March 10, 2013

"Tüm zamanların en popüler oyuncakları"

Uzunçorap sitesinde yayınlanmıştı tüm zamanların en popüler oyuncakları. Baktım bizim evde de durum aynı, paylaşayım istedim.

Sopa
Bizde her şekilde kullanılıyor. Sihirli değnek havası verip birbirimizi çeşitli yaratıklara çevirmek, üzerine binip 'uçmak', çamur çorbası karıştırmak, kılıç savaşları yapmak, toprağa ağaç gibi dikip sulamak, toprağı eşeleyip solucan/salyangoz bulmak, başlıca kullanım alanları. Henüz birbirimizi sopalamak için kullanmadık ama bu 4 yaş veletlerinin dilleri bu hızla uzamaya devam ederse yakındır :P Bkz. en son söylediği laf:
"4 years-old'lar annelerinin ne dediğini anlarlar ama annelerinin söylediği her şeyi yapmazlar!"



Boru
Bu oyuncak, benim çocukluğumun da en popüler oyuncağıydı. Küçükken plastik su borularını kesip/kestirip çeşitli dizaynlar yaparak kağıttan yaptığımız okları ya da meyve çekirdeklerini atmak için kullanırdık, iyi gözlerimiz sağlam kalmış şimdi cesaret edemem bizimkilere yapmaya. Bizde borular, şu aralar daha çok dürbün ya da teleskop görevi görüyor. Hatta daha önce yazmıştım, tuvalet kağıdı rulosundan yaptığımız dürbünlerle hazine avı oynayıp, evin her köşesine yayılmış hazineleri (a.k.a. oyuncakları) toplamaya yarayabiliyor.

Kutu
Çok işlevli bir başka popüler oyuncağımız da kutu. Kutuları genellikle içlerine bir şeyler doldurup taşımacılıkta kullanabildiğimiz gibi, oyununa göre gemi ya da bebekler için oturak olarak da kullanabiliyoruz.

İp
Benim çocukken en çok kullandığım oyuncak, ipti sanırım. Bayılırdım ip atlamaya. Boyunlara kadar lastik atlardık, saatler boyunca. Lastiğimle yatar, lastiğimle kalkardım, nasıl değerliydi benim için o beş paraya aldığımız don lastikleri. Bir de el oyunları oynardık, birbirimizin elinden farklı farklı şekillerde alıp farklı dizaynlar yapardık. Bizimkinin yaşı biraz büyüsün de oynayalım yine. Bak şimdiden heyecanlandım. İp bizim evde, kış aylarında, daha çok kolye/bilezik yapımında ve dikiş nakış işlerinde kullanılıyor; baharda da uçurtma uçurmak için. Bir de dans ederken kurdelelerle havada 19 Mayıs figürleri yapıyoruz :P Kutuyla birleştirildiğinde de çok güzel bir oyuncak oluyor, taşımacılık sanatında adeta bir vazgeçilmez kendisi.



Toprak
Yaşadığımız yerde kış aylarında -30'lara varan hava soğukluğu ve bir türlü kalkmayan kar yüzünden ulaşması zor olsa da, bu da tüm zamanların en iyi oyuncaklarından biri. Üstelik topraktan geçen ve insanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan iyi bakteriler de cabası :)

Kardeş
Bu Uzunçorap'taki yazıda bahsedilmemiş ama bence bu da tüm zamanların en popüler 'oyuncak'ları arasında yer alması gereken bir şey :) Bakınız bizim evdeki sayısız kullanımından birkaçı:



March 4, 2013

Masalda 'doğru' mu, 'yanlış' mı, 'uygunluk' mu?

Hep sevdiğimiz kitapları yazacak değiliz ya, biraz da sevmediğimiz kitaplardan bahsedelim.

Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan
Her yerde çok fazla reklamı yapılınca bu yaz Türkiye'den almıştık bu kitabı. Kurtları kötü gösteren kitaplara karşı naif bir perspektifle yazılmaya çalışılmış ama kanımca hiç olmamış bir kitap --ki bizim mimi de yüzüne bile bakmıyor bu kitabın. Bir kere zorla okuduk. Her sayfada heyecanlı bir şeyler olacak diye bekledi zavallım. Ama bir kere okuduktan sonra bu gerçek üstü naifliğe o da prim vermedi benim gibi.

Kitap yalnız başına ormana gitmek isteyen yavru kurdun, onu tek başına göndermekten imtina eden annesi ile diyalogları üzerine kurulu. Anne kurt, yavrusunun hazır olup olmadığını anlamak için çeşitli sorular soruyor. İşte, kırmızı başlıklı kızı görürsen ne yapacaksın, büyükannenin evini görürsen ne yapacaksın, uykun gelirse ne yapacaksın, vs. Yavru kurt da dersine çalışmış, annesine bilmiş bilmiş cevaplar veriyor. En son uykusu gelirse diye derenin kenarında uyurken ağaca asmak için bir pankart hazırlamış onu gösteriyor. Pankartta diyor ki:
"Dikkat! Dikkat! Sevgili Avcı Amca, Büyükanne ormanın diğer ucunda. Kırmızı Başlıklı Kız'ın ve ailesinin yanında. Belki biraz şişlik varsa karnımda, inan sadece brokolili makarna. Lütfen karnımı boşuna yarma. Biz vazgeçtik artık et yemekten. Bıktık masallarda kötülenmekten."
Nasıl bir zorlama, nasıl bir kasma! Tamam, kurtları sürekli kötü gösteren kitaplara karşı alternatif kitaplar yazılmasını anlıyorum ve fakat kurtları vejetaryen göstermek, hele brokoli sevdirme çabalarını, 'zorla' bu kitaba eklemek olayını hiç anlayamıyorum. Cidden kafam almıyor! Neyse ki çok güzel alternatifler var severek okuduğumuz/izlediğimiz.

Karda Ayak İzleri
Bu kitap da kurtların perspektifinden yazılmış. Bir kurt, kurtları sürekli olarak kötü gösteren kitaplara karşı kendisi bir kitap yazmak istiyor, derken kapı çalıyor, açtığında karda bir ördeğin ayak izleriyle karşılaşıyor, ayak izlerini takip ediyor ve ördeğe ulaşıyor. Amacı ördekle arkadaş olmak. Ancak, bu işe çok iyi niyetli başlamasına rağmen ördek giderek ona yiyecek olarak görünmeye başlıyor ve tam ördeği avlayıp yemeyi düşündüğü sırada uykusundan irkilerek uyanıyor. Ama "her şey bir rüyaymış" klişesiyle bitmiyor. Uyandıktan sonra tekrar kapı çalıyor. Ve bizim yazar kurt, kapıyı açtığında gerçekten de ördeğin ayak izleriyle karşılaşıyor. Kitap burada bitiyor, gerisi okuyucuya bırakılmış. Gerçekten içgüdülerinin esiri mi olacak, yoksa bunu aşıp ördekle arkadaş mı olacak, bilmiyoruz. Eğer "zihnimiz kolektif bilincin geleneksel ahlakçılığıyla, tek yanlı, gölgesiz gerçekleriyle doldurulmuşsa" arkadaş olacaklarını düşünebiliriz (Ursula K. LeGuin). İşte bu noktada, yani tartışmaya açık, üzerine durmadan düşünülebilecek bir kitap olması noktasında çok başarılı buluyorum ben Karda Ayak İzleri'ni.

Fantastic Mr. Fox
Benzer bir tema Roald Dahl tarafından da işlenmiş: Fantastic Mr. Fox. Aslında bunun kitabı da var --ki film zaten kitaptan uyarlanmış ama bizimkinin yaşı henüz tutmadığı için şimdilik filmini izlemekle yetindik. Kitap 7 yaş üzeri için öneriliyor. Filmi de tam olarak anladı mı bilmiyorum ama bizim için eğlenceli olduğu kadar düşündürücü de bir film oldu diyebilirim (güldürürken düşündüren türden :P). Buradaki konu da benzer. Ve fakat, bu kez, kurt değil, tilki başrolde. Kahramanımız Bay Tilki'nin aslında bir anti-kahraman olduğunu farketmemiz uzun sürmüyor. Ne kadar iyi bir eş, iyi bir baba olsa da, eşine söz verdiği halde hala komşu çiftliklerden tavukları çalmaya devam ediyor. Eşinin durumu farketmesi üzerine içerisindeki gölgesiyle yüzleşmeye başlıyor.

Bu çok güzel alternatifler bizim, tek yanlı sunulmuş gerçeklere karşı, mesafeli durup düşünmemizi sağlıyor. Ve çok sevdiğim Ursula K. LeGuin'in Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabındaki "Çocuk ve Gölge" makalesinde dediği gibi:
"Masalda "doğru" ve "yanlış" yoktur, belki de "uygunluk" diyebileceğimiz farklı bir standart vardır. Hiçbir koşul altında yaşlı bir kadını fırına itmenin ahlaki olarak doğru ve etik açıdan erdemli olduğunu söyleyemeyiz. Ama masal koşullarında, arketiplerin dilince, bunu yapmanın uygun olduğunu tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Çünkü bu durumda ne cadı yaşlı bir kadındır, ne de Gretel küçük bir kız. İkisi de ruhsal unsurlar, karmaşık bir ruhun ögeleridir. Gretel kadim çocuk ruhudur, masum, savunmasız; cadı ise kadim kocakarıdır, sahip olan, yok edendir; size kurabiye veren ve sizi bir kurabiye gibi yemeden önce yok edilmesi gereken annedir, yok edilmelidir ki siz de büyüyüp anne olabilesiniz. Vesaire, vesaire. Tüm açıklamalar kısmidir. Arketip açıklamayla bitirilemez. Çocuklar onu yetişkinler kadar iyi ve kesin biçimde anlarlar; hatta daha da iyi anlarlar, çünkü zihinleri kolektif bilincin geleneksel ahlakçılığıyla, tek yanlı, gölgesiz yarı gerçekleriyle doldurulmamıştır henüz."

March 3, 2013

Mağara İnsanı Olarak Çocuk

Yemek yemek istemeyen mimi'nin son bahanesi:
"Yemek yememe gerek yok, boşver. Zaten yemek yiyince evdeki yemekler bitiyor, sonra markete gidip alışveriz yapmak zorunda kalıyoruz, yoruluyoruz."
* * *

Evet dertliyim. Ama yemekle derdi olmayan anne yoktur herhalde. Tabii derdi olan çocuklar değil, anneler. Sanırım daha çok Amerikalı ve Türk anneler, bir de Çinli annelermiş. Amerika ve Çin'de yapılan bir araştırmaya göre çocuklara söylenen yalanlar arasında "sebze yenmezse kör olunacağı", "brokolinin boy uzattığı" gibi akıllara ziyan yalanlar da varmış.

Biz de denesek işe yarar mı acep :P Şaka! Çocuklara hiçbir konuda yalan söylenmesini doğru bulmuyorum tabii. Hatta kakalama yöntemi ile yemek yedirilmesine de karşıyım. Bu şekilde belki günü kurtarabilir, çocuğunuzun sevmediği yiyecekleri, sevdiği yiyeceklerin içerisine kakalayarak yedirebilirsiniz ama çocuğunuzun sağlıklı yiyeceklerle pozitif bir ilişki kurmasını ve bu ilişkinin, ileride, sizin yokluğunuzda da devam etmesini istiyorsanız bu yöntemin ne kadar işlevsiz olduğunu kavramak zor olmaz.

Bizim mimi sebze yemiyor diyemem aslında. Taze fasulye, kara lahana, salatalık, havuç, kırmızı biber, kabuklu bezelye (snow peas), brokoli ve karnabahar yiyor. Genellikle çiğ tercih ediyor ama fasulyenin pişmişini de yiyor, kara lahanayı da pişmiş seviyor. Hatta çiğ fasulye ve kara lahanayı, makarnaya tercih ediyor. Meyveler zaten hiçbir zaman problem olmadı, bazen sadece meyve ve sebzeyle beslendiği oluyor.

Bizim sorunumuz, daha doğrusu benim sorunum et yememesiydi. Bir gün köfte yerken "siz ölünce hiç köfte yemeyeceğim!" dedi. Korkudan evdeki tüm köfteleri çöpe attım, neyse ki fazla yoktu. Türkiye'ye gittiğimizde ziyaret ettiğimiz tüm akrabalarımız ve arkadaşlarımız mimi geliyor diye köfte-patates ya da köfte-pilav menüsü hazırlamıştı. Çocukların sevdiği şeyler olarak bilinir ama bizim cins kızımız ne köfte, ne patates ne de pilav yedi. Sevmedi, sevmiyor. Aslında onu suçlayamam ben de köfte seven bir insan olmadım hiçbir zaman, ama patatese dayanamam o ayrı :)

Neyse, köfte, tarihimizden silindikten 5 ay sonra, burada bir arkadaşımıza yemeğe gittik. O da köfte yapmıştı, hay allah dedim içimden bizim kız yine aç kaldı ama aç da yaşayabildiğini deneyimlediğim için çok da dert etmedim. Ve fakat bizim kız büyük bir iştahla yedi köftesini ve hatta ikinciyi istedi. Bana mıydı yani tüm kaprisi diye içimden söylendim epey. Sonra ben de tattım, ben de büyük bir iştahla yedim. O an F.'nin ellerini öpmek geldi içimden. Ölmeden bir daha köfte yediğini göremeyeceğimi düşünüyordum ki öldükten sonra zaten yemeyecekti. Neyse ki, toplumsal ahlak kurallarına uyarak, kibarca ellerine sağlık deyip hemen tarifi istemekle yetindim.

Tarif basitmiş, hatta fazla basit. Zaten bu veletlerin bir yiyeceği yeme olasılığı yemeğin hazırlanma süresi ve malzeme sayısıyla ters orantılıymış. Tevekkeli dolaptan çiğ fasulyeleri, bezelyeleri, havuçları aşırıp aşırıp yemiyormuş. Bir de aşçı olacağım diyor kerata. Kim gelsin senin lokantana! Anca "raw food"çular. Ama neyse ki fazla yorulmayacak, işi kolay olacak, buzdolabından çıkar, koy önlerine. İyi valla, ben de böyle bir iş tutsaymışım keşke :P

Neyse, tarif şöyleymiş: ekmek ve soğan yok, sadece biraz baharat (azıcık tuz ve karabiber) ve kıyma. Ama en önemlisi şişe geçirip kömür ateşinde yapar gibi üstten verilen ısıyla fırınlamak. Bizimki baba tarafından Adanalı olduğundan mıdır nedir, büyük bir iştahla yedi o şekilde köfteleri.

Veganlardan ve vejeteryanlardan çok özür dileyerek yazıyorum, bir de bu arada kemikli eti keşfettik. Onu da bayılarak yiyordu. Kemik yoksa et yemeyi reddediyordu. Bu kemik ve şiş faktörünü düşününce, anladım ki bizim mimi hala içindeki mağara insanından kurtulamamıştı. Harvey Karp'ın çocukları mağara insanı olarak tanımlamasını başta yadırgamıştım ama mimi'nin, içim kalkarak kemikli et yemesini izleyince ne demek istediğini çok iyi anladım.

İkinci bir faktör de vücudumuzun ihtiyaçlarıydı. Bir arkadaşıma beslenme piramidini anlattığım bir gün, insanın canı, bedeninin ihtiyacı olan şeyleri çeker, o yüzden biz böyle reçetelere göre beslenmiyoruz, bedenimizi dinliyoruz dediğinde gözlerimi pörtleterek ama bilim insanları, vs. diye bıkbık ederken hemen böyle bir şeyin altında yatan bilimsel gerçeği araştırmalıyım diyerek harekete geçtim. Ve bilimsel bilgi saplantımın beni yanıltmadığını gördüm.

Birincisi, bir yiyeceğe 'aşermek' benim gibi orta yaşa gelmiş bir insan için çok boyutlu elbette, işin fizyolojik temeli olduğu kadar, psikolojik, sosyal ve toplumsal yönleri de var. Ama çocuklar için daha basit. Gelişmeleri için ihtiyaç duyduğu temel besin maddelerini canları çekiyor. Ve Baby Led Weaning kitabında yer verilen bir araştırmaya göre çocuklar belli bir dönemde belli bir gıdayı tercih etseler bile, seçim hakkı kendilerine bırakıldığında totalde dengeli besleniyorlarmış. Tabii burada dikkatli olmak gerekiyor, çocuğumun bedenini dinlemesine saygı gösteriyorum derken, gereksiz yere zararlı ürünlere maruz bırakmamak gerekiyor. Çünkü örneğin bedeni enerji için karbonhidrat istiyorsa, sizin haydutunuz da önceden tanışmışsa "çikolataaaa" diye sayıklamaya başlayabilir. Bu noktada bir ebeveyn olarak uyanık davranıp o çikolata diye sayıklamaya başlamadan önce önüne meyveleri yığarsanız, bedeni enerji ihtiyacını karşılayacağı için ortada çikolata krizi falan kalmayacaktır. Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta, ağızdan "çikolata" lafı çıkmadan önce atağa geçmektir. Çünkü laf ağızdan bir kere çıkınca, bunu önce kulak duyar, sonra beyinde simgesi canlanır ve işin içine tüm duyu organları katılarak bu isteği sadece fizyolojik bir istek olmaktan çıkar ve sizi, artık tüm bedeni ve ruhuyla çikolata isteyen bir haydutla uğraşmak durumunda bırakır. Ondan sonra durumu meyveyle kurtarma ihtimaliniz sıfıra doğru hızla düşer. O yüzden uyanık olup bebenizin enerji ihtiyacı ortaya çıkmadan önce atağa geçmeniz gerekir.

Karikatür: Arnie Levin

Bu bedenin istekleri doğrultusunda bir yiyeceğe aşerme, miminin kemikli et sevdasını da açıklıyor aslında. 40 kez söylememe rağmen hala duvarları/masaları boyuyor olması özündeki mağara insanının davranışlarından kaynaklanıyor olabilir ama biraz araştırınca gördüm ki kemikli eti tercih etmesinin altında bedeninin ihtiyaçları önemli bir rol oynuyormuş. Kemiğe yakın etlerin ve hatta kemiğin besin değeri diğer parça etlere göre çok daha yüksekmiş. Tevekkeli, marketlerde kemikli et için özel reyonlar açmamışlar. Şu popülerleşen paleo diyeti sayesinde pek çok markette özel bölümler açılmış, internette kemikli et suyuyla yapılan çorba tarifleri tera-bit'lere ulaşmış. Ve bakın paleotik çağdan beri soframızdan eksik olmayan kemikli et suyunun faydaları nelermiş:
  • Mükemmel bir mineral kaynağı --hem makro mineraller hem de mikro. Eğer süt ve süt ürünlerine hassasiyetiniz varsa kalsiyum ve magnezyum ihtiyacınızı kemiklerle hazırlayacağınız et suyundan karşılayabilirmişsiniz. 
  • Eklemler için çok faydalıymış --glukozamin ve kondroitin deposu (bunları ben de bilmiyorum ama pek havalı duyuluyor :P Yazıda diyor ki, eklemlerle ilgili sorun yaşayanlara önerilen ilaçların içerisinde varmış.)
  • Kemikli et suyundaki besinler vücudumuz tarafından kolayca emilebiliyormuş. 
  • Sindirim sistemimiz için iyileştirici özelliğe sahipmiş. Özellikle otoimmün hastalığınız varsa (Hashimoto tiroidi gibi --ki bende var, sağolsun Haşi hazretleri 4 senedir bana az çektirmiyor) bağırsak florasını tedavi edici özelliğe sahipmiş kemikli et suyu. 
  • Amino asit yönünden çok zengin olduğu için protein ihtiyacımızı azaltıyormuş ve bu sebeple, aynı zamanda, daha ekonomikmiş.
  • Karaciğerin toksik maddeleri vücuttan atmasını sağlayan amino asit glisin yönünden de fazla olduğu için detox olarak da kullanılıyormuş. 
  • Ve de lezzetinize lezzet katıyormuş. 
Yapımı biraz uzun sürse de hazırlama süreci çok basit. Kemik, kemikli et, ne varsa, ne kadar varsa, bir çorba kaşığı elma sirkesi ile suya koyup kaynatıyorsunuz (elma sirkesi kemikte bulunan minerallerin suya karışmasını kolaylaştırıyor). Bu şekilde kaynadıktan sonra altını kısıyorsunuz ve paleocu annenin tarifine göre 24-48 saat kaynatıyorsunuz (ben 5-6 saat kaynattım sadece). Daha sonra içerisine 6-8 kereviz sapı, 1 soğan, 6-8 sarımsak, 3 defne yaprağı, 3-5 havuç ve 1 çay kaşığı tuz koyup paleocu annenin tarifine göre 4-8 saat daha kaynatıyorsunuz (ben 1-1,5 saat kaynattım), burada altını biraz açmak gerkekiyor çünkü en düşük ısıda sebzeler pişmiyor. Sonra suyunu süzüp ister içiyorsunuz, ister yaptığınız diğer yemeklere, çorbalara kullanıyorsunuz, kemikleri de, varsa evde küçük bir mağara insanı, onun önüne atıyorsunuz ve evrim teorisinin ispatını kendi evinizde canlı olarak izlemek için karşısına oturuyorsunuz. Hala iştahınız kalırsa siz de etlerden mıncıklayarak eşlik ediyorsunuz. Herkese afiyet olsun!


Kaynaklar
Eat Naked: Healing Foods 101: Seven reasons to add bone broth to your daily diet.
Underground Wellness: Top 5 Reasons Why Bone Broth is The Bomb.
The Paleo Mom: Chicken Bone Broth (Revisited)


February 23, 2013

Bezsiz Bebek Bezleri - II

Geçen yazıda kumaş bezin avantajlarından bahsetmiştim, şimdi farklı kumaş bezleri tanıtmaya çalışacağım.

Tuvalet İletişimi / Bezsiz Bebek yöntemi için pratik kumaş bezler

 

EcaPants: İçi %100 pamuk, dışı PUL. PUL (polyurethane laminate), su geçirmeyen bir plastik, ama polyester gibi değil. Hem nefes alabiliyor hem de yumuşacık. Yüksek ısıda yıkanabiliyor ve kurutulabiliyor.

Bu tarz bir bezin avantajı, "bezsiz bebekleri" tuvalete götürmek için çok pratik olması. Belindeki kemer sayesinde sinyali aldığınız anda bezi tamamen çıkartmadan, cırt cırtlarından açarak tuvalete tutabilirsiniz. Bir de bu bezler normal kumaş bezler gibi hantal değil, kilot gibi de kullanması zor değil. Tek dezavantajı fiyatı. Pahalı olduğu için az sayıda alıp gece kullanmayı tercih edebilirsiniz. Çünkü gece en uzun süre bez taktıkları zaman. O yüzden nefes alabilen bir bez kullanmak daha iyi oluyor. Ayrıca gece tuvalete götürmek için de çok pratik. Bir de biraz daha büyüyüp kendi kendilerine tuvalete gidebildiklerinde de çıkarması kolay olduğu için bebeklere özgürlük veriyor. 


Havlu ya da prefold: Bu da sık tuvalete götürmek için kullanması çok pratik olan bir sistem. Bunu satın alacağınız prefold denilen kumaş bezlerle yapabileceğiniz gibi, kendiniz de evdeki havlulardan yapabilirsiniz. Bu sistem ayrıca bebeğin sinyallerini gözlemlemek için de çok elverişli. Çiş yaptığını kolayca anlayabiliyorsunuz ve etraf çok batmıyor. 

Ben günün farklı saatlerinde farklı bezler kullanıyorum. Bazen bebişin çiş sinyali verdiğini düşünüp ya da evrensel zamanlamaya göre tuvalete tuttuğumda yapmayabiliyor ve fakat çok kısa bir süre içerisinde yapacağına eminsem, o zaman bunu kullanıyorum. Ve kucağımda taşıyorum. Çünkü bebekler kucaktayken kesinlikle yapmıyorlar. Kucaktayken çiş ya da kakası geldiğinde sinyalleri çok net oluyor, kendilerini arkaya iterek sizin üzerinizi kirletmekten çekiniyorlar. O zaman bu havluyu ya da prefold bezi çıkarıp tuvalete tutmak çok pratik oluyor.  


Geleneksel kumaş bezler


Hepsi bir arada bezler
Bu bezler daha çok tuvalet iletişimi yöntemini kullanmayanlar için dizayn edilmiş. O yüzden ecapants'lere göre biraz daha hantal (bkz. yandaki resim: ecapants - bumgenius karşılaştırması). Eğer tuvalet iletişimi yöntemini kullanmıyorsanız bu bezlerin ara kısmı daha geniş olduğu için daha çok çiş tutabiliyor, o açıdan ecapants'e göre daha avantajlı. Bir de ekstra çıt çıtlar sayesinde doğumdan itibaren tuvalet bağımsızlığı kazanana kadar (3-15 kg arası) kullanılabiliyor, bu açıdan da daha ekonomik. Hepsi-bir-arada bezleri yıkaması da daha rahat olabiliyor. 

Ben BumGenius marka almıştım bir tane, çok memnun kaldım. %100 polyester ama bacakları saran kısmı yumuşacık.  


En ekonomik seçenek olarak naylon bez + pamuklu ped: Sanırım bu en geleneksel ve en ekonomik olanı. 5-6 tane naylon dış almak yeterli olur çünkü içerisine yerleştirilen pamuklu bezler kirlendiğinde naylona da bulaşmışsa, bulaşan yerleri silip ya da yıkayıp tekrar hemen kullanabilirsiniz. İçerisine yerleştirilen bezlerin de yüz çeşidi var artık ama siz kendiniz de evdeki imkanlarınızı kullanabilirsiniz. Ben 3 tane thirsties naylon dış, 6 tane pamuklu bez aldım, 3 tanesini de evdeki pamuklu bezlerden kendim yaptım.


Alıştırma Kilotları


Bir de alıştırma kilotları var. Aslında bezsiz bebek için ideal olanı bunlar ve fakat alıştırma kilotlarını küçük bebeklerle kullanmak çok pratik değil. Küçük bebekler çok sık tuvalete gittikleri için sürekli kilot giydirip çıkarmak çok zor oluyor. Bir de bebekler ilk 6 ay çok hızlı büyüdükleri için alıştırma kilotları pek ekonomik olmuyor. Yine de kullanmak isterseniz farklı alternatifler mevcut. 

Yün kilot: Hem nefes alması açısından hem de suyu emmesi açısından çok kullanışlı. Yün kilotlar diğer bezlere göre çok daha fazla emici. Yün kilodun bir başka bir özelliği de doğal olarak antibakteriyel olması. Ancak bacak kısmının tam uyması çok önemli çünkü bacaktan sızdırma yapabiliyor. Bunun için içerisine küçük bir parça kumaş ped koyabilirsiniz. Yün kilodun bir dezavantajı bakım istemesi. 2-3 haftada bir lanolinlemek gerekiyor ki emiciliği devam etsin. 



Pamuklu alıştırma kilotları: Bu kilotlar bildiğimiz kilotların içerisine ilave ped dikilmiş biçimleri. Genellikle dışı da pamuklu oluyor ama bu resimdekinin dış yüzeyi fleece. Çok yumuşak ve sırf pamuk olanlarına göre daha az sızdırma yapıyor. Ben bunu ve yün kilodu iki annenin kurduğu ECStore'dan almıştım. Çok çeşitleri var, bazılarını sizin istediğiniz renge ve boyuta göre dikip gönderiyorlar: http://theecstore.com


Ev yapımı kolay kumaş bez

Bu bezi bir çarşaftan büyükçe bir dikdörtgen parça keserek yapabilirsiniz.


Fotoğraflar ve öneri için Nansa'ya çok teşekkürler!

Bir başka model de aşağıdaki şekilde olabilir. Kumaş olarak ben Öykü'nün tavsiye ettiği OsoCozy'nin hint pamuğundan yapılmış prefold'ları kullandım ama büyük boy bir el havlusu da kullanılabilir. Kenarlarını tutturmak için de bez kopçası (diaper fastener) kullandım ama güvenlikli çengelli iğne ile de tutturabilirsiniz.



"Tuvalet iletişimi" ile ilgili bilgi almak ve deneyimlerimizi paylaşmak için katılmak isterseniz: Tuvalet İletişimi (0-18 ay) facebook grubu


----------------------------

Tuvalet İletişimi Kitabı artık tüm kitapçılarda ve online kitabevlerinde: 



February 22, 2013

Bezsiz Bebek Bezleri - I

"E hani bezsizdi, nereden çıktı bu bezler?" diye sormuştum ben de bezsiz bebek kitaplarını okurken. Teoride evet, bebekler bezsiz ve fakat pratikte her zaman işlemiyor bu durum. Bazen bebişler protesto ediyor tuvalete gitmeyi, bazen de anne-babalar ilgilerini başka bir şeye ya da kişiye (bizde bu kişi genellikle abla kişisi oluyor) vermek durumunda kalıyor, dolayısıyla da çişler kaçabiliyor.

Bebişlerin protestosu genellikle gelişimsel atak ya da diş çıkarma / hastalık dönemlerinde olabiliyor. Bu dönemlerde tuvalete götürüldüklerinde sırtlarını yay gibi gerip kendilerini arkaya atarak tuvalet grevine başlayabiliyorlar. Ve bu dönemlerde bozulan ne yazık ki sadece tuvalet ihtiyaçları olmuyor; emme, uyku gibi tüm temel ihtiyaçları sekteye uğrayabiliyor. Gelişimsel ataklar, zihinsel ya da bedensel olabiliyor. Zihinsel ataklar için Wonder Weeks kitabına bakmanızı öneririm. Kitaba erişiminiz yoksa şu chart'tan takip ederek neden bebeğim bir anda huysuzlandı, neden uyumuyor, yemiyor, tuvalete gitmiyor ve sürekli yapışık gezmek istiyor diyerek kafayı yemeyi engellemiş olursunuz.

Konumuza dönecek olursak, evet, bezsiz bebek için de bez gerekebiliyor. Tabii ki kumaş bez ideal olanı ama eğer isterseniz hazır bez de kullanabilirsiniz. Ve fakat hazır bez kullanmadan önce bu yazıyı okumaya devam etmenizi dilerim.


Neden Kumaş Bez? 

Kumaş bezin tuvalet iletişimi yöntemi için avantajı farkındalık yaratması. Çünkü bu yöntemde amaç, bebeğinizin kendi bedensel ihtiyaçlarının farkına varması ve sizinle iletişime geçmesi. Ve kumaş bez bu açıdan ciddi fark yaratıyor.

Sağlık: Hazır bezlerde kullanılan sodium polyacrylate maddesi ıslanınca jel şekline dönüşüyor. Ve yapılan araştırmalara göre, bu madde toksin üreten bakterilerin üremesi için uygun ortam hazırlıyor ve bebeğinizde pişik ya da daha farklı alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor. Ayrıca hazır bezlerde bulunan tributyl-tin (TBT) maddesi, toksik bir kimyasal olup insanlarda ve hayvanlarda hormon problemlerine yol açabiliyor.

Çevre: Hazır bez kullanıldığında durum çevre için de içler acısı. Hazır bezlerin doğadan kaybolması yüzyıllar sürüyor. Üstelik tuvalet iletişimi kurulmayan ailelerde her çişin ve kakanın beze gittiğini ve tuvalet eğitiminin tamamlanması için 2 yaşın beklendiğini düşünürsek toplamda ortalama 6000 bez doğaya atılıyor ki bu az bile, çünkü artık çoğu bebek 3 yaşına doğru tamamlıyor tuvalet eğitimini. 


(Fotoğraf için Arzu'ya teşekkürler!)

Masraf: Kumaş bezin başka bir avantajı da çok daha ekonomik olması. Hazır bez için bir bebeğin toplam 6000 bez kullanacağı düşünülürse 2 yıllık bez masrafı 3000 liraya yakın olacaktır. Kumaş bez için ortalama 500 liralık bir yatırım yeterlidir. Ve üstelik kumaş bez yıllarca kullanılabilir. Hatta bebeğinizle tuvalet iletişimi kuruyorsanız, çişler ve kakalar genellikle tuvalete gideceği için, bezler fazla yıpranmayacaktır. O bezlerle 3-5 çocuk daha büyütebilirsiniz rahatlıkla. Aynı evde olması şart değil tabii :) Kumaş bezlerinizi işiniz bitince ihtiyacı olanlara verebilir ya da sizin ihtiyacınız varsa satabilirsiniz. 

Peki o kirli bezleri yıkamak iğrenç değil mi?
Hayır hiç değil. Hazır bezlerle de zaman zaman kaza olup kıyafetlere bulaşabiliyor kakalar, dolayısıyla o kıyafetleri nasıl yıkıyorsanız, kumaş bezleri de o şekilde yıkayabilirsiniz. Eğer kaka daha katı kıvamdaysa, bir spatula yardımıyla tuvalete boşaltıp sonra musluğun alıtnda hafiçe çiteleyerek kakasını akıtabilirsiniz. Daha sonra da çamaşır makinesinde diğer bezlerle birlikte yıkabilirsiniz. Hatta ekstra makineyi çalıştırmaya bile gerek kalmaz muhtemelen çünkü zaten çocuklu bir evde en az iki günde bir çamaşır yıkamak gerekebilir. Ayrıca tuvalet ileşimi kuruyorsanız kakayı dert etmeye pek gerek yok, çünkü bebekler kakalarını tuvalete yapmakta oldukça başarılılar. Bir de eğer isterseniz dışarıdayken kullanılabilecek diaper liner denen bir ürün var. Bunlar bezin en üstüne yerleştiriliyor ve kakayla birlikte tuvalete atılabiliyor. Bu şekilde tuvalete attıktan sonra kirli bez çantanıza rahatlıkla koyabilirsiniz. 

Bir sonraki yazı: Farklı kumaş bez çeşitleri

"Tuvalet iletişimi" ile ilgili bilgi almak ve deneyimlerimizi paylaşmak için buyurun: Tuvalet İletişimi (0-18 ay) facebook grubu


Kaynaklar
EC Simplified: http://ecsimplified.com



----------------------------

Tuvalet İletişimi Kitabı artık tüm kitapçılarda ve online kitabevlerinde: 



February 21, 2013

Geç başlayanlar (5-18 ay) için tuvalet iletişimi

Tuvalet iletişimine geç başlamak diye bir şey yoktur aslında. Hiçbir zaman geç değildir, fakat belli aylardan sonra, belli zorluk dereceleri olabilir. Örneğin, 5 aylıktan sonra bebeğiniz hareketli moda geçeceği için sinyallerini gözlemlemek biraz daha zor olur. Aynı şekilde emekleme ve yürümeye başladıktan sonra da. Fakat onun dışında bebekler çok hızlı bir şekilde öğrenirler, yeni durumlara bizden çok daha rahat alışırlar. İlk haftalarda biraz daha fazla çaba göstermek gerekebilir ancak bir süre sonra her şey kolaylaşır. Hem bebeğiniz, hem siz alışırsınız.

11 aylık bebekler önemli bir zihinsel atak yaşadıkları için bu dönemde doğumdan itibaren tuvalet ihtiyacını 'söyleyen/haber veren' bebekler bile tuvalet iletişimine yüz çevirebilirler. Bu ataktan (50-55 hafta arası, ortalama 11-12,5 ay arası) sonra bebekler rutinleri anlamaya başlarlar. “Dışarı çıkıyoruz” dediğinizde ayakkabılarını ve montunu getirir, her akşam yemeğinden sonra banyo yaptırıyorsanız, sofradan iner inmez banyoya koşarlar. Eğer tuvalet iletişimine 11 aydan önce başladıysanız, tuvaleti geldiğinde tuvalete ya da lazımlığa giderler. Eğer 1 yaşına kadar tuvaletini hep bezine yaptıysa, tuvaleti geldiğinde bezine yapabileceğini ve annesinin-babasının bezini değiştirip yerine yenisini takacağını bilir. O yüzden bu dönemden sonra iletişime başlıyorsanız başlangıçta biraz daha zorlanabilirsiniz. Benim önerim, lazımlık yerine tuvalet adaptörü kullanmak olacaktır. Çünkü bebekler anne-babalarının yaptıkları şeyleri taklit eder ve onların yapmadıkları şeylere güvenmezler. O yüzden bu dönemden sonra başlayan bebeklerin lazımlıktan korkması ya da onu oyuncak olarak görmesi çok normaldir.

Bir tuvalet adaptörü edinip (hatta mümkünse tuvaletle aynı renkte bir adaptör daha iyi olur, çünkü bebekler her şeyi aynı anne-babaları gibi yapmak isterler), siz tuvalete gittiğinizde onu yanınızda götürerek başlayabilirsiniz. Neler yaptığınızı tek tek anlatıp göstererek onu da dahil edebilirsiniz. Size tuvalet kağıdı koparıp verebilir, sifonu çekebilir, ulaşabileceği bir yerde havlusu olursa o da sizinle birlikte ellerini yıkayıp havlusuna silebilir. Bu şekilde yeni tuvalet rutinini gösterip anlatırsanız konuyla ilgili iletişime geçmiş olursunuz. Bir süre sonra o da sizinle iletişime geçecektir. Ancak işin içerisinde iyice öğrendiği rutinin değişmesi/yeniden öğrenilmesi olduğu için biraz zaman alabilir. Bu arada kesinlikle zorlamamak, kızmamak gerekir. Bu süreci mümkün olduğunca pozitif bir deneyim olarak hatırlaması çok önemlidir. O yüzden başlangıçta kısa ziyaretler yaparak başlayabilirsiniz. Tuvalete çişini/kakasını yapması ilk etapta çok önemli değildir, zamanla alışıp tanıyıp güvendikçe yapacaktır.

Bu süreci aynı kendi kendine yemek yemeyi öğrenmesi gibi düşünebilirsiniz. Boşaltım ihtiyacı da beslenme gibi temel bir ihtiyaçtır. Çocuğunuzun lokmaları masadan eliyle tutup alamıyor diye onun el-göz koordinasyonunun gelişmesini beklemezsiniz ve doğduğu günden itibaren onu beslersiniz (benzer şekilde siz onu tuvalete tutarsınız). Kendi kendine oturup yiyeceklere uzanmaya başladığında, önüne yemekleri koyarsınız (benzer şekilde lazımlığa/tuvalete oturtursunuz), önceleri döker saçar ama bol pratikle kendi kendine yemeye başlar. Bazı günler iştahı yoktur, yemek yemek istemez (benzer şekilde lazımlığına/tuvalete oturmak) ama bazı günler siz sormadan "mama mama" diye eteklerinizde dolanır (benzer şekilde "kaka kaka" diye). Yemek yemek istemediği zaman zorla ağzına kaşık sokmazsınız, bilirsiniz ki bu bir dönemdir ve geçecektir. Ve gerçekten geçer… Bir gün bir bakarsınız ki o küçük insan, sofrada sizinle birlikte çatal-kaşık kullanarak yemek yiyordur. Tabii bu olana kadar üstünden-başından, evin her tarafından yemek parçaları (ya da çiş-kaka) temizlemek zorunda kaldığınız anlar çok olacaktır. Ama bunun için ne ona kızarsınız, ne de kendinize, çünkü bilirsiniz ki o daha bebektir ve bebekler yeni bir şey öğrenirken bunların olması çok normaldir. Tuvalet de işte aynen böyle, doğal bir gelişim sürecidir, o yüzden doğal olmak, rahat davranmak çok önemlidir. Diğer gelişim süreçlerinde olduğu gibi bol sabır, bol destek ve bebeğinize kendisini geliştirmesi için bol fırsat vermeniz gerekir.

* * * 

Geç başlayanlar (5-18 ay arası) için de erken başlayanlar için de ilk yapılacak şey bezsiz zaman geçirmek olmalıdır. Bezsiz zaman’ın nasıl yapılacağı ile ilgili ayrıntılı bilgiyi şu yazıda bulabilirsiniz.

Bu şekilde gözlem yaparken dikkat edilmesi gereken dört şey vardır:

1. Çiş yapmadan önce ne gibi sinyaller verdiğine dikkat etmek. Bir anda huysuzlanıyor mu, oyun oynarken sessizleşip duruyor mu, bir köşeye mi gidiyor, bacaklarını çapraz mı yapıyor, çiş dansına mı başlıyor ya da sadece burnunu mu kaşıyor? Her bebeğin sinyali kendisine özel olmakla birlikte bebeklerin verdiği farklı sinyaller için bkz.Tuvalet İletişimi Yöntemi

2. Çişini yaptığını farkettiğiniz anda, eğer bebeğiniz küçükse “çişşş” sesi çıkarmak, biraz daha büyükse çişini yaptığını söylemeniz önemli. Böylelikle bedensel ihtiyacının farkına varıp onun bir de ismi olduğunu öğrenecektir. "Aaa aylardır yapıyordum ama meğer bunun bir ismi varmış" derse şaşırmayın, moda terimle ifade etmek gerekirse 'farkındalık' geliştiriyordur :)

3. Bezsiz zaman geçirirken çişini yapmaya başladığında, “Dur! Çiş lazımlığa/tuvalete" diyerek onu lazımlığa götürebilirsiniz. Ve çişini yapmış olsa da götürüp lazımlığa/tuvalete oturtabilirsiniz. “Çişini yaptı zaten, bir daha yapmaz” diye düşünmeyin çünkü, genellikle idrar torbalarının tümünü boşaltmazlar, boşaltsalar bile, alıp tuvalete tutmak onlara çişin tuvalete yapılması gerektiği mesajını verir. Ve her seferinde tuvalete tuttuğunuzda ya da lazımlığa oturttuğunuzda, bir süre sonra kendisi gidip bu ihtiyacını tuvaletin ya da lazımlığın yanında karşılayacaktır.

4. Son olarak, bu gözlemi yapacağınız günlerde ve saatlerde başka hiçbir şey yapmayıp onun yanınızda olmanız çok önemli. Tüm dikkatinizi ona verin, bilgisayarınızı ve hatta telefonunuzu bile kapatın. Gözlem için önerilen süre bir hafta, günde 2 saattir. Ama bunaldığınızı hissediyorsanız, bırakın ve daha rahat olduğunuz başka bir zaman tekrar deneyin.


Bebeğiniz lazımlığa ya da tuvalet adaptörüne oturmayı reddediyorsa: 
  • Bazı bebekler tuvalete/lazımlığa oturmak konusunda direnç gösterebilir ki bu çok normaldir; bu durumda, yine de tuvaletin/lazımlığın yanına götürüp "çiş tuvalete/lazımlığa" denebilir. Hatta bezdeki kakalar birlikte tuvalete dökülüp "kakalar tuvalete" denilip birlikte sifon çekilebilir. Akşamdan sabaha öğrenmesini beklemeyin ama bir süre sonra aradaki ilişkiyi anlayacaktır. Yalnız bu noktada istikrarlı olmak çok önemlidir.
  • Bir süre sonra aradaki ilişkiyi anlayıp bezini hala bırakmak istemiyorsa, bir süre bezini açıp lazımlığın üzerine serebilir ve o şekilde oturmasını ya da onu da tercih etmiyorsa beziyle birlikte oturmasını teşvik edebilirsiniz. Eğer istemiyorsa, güvensizlik hissediyorsa yine de zorlamamak çok önemlidir.
  • Bu noktada bebeğinizin güvenini artırmak için farklı objeler dahil edebilirsiniz. Yalnızca lazımlığın yanında okuyacağınız kitaplar, lazımlığın yanına küçük bir sepet oyuncak ya da ilgisini çeken farklı malzemeler koyabilirsiniz. 
  • Lazımlığa oturma dansı/şarkısı da etkili olabilir. Birlikte bir dans uydurup lazımlığa doğru gidebilirsiniz. Örneğin: 1, 2, 3, çişş, koş koş, tuvalete koş, hop çok gittin, şimdi biraz geri gel, 1, 2, 3 ve otur, sonra çişşş gibi...
  • Belki lazımlık hoşuna gitmiyordur, sizin gibi yapmak istiyordur. Çünkü örneğin bazı bebekler, kendilerini güvenceye almak için anne-babalarının yediği şeyleri yemeyi daha çok tercih ederler (Baby Led Weaning kitabı). Eğer sizin tuvaletinizi kullanmayı tercih ediyorsa, tuvaletle aynı renk bir adaptör alabilirsiniz. Ya da lazımlığını kendisinin seçmesini sağlayabilirsiniz.
  • Yine güven kazanması için başka çocukları görmesi etkili olabilir. Bunun için daha büyük bir arkadaşını evinize davet edip lazımlığına oturmasını sağlayabilirsiniz ya da kütüphaneden kitaplar ödünç alabilirsiniz. Etrafınızda hiç çocuk ya da kütüphane yoksa, onun adaptörüne/lazımlığına siz oturup model olabilirsiniz.
  • Bir de daha büyük bebekler için, kontrolü onlara vermek çözüm getirebilir. Bebeğiniz her şeyi kendisi yapmak istediği bir dönemde ise sizin lazımlığa oturtma çabalarınıza ters tepki verebilir. Bunun için Bezsiz Bebek grubunda bir arkadaşımız şöyle bir çözüm bulmuştu: tuvaletin önüne birkaç basamaklı merdiven koyup, “hadi sen kendin çık yap” diyerek topu 15 aylık çocuğuna atmış. Çocuğu da gayet mutlu bir şekilde çıkıp oturmuş. Bu dönemde (ve aslında her dönemde) bebekler bir şeyi kendileri bsaşardıklarında çok büyük haz duyarlar. O yüzden bebeğinize kendisi başarması için fırsat vermeniz önemlidir.
  • Son olarak bebeğiniz eğer bir yerlere gizlenerek kakasını yapmaya başladıysa mahremiyet duygusu gelişmiş demektir. Eğer böyle bir dönemdeyse, bebeğinize lazımlık ya da tuvalet teklif ettiğiniz zaman sizin yanınızda tuvaletini yapmak istememesi normaldir. Bunun için bir bahaneyle yanından ayrılıp onu yalnız bırakabilirsiniz. Böylece çişini ve kakasını daha rahat yapacaktır.
Belki bunların hiçbirini uygulamak zorunda kalmadan, kolayca halledebilirsiniz (--ki BB'ye geç başlayan bazı bebeklerin, BB'ye doğumdan itibaren başlayan bazı bebeklerden çok daha önce iletişim kurduğu görülmemiş bir şey değil), belki de hiçbirisi sizin çocuğunuzda işe yaramaz. Ama ne olursa olsun, bunları denerken, bu işin iletişim boyutunu hiç unutmayın. Sabırlı olun, eğer sinirlerinizin bozulduğunu düşünüyorsanız bu aranızdaki ilişkiyi etkileyeceği için bir süre ara verin, karşılıklı olarak hazır olduğunuzda tekrar denersiniz. Bir de unutmayın, bu yöntem, 3 günde sihirli bir şekilde tuvalet eğitimi veren bir yöntem değil, bir anda öğrenilecek bir şey değil, çünkü işin içerisinde öğrenilen bir şeyin düzeltilmesi var ve bir yanlışı düzeltmek, sıfırdan öğrenmekten daha zor olabilir. O yüzden sabır çok önemli, karşılıklı iletişimi sağlam kurmak çok önemli. Sizin amacınız, ilk etapta, bu doğal ihtiyacının farkına varması, onunla açık bir şekilde konuşabilmeniz ve sonrasında size güvenerek bunun nasıl karşılayacağını yeniden öğrenmesi olmalıdır; kesinlikle 1 haftada tuvalet alışkanlığı kazansın olmamalıdır. Ve eğer, bu iletişim yönteminin sizi bunlattığını hissediyorsanız, zorlamayın. Bu bebeğinizle kurduğunuz yüzlerce iletişimden sadece bir tanesi. Sonuçta tüm bebekler belli bir yaşta tuvalet ihtiyaçlarını karşılamayı öğreniyorlar, önemli olan sizin onunla birlikte güvene dayalı, sağlıklı, mutlu bir ilişki kurmanızdır.

Deneyimlerinizi paylaşmak, diğer ebeveynlerin tecrübelerini okumak isterseniz, facebook grubumuza
katılabilirsiniz.

Tuvalet İletişimi (0-18 ay)

18 aydan büyük bebeklerle tuvalet iletişimi için bakınız: Baskıcı Olmayan Tuvalet İletişimi


Kaynaklar
Ingrid Bauer / Diaper Free: The Gentel Wisdom of Natural Infant Hygiene
Christine Gross Loh / The Diaper Free Baby: The Natural Toilet Training Alternative
Andrea Olson / ECSimplified: Infant Potty Training Made Easy http://ecsimplified.com/book/


----------------------------

Tuvalet İletişimi Kitabı artık tüm kitapçılarda ve online kitabevlerinde: 



February 20, 2013

Bezsiz Bebek / Tuvalet İletişimi Yöntemi

Geçen yazıda Bezsiz Bebek (BB) fizyolojisinden bahsetmiştim. Ingrid Bauer, kitapta bir de BB yöntemini uygulamak için 4 bileşik araçtan bahsediyor.

Yalnız bunlara geçmeden önce, Bezsiz Bebek (BB) yöntemi konusunda dikkat edilecek bazı noktalara değinmiş. İlk olarak, BB'nin geleneksel tuvalet eğitiminden farklı olduğunu anlamak gerekiyor. Yani bu yöntemle bebeklerimize tuvalet eğitimi vermiyoruz. Bu yalnızca bir iletişim yöntemi. Nasıl acıktığında emziriyor, uykusu geldiğinde yatırıyorsak, burada da tuvaleti geldiğinde yapmasına yardımcı olarak iletişim kuruyoruz. Tuvalet eğitimi yerine tuvalet iletişimi teriminin kullanılması tesadüf değil. Bebeğimizle iletişim kurup temel ihtiyaçlarından biri olan tuvalet ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz. Ve genel olarak bilinenin aksine, bebekler kendilerini kirletmekten hiç hoşlanmıyorlar ve doğuştan itibaren bize bunun sinyallerini veriyorlar. Yaptıktan sonra değil, öncesinde veriyorlar. Anlamak için bebeğinizi biraz gözlemlemeniz yetiyor. Bir de açık olmak gerekiyor, yani böyle bir ihtiyacı olduğunu bilerek hareket etmek.

Biz ilk bir ay hiçbir şey anlamamıştık. Böyle bir şeyin mümkün olduğunu, hatta binlerce yıldır yüzlerce farklı ülkede uygulandığını öğrendikten sonra, düşününce ilk kızımızın kulakları sağır eden meşhur akşam ağlamalarının bir nedeninin de bu olduğu sonucuna vardık. Okuduk ki beze bağlanan bebekler kendilerini kirletmeme refleksinden dolayı sabah rahatça kakalarını yapamıyorlar (insanların bağırsak ritmi genellikle sabahları aktif olmak üzere programlıymış) ve bağırsaklara geri gönderilen kakalar akşam saatlerinde karın ağrısına yol açıyormuş. 3 ay sonra geçmesinin nedeni de bebekler 3 aydan sonra kullanılmayan reflekslerini kaybediyorlar ve bilinçli öğrenmeye başlıyorlarmış. Yani kendilerini kirletmeme refleksi görmezden gelindiğinde kayboluyor ve bilinçli olarak bezlerine yapmayı öğreniyorlarmış. Ama hiçbir zaman geç değil diyor Bauer. Çünkü bebekler öğrenmeye her zaman açıklar. Yalnızca 2 yaş döneminde inatlaşma ve direnç başgösterdiği için bu yöntem daha çok 2 yaşından önceki bebeklere öneriliyor.

Bileydim mimiyi de tutardım mutlaka, hatta doğduğu gün başlardım. Ama sağolsun bez firmaları, buna bağlı diğer endüstriler, kullan-at'çı kapitalist sitem ve bunun anne-babaların üzerine yüklediği ekstra yük dolayısıyla bebeklerine yeteri kadar zaman ayıramayan 'modern' ebeveynlik sistemi... Bak yine sinirlendim!!!

Neyse, bu konuyla ilgili daha ayrıntılı okumak isterseniz, Ingrid Bauer gerçekten çok detaylı bir çalışma yapmış ve bebeklerin 2 yaşından sonra kaslarının geliştiğini ilk olarak ortaya atan çocuk doktoru ile Pampers bez firması arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmış. Dırınım dırınım!!!

Konumuza dönecek olursak, BB yöntemi için birlikte kullanılacak 4 farklı araçtan bahsediyor Bauer.
  1. Zamanlama
  2. Bebeğinizin sinyalleri ve vücut dili
  3. Başla(t)ma işaretleri
  4. İçgüdüleriniz

1. Zamanlama
Zamanlama, her bebeğin günlük ritmine ve gününe göre değişiyor. Ama genel olarak bebekler, uyurken kendimizi kirletmememiz için salgılanan antidiüretik hormon (ADH) sayesinde uykularından kuru kalkıyorlar. Kalkar kalkmaz çişe götürmek iyi bir başlangıç olabilir. Hatta Ingrid Bauer, yarı zamanlı BB yöntemini kullananlar için sadece gece ve gündüz uykularında sonra çişe tutarak başlamalarını öneriyor.

Bir de bebekler araba koltuğunda veya slingdeyken de çişlerini yapmıyorlarmış. Araba koltuğundan aldığınızda ya da slingden çıkardığınızda da tuvalete götürmeyi deneyebilirsiniz.

Bunlar dışında, emdikten 10-15 dakika sonra çişe tutulabilir. Kaka için de, bir önceki yazıda bahsettiğim gastrokolik reflex sayesinde, harekete geçen bağırsakları gözlemlemeniz rahat oluyor. Genellikle sabah emmeleri arasında, memeyle boğuşmaya başladığı zaman tuvalete götürüyorum ve kakasını yapıyor bizimki.

2. Bebeğinizin sinyalleri ve vücut dili
Bebeklerin sinyalleri yaşa ve bebeğe göre değişiyormuş. Bu sinyalleri anlamanın en iyi yolu bebeğinizle birlikte bezsiz zaman geçirmek ve gözlem yapmak diyor okuduğum tüm kaynaklar. Bizim 3,5 ay civarında bir anda çok fazla çiş kazası olmaya başlamıştı. O dönemde erken bebeklik sinyalleri değişmiş ve hatta sinyal vermez olmuştu. Bazen böyle duraklamalar olabiliyormuş. Bebekler gelişimsel olarak evre atladıkları ya da hastalandıkları zaman sinyal vermeyi kesebiliyorlarmış. O dönem böyle bir dönemdi, pek çok şeyi aynı anda yapmaya çalışıyordu. Sonra bezsiz zaman geçirdik, birkaç gün, günde yarım saat ve gözlemledim ki artık çişini yapmadan önce huysuzlanmak yerine bir anda duruyor, dinginleşiyor ve ondan sonra yapıyor. Yani arada bir bu çıplak zaman geçirmek çok işe yarıyor. Bir de kazalardan da, gerek zamanlamasına dair, gerek sinyallerine ve vücut diline dair çok şey öğrenilebiliyor.

Halıların ya da yatağın kirlenmemesi için altına su geçirmeyen bir ped ya da birkaç kat havlu serebilirsiniz. Eğer bebeğiniz emekliyorsa, resimdeki gibi, çişini yaptığını kolayca gözlemleyebileceğiniz bir bez ya da havlu takabilirsiniz.


Olası sinyaller ve vücut dili:
  • Kıvranmak
  • Huysuzlanmak veya çok ses çıkarmaya başlamak
  • Yüzde gerginlik, kaşları kaldırmak, kaşları çatmak
  • Kendi içine konsantre olmuş gibi bir yüz ifadesi
  • Durgunlaşmak veya yaptığı aktiviteye ara vermek
  • Ajitasyon ya da bir anda çok hareketlenmek
  • Bir amacı varmış gibi bakmak veya size ulaşmaya çalışmak
  • Belli sesler çıkararak seslenmek
  • Gözleriyle, elleriyle ya da vücuduyla tuvaletin olduğu bölgeyi işaret etmek
  • Kıpırdanmak ya da uykudan uyanmak
  • Emerken huysuzlanmak ya da memeyle boğuşmak

Daha büyük bebekler için:
  • Anne-babaya doğru gitmek
  • Tuvaletin ya da lazımlığın olduğu yere doğru yuvarlanmak, emeklemek ya da yürümek
  • Çömelme pozisyonuna geçmek
  • Kucağınızdaysa üzerinize çiş yapmamak için sizden uzaklaşmaya çalışmak
  • Slingden ya da araba koltuğundan çıkmaya çalışmak
  • Yataktan, kanepeden ya da halıdan uzaklaşmaya çalışmak
  • Israrla seslenmek
  • Genital bölgeyi tutmak
  • Başla(t)ma sesini çıkarmak ya da işaret dili ile tuvalet işaretini yapmak  (bkz. madde 3)
  • Kollarınızda tuvalet pozisyonuna geçmek

Yine de bebeğinizin sinyallerini anlamanın en iyi yolu, çıplak ya da tuvaletini yaptığını rahatça gözlemleyebileceğiniz bir kıyafetle zaman geçirmek. Çünkü her bebeğin sinyali farklı oluyor.

4. Başla(t)ma İşaretleri
Tuvalet İletişimi yöntemine uzun vadeli bakmak gerekiyor. Amaç kesinlikle tüm çişleri ve kakaları yakalamak değil.  Bebeğinize tuvaletini yapması için bezinden farklı alternatifler olduğunu sunmak, onunla bedensel ihtiyaçları üzerinden iletişime geçmek. Ama bunu yaparken de kendinizi tüketmemek. Eğer bu konuda fazla hırslı davranırsanız ters tepebilir. Kazalar olacaktır, siz bebeğinizi daha iyi dinlediğinizde azalacaktır ama bu yöntemin bir güzelliği de yarı zamanlı, hatta arada bir bile uygulanabilmesi.

Olaya yaklaşırken uzun vadeli düşünün. Amaç, her dakika tuvalete götürüp tüm çişleri ve kakaları yakalayarak günü kurtarmak olmamalı. Bebeğinizin yeterli olgunluğa geldiğinde size bu ihtiyacını nasıl anlatmasını istiyorsunuz? İşte işaretler bu noktada önem kazanıyor.

İşaret bir ses olabilir. En yaygın kullanılan sesler: çiş için "pssss" ve "çişşşş", kaka için onun ıkınırken çıkardığı sesleri taklit etmek. Ama siz kendiniz istediğiniz bir ses hatta isterseniz bir kelime belirleyip kullanabilirsiniz. Ve her çişini yaptığını gördüğünüzde veya farkettiğinizde bu sesi çıkararak yaptığı eylemi bu sesle özdeşleştirmesini sağlayabilirsiniz. Ve Ingrid Bauer'in söylediğine göre bebekler kendileri bu sesleri çıkarabilmeye başladığında bu şekilde ihtiyaçları olduğunu anlatabiliyorlarmış.

Bir diğer işaret de bedensel olabilir. Bebekler konuşmadan önce öğretildiği zaman işaret dili ile iletişime geçebiliyorlarmış. 4 aylıktan itibaren başlandığında 6-7'lıkken bu işaretleri yapabiliyorlarmış. Biz uluslararası işaret dilinde kullanılan tuvalet işaretininin ülkemize uygun bir varyasyonunu yapmaya başladık (o işareti kullanmıyoruz çünkü nah işareti ile aynı, uzun vadede bize nah çeksin istemeyiz :P). Onun yerine elimizi yumruk yapıp sağa sola sallıyoruz. Tuvalete götürmeden önce ve tuvaletteyken bu işareti yapıyoruz.

Bir de şarkılar var. Yalnızca tuvaletteyken söylediğimiz iki şarkımız var. Bu da hem kendisini daha rahat gevşetmesini sağlıyor, hem de farklı bir ortamda tuvalete girmesi gerektiğinde rahatlatıyor ve yabancılık çekmesini önlüyor.


3. İçgüdüleriniz
Genellikle, altını kirlettiğini farkettikten sonra "ah biliyordum kakasını yapacağını" şeklinde oluyor bizde bu yöntem. İçgüdülerimizi dinlemeyi öğrenebilsek eminim her alanda daha iyi olacak iletişimimiz ama modern hayatın getirdiği bilgi fazlalığı, ve hatta bazen kirliliği, içimize bakmaya pek zaman bırakmıyor. Sadet: ben ettim siz etmeyin, kitap cümlelerinin içgüdülerinizin önüne geçmesine izin vermeyin :)

* * *

Bezsiz Bebek Facebook grubuna katılmak isterseniz aşağıdaki linkten gruba katıl seçeneğine tıklayınız: https://www.facebook.com/groups/tuvaletiletisimi/


----------------------------

Tuvalet İletişimi Kitabı artık tüm kitapçılarda ve online kitabevlerinde: