Bebekler için kitap araştırdıysanız belli başlı türleri farketmişsinizdir mutlaka...
Uyku kitapları:
Uyku için hazırlanan kitapların çoğunda hep örnek davranışlar var: önce hayvanlar ya da başka bebekler/çocuklar banyo yapıyor, diş fırçalıyor, kitap okuyor ve iyi geceler deyip uyuyor. Oysa küçük bebekler, ne anlatılmak isteneni anlıyor, ne de yazılanların kulağında güzel bir ahengi kalıyor.
Dolayısıyla bebek kitabı alırken önce bu 'örnek davranış' öğretme saplantımızdan kurtulmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Yok illa da kurtulamıyorsak en azından kitapları alet etmeyelim ve o kadar meraklıysak kendi davranışlarımızla örnek olalım. Kolaysa sen uygula rutini diyor mesala benim içimdeki ses, ah o herşeye burun uzatan inatçı keçi tonlamasındaki ses.
Uyku öncesi çocukların hayallerini süsleyecek çok güzel öyküler var, notanot fotoğraflar yerine, sanatsal resimler, illustrasyonlar, neler neler. Bu kitap dünyası gerçekten çok güzel.
Önce kütüphaneden almıştık, sonra çok sevip kitaplığımıza da ekleyelim dedik "Close Your Eyes" diye bir uyku kitabı. Kate Banks yazmış, George Hallensleben illustre etmiş ve New York Times'ın en iyi illustrasyon ödülünü kazanmış. Ödül bizim için hikaye tabii, önemli olan bebişin sevmesi...
-"Kapat gözlerini" diyor anne kaplan... amaa küçük kaplancık uyumak istemiyor, o yüzden de başlıyor türlü türlü bahaneler bulmaya. Önce, "Gözlerimi kapatırsam gökyüzünü göremem ki" diyor. "Tabii ki görebilirsin, hatta çeşit çeşit şekillere bürünmüş bulutların yanında uçtuğunu, ayın kucağında sallandığını bile görebilirsin" diyor annesi. Sonra "ama gözlerimi kapatırsam hışırdayan yaprakları nasıl görücem?" diyor. Annesi de ona çok güzel yapraklar olan bir ormanı tasvir ediyor, orda arkadaşlarıyla oynayacağı oyunları... ve bunların hepsini rüyalarında görebileceğini anlatıyor. Böyle devam ediyor. En sonunda "ama gözlerimi kapatınca karanlık oluyor, korkuyorum" diyor küçük kaplancık. Annesi de ona şöyle diyor:
-Karanlık yalnızca aydınlığın öteki yüzü, rüyalardan hemen önce gelen yer...
Kitap İngilizce ve 4-8 yaş için öneriliyor ama bence bebeğinize de okuyabileceğiniz, resimlerini gösterebileceğiniz güzel bir kitap.
Evet, burda böyle bir sıkıntımız var malesef, ufukta hep dönüş olduğu için Türkçe kitapları çok taşımak istememiştik. İngilizce okumak da istemedik ki karıştırma olayı olmasın. İki dilli yetişirken etrafında konuşulan dil sayısı problem yaratmıyormuş ancak aynı kişinin farklı dillerde konuşması kafa karıştırıcı olabiliyormuş. Bebekken belli bir ahengi, şiirselliği olan İngilizce kitapları okuyorduk (özellikle Dr. Seuss'tan). Ama şimdi kendimiz çevirip Türkçe okuyoruz. Bu yüzden de geçen yazıda bahsettiğim dolap-bavul hesaplarına girişmek durumunda kaldık :)
'Dokun ve Hisset' kitapları
Doğmadan önce ikinci elciden almıştı T. Ben de çok ilginç olacağını düşünmüştüm nedense ama hiç oralıklı olmadı bizim YavruSu. Zaten kitapların bu tarz şeyler için kullanılması da hoş değil; üstelik yenileri için verilecek onca para da ayrıca caba. Farklı dokuları hissedip tanımasını istiyorsanız, en iyi şey evde birlikte yapılacak keşif turları ve çamaşır katlamaca oyunu olacaktır. Böylelikle uzun vadede hem ev işleri için üçüncü bir 'işçi' yetiştirmiş olursunuz hem de belli mi olur, ilerde moda işine falan girer, ordan gelsin kostümler, oooh belki de böylece kopar gider ;)
İlk sözcükler, hayvanlar, renkler, harfler, sayılar, ve saireler kitapları.
Hepinize söyleyecek iki çift sözüm var da, nedense YavruSu "First 100 Words" ve "My Big Animal Book" kitaplarını çok seviyor. Gösterip isimlerini söylemeyi, ben sorduğumda heyecanla işaret etmeyi bu aralar birincil aktivitesi haline getirmiş durumda. Bu işe çok bozulan bense kütüphaneden aldığım yeni kitaplarla evi doldurmuş durumdayım. Neyse ki Barefoot'un kitaplarını seviyor da bu stratejim işe yaradı :) Artık her hafta kütüphaneden yeni kitaplar alacağız. Zaten eskilerden sıkılıyor, yeniler daha heyecanlı oluyor. Gerçi fazla heyecan da iyi değil sanırım. 2 gündür sabahın altı, altı buçuğunda kalkıp yeni kitaplarını okutuyor. En iyisi 2 haftada bir alalım biz, rapor teslim etmem gerekmeyen haftalarda.
Peki ya bu başlıktaki kitaplarla derdin ne dediğinizi duyar gibi oluyorum sayın seyirciler. İşte orda durun bakalım! Derdim çok. Bizdeki sözcükler ve hayvanlar kitapları için söyleneyim mesela:
- Hikaye diye bir şey yok.
- İmgelemi geliştirecek sanatsal, güzel resimler yok. Sıradan objeler, hayvanların resimlerini çekip koymuşlar. Bunu biz de yapabilirdik, "e yapsaydınız" diyorsan, sen de haklısın, o ayrı ;)
- Boyut kavramı yok. Yani bir fille bir kediyi o kitaplarda görerek öğrenen bir çocuk, gerçek hayatta olur da karşılaşırsa vay haline! Bu arada önemli not: 'Hayvanları görerek öğrensin' vs. niyetiyle hayvanat bahçesine götürme fikrine daha çok karşıyız ona göre. O görüntü hayvanları değil, 'hayvanlığı' öğretiyor tabiri caizse. Aslında 'insanlığı' demek daha doğru olur, hayvanların suçu ne?!
Bu kitapların tek bir iyi tarafı var, kendinden başka canlılar olduğunu görüyor diyebilirsiniz ama bunu yapan başka çok çeşitli kitaplar var, insanların, hayvanların ve sairelerin çeşitli kombinasyonları (insan-insan, hayvan-hayvan, hayvan-insan, farklı kültürlerden, farklı dünyalardan insanlar, hayvanlar, çeşitli canlılar, cansızlar...) kısacası dost olunan, birlikte gülüp eğlenilen, şarkılar söylenen, maceralara atılınan çok güzel kitaplar mevcut --bir sonraki yazıda tüm ayrıntılarıyla :)
Bir tek göbek atılan versiyonu eksik. O da olsa ne güzel olacak oysa:
...Fonda buçuk çalarken,
-"Oooh, yandan yandan" demiş küçük aslancık yavru file...
Yavru fil de attığı bir göbecikle zürafayı harekete geçirmiş, sonra hep birlikte müzik yapıp dans etmişler neşeyle. Bu üç kafadar sahilde konuşmuşlar bütün gece ve yıldızları izleyerek uykuya dalmışlar 'Rüya Tepesi'nin üzerinde...
Bu kitabın mesajı "Hey rahatla bebek arkadaş, arada banyo yapıp diş fırçalamadan da uyunabilir" mi? Iı değil, ola-da-bilir ama "Selendi'de ve daha nice yerlerde yaşanan ayıplara karşı daha tepkili bir kuşak yetişsin, 'farklı' arkadaşlarına değer versin, onların hayatının yalnızca dans-müzik-çiçek ekseninde dönmediğini görsün, güzelliklerini anlasın-anlatsın, yaşasın-yaşatsın, arkadaşlarını kışın ortasında zorla yerlerinden etmeye kalkarlarsa da söyleyecek iki çift lafı olsun" olsa daha iyi olabilir*.
* Selendi konusuyla ilgili yazı için bkz. Selendi'yi Nasıl Bilirdiniz? / Fehmiye Çelik
1 comment:
Bebek kitapları olayından çok muzdaribim ben de. Bizim evdeki çocuk kitaplarının %80'i İngilizce ne yazık ki çünkü güzel Türkçe kitaplar bulmak çok zor. Dediğin gibi hikayesi olan, çocuğun hayal gücünü geliştirmesine katkıda bulunabilecek Türkçe bebek kitabı bulmak neredeyse imkansız. İlk sözcüklerim serisinin yüzlerce versiyonu var ama hepsi birbirinin hemen hemen aynı. Anlamıyorum neden ve nasıl hep aynı resimleri (aynı kırmızı ayakkabılar, aynı Amerikan usulü pembe cupcake, aynı yabanmersinleri) kullanılıyor bu kitaplarda? Neden hepsi birebir İngilizce'den çevrilmek zorunda? Ne yazık ki çeviri kitaplar fazlasıyla çeviri kokarken, orijinali Türkçe olan kitaplar ise fazlasıyla geleneksel olabiliyor. Bir orta yolu yok sanki. O Cemile'ler, Atakan'lar, Pisi Kediler falan hep çeviri.
Bu arada bir tavsiye de benden. Brown Beari Brown Bear kitabını ben daha Neva doğmadan çok önce almıştım. Her sayfada tek bir hayvan resmi oluşu; mavi at, mor kedi gibi sıradışı renklerin seçimi, dilin minimal düzeyde kullanılmış olması beni cezbetmişti. Neva'ya bu kitabı doduğundan beri okuyorum. Şimdi kendi başına okuyor kitabı. Sonlara doğru bir öğretmen resmi çıkıyor kitapta, ona da Leyla diyor kendiliğinden. Yani yuvadaki öğretmeninin ismiyle hitab ediyor :) Yavaş yavaş kendi hikayelerini de yazmaya başladı resimlerle ilgili. :)
Post a Comment