “BU YOLU,
BEN NASIL AŞARIM? KORKUSUNDAN KURTULARAK YOLA ÇIKTIKLARINDA GÖRÜRLER Kİ,YOL ZOR DA OLSA BİR MÜDDET SONRA AŞILMIŞ, YÜRÜNMÜŞ VE GİDİLMİŞTİR. İŞTE O ZAMAN, İNSANLARIN YÜREKLERİNDEN , ASLINDA YOLUN ZANNEDİLDİĞİ KADAR ZAHMETLİ OLMADIĞINA VE BÜTÜN SIKINTILI YOLLARIN AŞILABİLECEĞİNE DAİR
BİR İMAN DOĞAR"
yola çık! yol açık!
*** uzun ve düşündürücü, sorgulatıcı yazın için teşekkürler. farklıyız. aynı değiliz. ama eşit haklara sahibiz. eşit değiliz olamayız. rollerimiz farklı ama ruhlarımızın cinsiyeti yok. sevgilerle...
yazına bayıldım. annene selam:) istanbulda yaşadığımız yıllarda ilker tekstilde çalışırken hergün gömlek - pantalon ütü olayından sıkılıp 3 gün üst üste yakma, berbat ütüleme numaraları ile ütü işini bırakmıştım, ütüleri torbalayıp fabrikadaki son ütücülerine gönderiyordum:)
ReplyDeletebi de annelerin rolü olduğuna inanıyorum. ilkerin annesi her haltı yaptırmış ona. ha benimleyken biraz rahata erdi gibi ama yine elinden her iş gelir. ben de arcayı aynı şekilde yetiştirmek istiyorum, karısı bana bi dua etsin yeter:)
bu defa ben de karıştırdım acep aynı kişi olmayalım sakın:P
ReplyDelete"It's hard to fight an enemy who has outposts in your head."
ReplyDeleteBu aslında... bazılarımızın beynini daha çok ele geçirmiş, bazılarımızınkini daha az. Ama yıllarca yavaş yavaş ileri karakollarını kurmuş bir düşmanla baş etmek gerçekten zor!
Okudukça, okudukça, erkek annesi olarak, daha çok iş düştüğünü hissediyorum kendime. İyi oluyor, aydınlanıyorum.
Bu arada, sanırım tanıdığım ikinci hakiki feminist sensin Evren (ilki teyzemdir). :)
bu yazıdan çıkarılacak sonuç bu mudur bilmiyorum ama bana yeni evlendiğimde bir arkadaşım biliyorsan da bazı şeyleri bilmiyormuş gibi yap demişti, hoş benim de birşey bildiğim yoktu zaten ya. evle ve birlikte yaşanılan hayatla ilgli herşeyi sahiplenemmek gerekiyor aslında, ilk zamanlar hevesle istekle yapılan şeyler bir süre sonra görev haline geliyor ve orada sıkıcı bir durum başlıyor. bu çocuğun bakımında da geçerli aslında. sizin kıyafet olayındaki şimşekten bende de birkaç kez çaktı. şimdi dışarı çıkarken ben giyinip hazırlanırken babası da defneyi giydiriyor, saçını tarıyor, aynı anda hazır olup çıkıyoruz, iyi oluyor.
ReplyDeleteuzattım değil mi? eee uzun posta uzun yorum oluyor, idare et. öptüüüümmmm
Ayse,
ReplyDeleteKatiliyorum dediklerine, biz sevklerini kiriyoruz gercekten de. Ve su camasir konusunu da sineye cekemiyorum bir turlu, cunku hakikaten ycurl'un dedigi gibi, onlar icin renk yok, hepsi camasir :)
Hulya,
Klasik laf vardir ya her basarili erkegin arkasinda bir kadin vardir diye, onu biz universitede her kadinin onunde onu engellemeye calisan en az bir erkek vardir diye cevirmistik :)) Anneligin boyutlari hakkindaki tespitlerine de katiliyorum. Sen iyice tespit insani oldun ciktin zaten :)
ElfAna,
Sana da katiliyorum, annelikten once de var elbet cok fazla ayrisma. Bu devirde kocayi da kadini elde tutmak zor galiba. Cok fazla bosanma hikayesi var, sanirim artik kadinlar rol yapmak istemiyorlar. Daha bir bilincliler artik. Yasasin kadin dayanismasi, yasasin kadin mucadelesi :))
ycurl,
ReplyDeleterenk ayrimi olayina koptum, evrensel bisey bu yani :) Hakikaten ben bazen detaylarda kaybolabiliyorum. Ve gereksiz yere cok vakit kaybediyorum. Yetistirme isini yapabilecek miyiz bilmiyorum, sanki bana daha cok rol model oluyormusuz gibi geliyor. O yuzden daha dikkatli davranmakta fayda var sanki. Bu arada T. de universitede ailesinden ayriydi ve evet biz gercekten sansliymisiz :))
Sirar,
Ne guzel yazmissin, eline kalemine saglik! Sevgiler...
Yeliz,
Selamini iletecegim ;) Sagolasin! Kizlari da yetistiren, erkekleri de yetistiren anneler degil mi, ne ikilem aslinda onlar icin de! Senin gibi, Ilker'in annesi gibi insanlari duydukca, okudukca icim aciliyor ama, mutlu oluyorum :))
GuCuBe,
Cok tesekkurler! Bizden de sevgiler.
Ozguranne,
ReplyDeleteolabilir valla, ben de pek supheliyim bu konuda :P
Basak,
Cok tatlisin yav! Iste biraz biraz olmaya calisiyorum ne diyeyim, goren gozler guzel bir de :))
Fusfus,
Hakikaten iyi oluyormus. Onlarin ikisinin giyindigi toplam surede ben ancak hazirlanabiliyorum zaten, hatta cogu zaman yetmiyor bile :))
Dedigin gibi gorev haline gelmesi kimse icin hos olmuyor. Ben de bu yuzden yemek isine biraz daha fazla dahil olmaya calisiyorum. Bir sekilde bir denge tutturmak herkes icin en iyisi cunku. Sevgilerimle...