August 4, 2010

Emzirme Haftanız Kutlu Olsun!


Daha önce de bahsetmiştim, emzirmeyi çok sevdim, her şart her koşulda emzirdim. Emzirme konusunda herhangi bir sıkıntı da çekmedim. Doğum yaptığım ilk hafta tahriş olmadı mı göğüslerim, oldu elbette. Olmaması pek mümkün değil sanırım. Serçe parmağınızı yenidoğan bir bebeğe kaptırırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. O derece şiddetli bir çekme gücüyle hangi uzvunuz karşılaşsa rengi saniyeler içinde kırmızıya dönecektir. Ve buna günün o kadar saati maruz kalınca, morarır bile valla. Benim de ilk hafta emzirirken biraz canım acıdı ama 1 hafta sonra alıştım. Doğum yaptığım hastanedeki emzirme danışmanı çok yardımcı oldu. Bana, kolostrumun (ilk gelen süt) tedavi edici özelliği olduğunu ve göğsüme birazcık sürüp havalandırmamı söyledi. Çok iyi geldi hakikaten de.

Tek aksilik yenidoğan sarılığı olmasıydı. Geçen gün okuduğum şu yazıya göre, yenidoğanlar, ışık tedavisine gerek olmadan 1-2 hafta içinde kendi kendilerine atabiliyormuş fazla biluribini. Ancak, YavruSu'da 17'ye çıktığı için ışık tedavisi şart oldu (20'de beyinde kalıcı hasar meydana getiriyormuş). Işık tedavisi alınca da vücutta hızla biriken biluribini dışa atması için sıvı alması. İlk günler olduğu için anne sütünün yoğun kolostrum yapısı yeterli olmayacağından ek mama verdiler. Ancak mamayı biberonla değil de şırıngayla ve anne sütünün üzerine vermemizi önerdiler. Böylece memeyi kabul etmesinde hiçbir sorun olmadı ve neyse ki ışık tedavisiyle 2-3 gün içerisinde geçti de mamaya devam etmek zorunda kalmadık.

Sonra full emzirdim demek isterdim ama sütün yetmiyor mafyası beni ele geçirdi. Şimdiki aklım olsa ya da Blogcu Anne'nin kurdugu Emziren Anneler gibi bir mail grubuna üyeliğim, ya da Acalya gibi bir emzirme gurum, buna kanmazdım. Fakat o zaman malesef annem kanıma girdi ve günde 1 öğün mama verdik. Bu dünyanın sonu olmadı elbette, hatta avantaj olarak arada dışarı çıkıp arkadaşlarımla bir şeyler bile içtim. Şart mıydı, tutamaz mıydım kendimi; tutardım belki ama uykusuzluk ve bebekli hayata alışmanın stresini atmak için itiraf ediyorum arada iyi geldi ve hatta kendimi yenilenmiş olarak bebeğime koşarken buldum. Yani bu beni daha kötü bir anne yapmadı, belki daha iyi bir anne de yapmadı ama tazelenmiş, mutlu bir anne yaptı :)

Ama yine de mama yerine kendi sağdığım sütlerden kullanabilirdim --tabii her süt azaldığında mamaya güvenip sütümü iyice azaltmak yerine süt sağabilmiş olsaydım. Bu bir kısır döngü yani anlayacağınız, girmemekte fayda var.

Neyse ki sonra bizim kız fazla inatçı anne de fazla uykucu olduğu için anne sütüne geri dönüş yaşadık. Beraber yattığımız için gece açık büfe şeklinde mık dedi emdi, cık dedi emdi, o kadar çok emdi ki artık annesini acıdan ciyaklar hale getirdi. Yani hiçbir şeye uyanmayan anne, o ilk hafta bile gayet rahat emziren anne başladı bu sefer mıkırdanmaya: "uyuyamıyorum da, acıyor da, şöyle de, böyle de" dedi dedi ve ne yaptı etti bırakmaya karar verdi. Bu kararından cayması daha önce yazdığı gibi pek zor olmadı.

Ama artık uykusuzluktan harap ve bitap düştüğü için, pek sık hastalanmaya başladı, migren atakları artış gösterdi, verimli çalışamaz oldu, kilo aldı ve hatta doğum kilosuna epey yaklaşarak Damla'nın Kitubi'de bahsettiği araştırmayı doğruladı. Sonuç olarak karar verdi, bırakacaktı. Her ne kadar bebeğini emzirmeyi çok seviyor da olsa, uykusuzluk onu çok fazla etkilemeye başlamıştı. Gece kalkmalarına tahammül edemez hale geldi. Gece emzirmemeyi de denedi ama başarılı olamadı, ya hep ya hiçti artık.

Çok zor bir karar oldu. Hele bunu emzirme haftasında buraya yazmak çok daha zor. Öyle ki birinci tekil şahıs bile kullanamadım bu kısmı anlatırken. Cesaret! Evet, uyku durumlarımızın düzelmesi umuduyla 2 hafta önce bıraktım emzirmeyi. Onun için de çok zor oldu. Ben dayanamayıp emzirmeyeyim diye, her akşam bir bira içtim. Ve bu halde emzirirsem ona zarar vereceğimi bildiğim için kendimi tuttum. Çok zordu!

Peki uyku durumlarımız düzeldi mi? Yooo! Tam tersi iyice azıttı. YavruSu zaten hiçbir zaman iyi uyuyan bir bebek olmadı. Ycurl'ün linkini gönderdiği şu habere göre ebeveynler ilk 2 yıl boyunca 6 aylık uykularından oluyorlarmış, bir arkadaşı da yazmış "bazı durumlarda da ilk 6 ayda 2 yıllık uykudan olunabiliyor" diye, işte biz o bazı durumların içerisine giriyoruz malesef. Şu ana kadar (19 aylık) 2, en fazla 3 keredir 7 saat uyuduğu. Her gece defalarca, şanslıysak 2-3 kere kalkar cadı Su. Emzirmeyi kesmemin esas nedeni gece uykularıydı ama kestikten sonra kalkma sayısı olarak bir şey değişmedi malesef. Tek değişen, gece uyandığında ağlama şiddeti oldu; artık 20 bin megahertz'ün çok üsünde ses şiddetiyle ağlayan bir bebeğimiz var. Ne kadar ağlasa da hiç "emmek please" demedi ya, o benim içimi biraz burktu açıkçası. Hoş, gündüz memelere kontrol çekmedi ve arada birkaç fırt götürmedi değil ama sanırım artık kabul etti. Geçen gün babasına "annenin sütü bitti" demiş :(

Bu hafta ne kadar çok gaza gelmiş olsam da sanırım bir üçüncü kez başlayamam emzirmeye. Yani onda da güvensizlik oluşturur bu durum herhalde. Ama eğer uykularında bir düzelme olmazsa, ah bir düzelme olmazsa... yapacak bir şey yok elbette, bu da böyle bir cins diye bağrımıza basacağız, uyku ilacı verip uyutacak değiliz ya!

Ve fakat siz, imkanınız varsa çocuğunuz bırakana kadar emzirin derim. Çünkü antropolog Katherine Dettwyler'ın yaptığı araştırmaya göre doğal olan bu. Örneğin köpekler 8 haftada, atlarsa 8-12 ayda kendiliğinden bırakıyorlarmış, kimse yavrusunu zorla ayırmıyormuş memeden. Araştırma sonuçları şöyle (özet olarak):
  1. 21 farklı cins maymunu inceleyen Holly Smith'in bulgularına göre, maymunlar çocuklarını ilk kalıcı azı dişleri çıkana kadar emziriyormuş. İnsanlardaki karşılığı: 5,5 - 6 yaş.
  2. Bazı çocuk doktorlarının savunduğu argüman, hamilelik süresi kadar emzirilmesi. Fakat insanlarla benzer boyutlardaki maymunlar karşılaştırıldığında bu oran 6:1. Yani maymunlar hamilelik sürelerinin 6 katı kadar emziriyorlar. İnsanlardaki karşılığı: 4,5 yaş.
  3. Çocuk doktorları arasında diğer savunulan bir argüman, çocukları doğum kiloları 3 katına çıkıncaya kadar emzirmek, yani ortalama 1 sene. Ama bu doğal yaşamda, vücut ağırlığıyla orantılı. Yani daha büyük memeliler, çocuklarını doğum kilolarının 4 katına çıkana kadar emziriyorlar. İnsanlardaki karşılığı: 2,5 - 3,5 yaş.
  4. Primatları inceleyen bir çalışma, çocuklarını yetişkin ağırlıklarının 1/3'üne ulaşıncaya kadar emzirdiklerini ortaya çıkarmış. İnsanlardaki karşılığı: 5-7 yaş.
  5. İnsan olmayan primatlarla yapılan bir araştırmada cinsel gelişim yaşı ve memeyi bırakma yaşı karşılaştırılmış. Üreme sistemini olgunlaştığı yaşın yarısına ulaşılmış. İnsanlardaki karşılığı: 6-7 yaş.
  6. Bir çocuğun bağışıklık sisteminin tamamen gelişimi 6 yaşa kadar sürüyormuş. Ve anne sütü bağışıklık sisteminin gelişmesine, anneye ait antikorlarla güçlendirilmesine yardımcı oluyormuş.
Sonuç olarak doğadaki emzirme yaşını baz alırsak minimum 2,5 maksimum 7 rakamına ulaşırız. Dettywiler, anne sütünün bebeğin sağlığı ve zekası üzerindeki etkilerinden de bahsediyor. Devamını okumak isterseniz burada, bir de anne sütü ve formul sütün karşılaştırması için Açalya'nın şu yazısına bakmanızı tavsiye ederim.

Benim son olarak değinmek istediğim nokta, Dettywiler'ın son paragrafta bahsettiği duygusal bağlılık durumu. Çocukların duygusal olarak zorlandıkları durumlarda, oyuncak ayı ya da battaniye gibi cansız bir objeye yönlendirilmeleri ne kadar doğru! Bu materyalist bir yaklaşım değil mi! Belki de sırf bu yüzden ağlayana meme verilmeli. Ben de üzülüyordum, YavruSu'nun bir güvenlik oyuncağı/uyku arkadaşı yok diye. Benden iyi arkadaş mı varmış ona. Yine hala beraber yatıyoruz. Koyun koyuna, kol kola... arada ayak göze giriyor ama olsun, o minicik ayaklardan bir zarar gelmiyor bu gözlere :)

Ve hatta daha çok açılıyor bu gözler. Ben de şimdi böyle düşünüyorum: Bir oyuncağa bağlanmaktansa, insana bağlanmak, insan merkezli bir yaşamın da kapılarını açacaktır. İnsanca bir yaşam için emzirelim.

Emzirme Haftanız Kutlu Olsun!

Güncelleme: Bu yazıdan iki gün sonra tekrar emzirmeye başladım :)

13 comments:

Açalya said...

Hey allaaam ben bu emzirme konusunda pek hassasım, bu yazıyı gözyaşları içinde okudum. Bu emzirme grubu beni çok hassaslaştırdı, çok güzel cabbar anneler gördüm orda çok mutluyum. Seni elbette daha önceden tanıyorum ve favori annelerimdensin her zaman. Yazında ve hayatında bana da yer verdiğin için çok teşekkür ederim, çok gurur duydum, çok sevindim.
Su da sen de hazırdınız demek ki takma kafana fazla. Anne rahatsız olmaya başladığında çocuk da özellikle Su yaşlarıdnayken farkına varıyor ne yazık ki, ama anne hazırsa dünya duruyor (bizde de öyle oldu, hatırlarsın artık rahatsız olmaya başlamıştım, gıdıklanmaya, huysuzlanmaya başlamıştım, uyumak istiyordum ki Dante de gece de 5 kere uyanan bir çocuktu hayatı boyunca) Uykusuzuğa alışmıştım ama deliksiz uyumak istiyordum. Dante de ilk 1 ay kadar yine gecede 2 kere falan uyandı ama şimdi 4 ay oldu bırkalı ve son iki aydır gecede 1 kere uyanıp kolaçan ediyor, yanındaysam lank diye yatıp anında uyuyor, yoksa "Annnneeee" diye tatlı tatlı çağırıyor, gidiyorum, yanına uzandığım an o da uzanıp anında uyuyor.
Su da öyle alışacak bak göreceksin, çocuklar çok çabuk adapte oluyor, birkaç ay zaman tanı, göerceksin çok rahatlayacaksınız. Bir de Dante hala ortamızda uyuyor, 4-5 yaşına kadar da böyle olmalı diye düşünüyoruz ve mutluyuz ailecek. O da gece uyandığında yalnız olmadığını görünce çok huzurlu uyuyor ve günlük yaşamına yansıyor bu huzur ve güven.
Çok yazdım, sevgilerimle canlarım...

Ashley said...

Ya çok güzel yasmışsınız pek yaşımla ve şu anki durumum gereği beni ilgilendiren bişiy değil ama artık herşeyin bir haftasının olması gününün olması sıkıyor beni. Lohusa gününüz kutlu olsun, yaşlılar günü emzirme günü ne biliyim . Paylaşım için teşekkürler. Yorum hoşunuza gitmezse yayınlamayabilirsiniz.
Sevgilerimle
Ashley

Elifnur said...

Cok guzel bir yazi olmus, ellerine saglik. Emzirmenin faydalari saymakla bitmez tabii ama benim en cok hosuma giden yanlarindan beri oglumla basbasa gecirdigim o ozel vakitler. Calisan bir anne olup emzirmeye calismanin benim icin zorlugu sut pompasiyla neredeyse oglumu emzirdigim kadar vakti gecirmek. Sut pompalayinca insan cocugunun emmesinin ne kadar guzel bir duygu oldugunu bir kez daha anliyor. Benim oglum geceleri iyi uyuyordu, ama ben onu emzirmeyi ozledigimden uyandirip durdum, simdi emmek icin uyanmaya basladi. Ama olsun, o emsin de ben uyanmaya raziyim.

Evren said...

Acalya, sagolasin, cok moral verdin. Dante'nin o kadar cok uyandigini bilmiyordum ve simdi duzene girdigini duyunca cok sevindim. Ben de birlikte uyumayi cok seviyorum. Gece kalktigimda yanimda oldugunu gorunce huzur doluyorum. Ah bir de az uyansa diyordum ama yazdiklarini okuyunca umut doldum. Bu uykusuzluk durumu beni cidden kotu etkiliyor. Ben hicbir zaman oyle az uyuyan bir tip olmadim. Universite sinavina hazirlandigim sene bile 11'den gec yatmadim. Hayatimin hicbir doneminde 8 saatten az uyumadim. Bunye alisik olmayinca cok zorlandim. Ilk baslarda daha dayanikliydim ama artik birikti mi ne oldu bilemiyorum ama bedenim de tepki gostermeye basladi. Belki kosullarim farkli olsaydi buna da dayanirdim ama su anda bitirmek istedigim bir de doktora oldugu icin uzulerek sonlandirma karari verdim. Bakalim bu icimdeki ukte gececek mi hic...

Tekrar tesekkurler Acalya, cok iyi ornek oldun bana, keske daha once tanisaydim seni :)

Evren said...

Ashley ben de bu tarz gunler haftalar konusunda pek bir hassasim aslinda. Ama benim derdim, daha cok anneler, babalar, sevgililer gunu gibi ticarilestirilmis gunlerle. Annemize hediye almak zorunda degiliz, ona icimizden geldigi bir gun sarilabiliriz, opebiliriz, ornegin senin icin eski olabilir ama ben bir kasete annemin sevdigi sarkilari kaydetmistim, kendim de soylemistim birkac tane, universiteye giderken onu hediye ettim. Babamizin, anneler gunlerinde bizim adimiza aldigi hicbir hediye icin o kadar sevinmemisti ve aradan 15 yil gecmesine ragmen hala hatirlar.

Bu emzirme haftasi icinse farkli dusunuyorum. Kimsenin bu isten ticari bir cikari olamayacagi gibi, ne idigu belirsiz bebek mamalarindan milyonlari goturen sirketlere karsi da bir event olanagi sunmus oluyor. Farkindalik yaratmak, bilinc olusturmak icin herkes ne kadar cok yazip cizerse o kadar iyi olur diyorum. Belki yilin baska zamanlari da yapilabilir ki yapiliyor, ama takdir edersin ki topluca yapilan eylemler her zaman daha cok ilgi uyandiriyor ve insanlarin gundemine giriyor. O yuzden boyle bir yazi yazmayi, ozellikle de bu hafta yazmayi biraz boynumun borcu gordum.

Bu arada lohusa gunu lafina cok guldum. Boyle bir gun de kutlayabiliriz aslinda. Tum lohusalara destek babinda gelecek gunlerin guzelligini anlatir dururuz, eglenceli de olur valla :)

Evren said...

Elifnur, sagolasin! Ben de pompadan pek hazetmedim. Ama dedigin gibi bebegin emmesinin kiymetini anlamak icin iyi oldu :)

Uyuyan cocugu uyandirip emzirmek konusunda da aman diyeyim, 10 aydan sonra uyku konusunda cozutabiliyorlar. Gerci sen raziymissin ama yine de bir daha dusun derim.

Imza: uykusuzluktan yeni gelen yorumcusuna dogru duzgun yorum bile yazamayan anne ;)

yeliz said...

evren çok güzel bi yazı olmuş. ben de güven nesnesi vermeye dayatan bir anneym ve farklı bakış açısı hoşuma gitti. evet ben de bir güven nesnesiyim:) hala birlikte uyuma konusunda kendime güvenemiyourm ezerim diye ama sabaha karşı ya onun ya bizim yatakta birlikte uyandığımız çok oluyor. ve dadından yenmiyor:)
bu arada emzirme haftasına sonsuz destek!!
imza: emzirmeyi çok çok seven ama oğlu büyük insan yemeini 1 yaş civarı tercih eden montofon ineği

Red Riding Hood said...

Ahhh Ashley ahh. Buralara kadar gelip yorum bırakmışsın. Emzirme haftasını bende destekliyorum,çok güzel yazılmış bir yazı .

Başak Çelik said...

Evren... fotoğraf beni bitirdi! Bizim haydut hep gözlerden uzak emmek istediği için ancak ilk ayında emzirirken çekilmiş fotolarımız var. Ona da şükür :)

Bu uyku konusunun emzirmeyle çok ilgili olmadığını düşünüyorum (zira Çınar 13 ay emdi, kendi bıraktı ama hala gece uyanıyor). Ama, bir arkadaşım da yeni kesti memeyi (kızı tam 2 yaşında) ve ilk haftadan sonra (ki o hafta gece uyuyamamış 4'lere kadar falan) "artık kendiliğinden yatakta döne döne uyuyor ve normalde saat başı uyanan çocuk gece uyanmıyor Başak, mucize gibi bir şey" dedi. Belki YavruSu'nun da biraz zamana ihtiyacı vardır.

Çınar'ın da uyku arkadaşı benim :) Yazını okuduktan sonra, iyi ki öyle olmuşum dedim :)

senem said...

Evren'cim, resim nefis. O ne güzel bir yakınlıktı, değil mi? Ama yine de insan emzirmeyi bırakınca o yakınlığı özlemiyormuş çünkü bu defa çok farklı bir yakınlık başlıyor. Artık biz anne kız bir süre sarılarak yatıyoruz yatakta uyku öncesi, Neva'nın minicik kolu boynuma dolanmış halde. Güven nesnesi diye birşey vermek aklıma bile gelmedi benim bugüne dek. Zaten her çocuk birbirinden farklı ya, isteyen çocuk kendiliğinden ediniveriyor bir tane. Bizimkisi epey touchy-feely çıktı Allah'tan, bol bol öpüşüp koklaşıyoruz. :)

Bir de söylemeye korkuyorum ama bizim gece uykularımız bir süredir pek bir düzenli. Belki (umarım) sizinki de düzelmiştir bile, düzelmediyse de o günler yakındır. :) Çoook öpüyoruz sizi.

Evren said...

Yeliz,
Çok teşekkürler! Ben de kendi kendine vazgeçmesini beklemeye karar verdim, bakalım...

Özge,
Sağolasın! 3'ün 5'in önemi yok bence. Fiziksel bağlar bitiyor bir şekilde. Hep içimde kalacak gibi gelirdi, şimdi hamilelik dönemini zar zor hatırlıyorum. Önemli olan daha derinlerde kurulan bağlar ki bu ne yaparsak yapalım kuruluyor bence. Çocuklardan bahsederken kimsenin içi içine sığmıyor, sığdıramıyoruz içimize :)))

Başak,
İyi oldu uykuyla ilgisi olmadığını söylemen, çünkü ben dayanamayıp tekrar başladım. Off, kafan nerdeydi bırakırken diyeceksin! Çok çok uykusuz kaldığım bir haftaydı, ne bileyim işte, yaptık bir densizlik. Neyse, öpüyorum Çınar'ı ve uyku arkadaşını ;)

Senem,
O yakınlık bence daha güzel zaten. Fiziksel yakınlık bir yere kadar, bir şekilde bitiyor. Hoş ben bitirme işini ona geri devrettim ya... Gece uykularına çok sevindim, çok (tututu:) Bizimkiler ne olacak merakla bekliyorum. Beklemeyip yatsam daha iyi olacak ya neyse :)

Damla said...

Evren,

Sakın yanlış anlama yazacağım yorum kesinlikle sana bıraktırmalısın, ya da bıraktırılmalıdır anlamı içermiyor. Sadece bir süredir üzerinde düşündüğüm bir şey. Senin bıraktırma kaygını bir kenara bırakman bana da çok doğru geliyor.

Süt konusuna o kadar müdahele ediyoruz ki. Hiçbir hayvan çocuğunu memeden kesmiyormuş ama, peki 6 ay emzireceksin diye kural koyan, sütü çoğalsın diye pompa icat eden, memesi acımasın diye merhem süren var mı? Yok. Anne aç değil derken bebek her vık dediğinde "aç o aç, emzir" diyen kocakarılar da yok tepesinde. Tür üremek zorunda, spiral, doğum kontrol hapı da yok. Zaten doğadaki hayvanın biyolojik ihtiyacı bittiğinde sağlam bir içgüdüyle doğaya salıyor annesi, kendi yoluna devam ediyor. (en uzun hamilelik fillerin diye biliyorum, 22 ay, bebeklerini de en az 2 yıl emziriyorlarmış)

İnsan biyolojisi o kadar karmaşık ki, kıtlığa, kuraklığa, savaşa, başka bir bebeğin doğumuna, çocuğun biyolojisine, sağlığına bin türlü etmene karşı biz farkında olmadan hesap yapıyor. Doğada her şey mükemmeldir, müdahele etmeyelim şeklinde düşünen biri değilim. Tekrar doğursam ve bebeğimin kilo alamaması ya da emememesi gibi bir durum olsa mutlaka sağarım. Başta emmekte zorlanan bebeğin, ya da yeterli süt üretemeyen annenin daha fazla süt üretmesine müdahele ediyoruz, sonra aynı bebek yıllarca emiyor belki, bu sefer de memeden kesemiyoruz. Bunun hangisi doğanın bize söylediği, ilk baştaki emmediği mi, sonraki bırakmadığı mı, bunu bilmek zor. O yüzden hiçbir şeyi doğaya bırakmadığımız ve kontrollü deney yapamadığımız bir ortamda doğayı referans almaya çalıştığımda çok kafam karışıyor.

Evren said...

Damla,
Oyle yanlis anlama gibi bir huyum yoktur benim merak etme. Hatta tam tersi farkli gorusleri severim; zenginliktir.

Gecenlerde T. ile tartisirken o soylemisti, ama biz insaniz, farkli sosyal sorumluluklarimiz var diye. Kesinlikle katiliyorum. Bambaska bir baska ornek de dis fircalama uzerinden aklima geliyor. Biz de ozgur yasayan inekler gibi beslenseydik sanirim bizim de dis fircalamamiz gerekmezdi. Ama kosullarimiz dogada oldugundan cok farkli. O yuzden ben de her durumda referans alinmasi konusunda ikircikliyim. Yalnizca guzel ornekler varsa; bizi daha mutlu, daha ozgur, daha bariscil yapacaksa neden olmasin diyorum. Yoksa her durumda dogaya birakalim, dogayi referans alalim gibi derdim yok.

Burdaki yazidaki ornekte de, zorla, tantrumlar, travmalar yasatarak, birseylerden (emzik, meme, biberon, bez, vs.) vazgecirmeye calismak, cocuklara baglanmalari icin cansiz oyuncaklar sunmak, cocuklari uzun vadede kotu etkileyebilir. Dogal olarak birakmalarini saglamak ise tam tersi belki bizi daha barisci, daha insancil, daha az materyalist yapabilir. Tabii ki bunlar sadece emzirmekle olacak seyler degil. Hatta bunlarin tam tersi olan durumlar da mevcut. Ve simdi farkettim ki, bu konu cok daha derin tartisilmasi gereken bir konu :)

Tek derdim farkindalik yaratmak olabilir su noktada. Yalnizca emzirerek degil tabii ki, sadece sarilarak sohbet ederek de insan merkezli bir yasama vurgu yapilabilir. Daha sonra uzun uzun tartismak dilegiyle...