February 22, 2010

Vulgar Bir Çağda Ebeveynlik

Dediğim gibi, geçen hafta yoğun geçti, gerçi bebiş doğduğundan beri hangi hafta geçmedi ki! Ama bu hafta "aman sınavım var, paperım var, bu seferki çok önemli" diye T.yi de telaşa verdim. Hoş, kendisi pek telaş adamı değildir ya, benim yüzümden araştırması sekteye uğradığı için o da dertlendi biraz. Üstüne bir de ikili münasebetlerimiz bebiş doğduğundan beri y=-x^2 grafiği şeklinde seyreylediğinden, 2 hafta önce aldığımız önlem paketini de hayata geçiremedik veee... Bu kadar, gerisi yok.

Yok, boşuna okumayın artık, başka şeyler yazdım :) Valla öyle! Ama bence, T. için, bu işin iyi yanları da oldu. Bebiş yattıktan sonra çok güzel belgeseller izledi akşamları; hatta bana da anlattı geçen bazılarını; mesela karıncalar 50 milyon yıl önce antibiyotiği keşfetmişler, insanlar dışında çiftçilik yapan tek hayvan grubuymuş, üstelik organik tarım yapıyorlarmış :) Amazon ormanlarında yaşayan bu karıncalar, sindiremedikleri yaprakları, kurdukları mantar çiftliklerine taşıyıp mantarlara sentezletip artıklarını ikincil ürün olarak yiyorlarmış, ve bu çiftliğe zararlı bakteriler musallat olamıyorlarmış. Çünkü efendim bir doktora öğrencisi açığa çıkarmış ki, bazı karıncaların üzerinde gözlemlenen beyaz lekeler aslında antibiyotikmiş, bunları çiftlikten çıkardıkları zaman, anında bakteriler basıyormuş orayı. Bu arada YavruSu kendi yemeğini kendisi yemeye başladığından beri biz de karınca besliyoruz evde evcil hayvan niyetine; ama bizimkilerin öyle çiftlik kurmasına falan gerek yok, YavruSu zaten küçük parçalara bölünmüş organik besinlerle besliyor onları ;)

Sonraaa, T. bir de ev işleri ve çocuk bakımı alanında epey uzmanlaştı diyebilirim; çok da güzel meziyetler edindi. Harika ekmek yapıyor mesela, fırın falan açabilir; çok güzel yoğurt yapıyor (bu arada mutlak tarif bulundu, duyurulur), yemek, temizlik, bebek bakımı, alışveriş,... bir de arada vakit bulduğunda matematik yapıyor. Şaka bir yana ev işleri ve çocuk bakımı ikilisi dünyayı 2 kat hızlı döndürecek kadar güçlü bir çekim uyguluyor. İçine girdiğiniz zaman, kolay kolay bir daha çıkamıyorsunuz. Bir de üstüne üstlük aklınızı kaybediyorsunuz.

Gerçekten! Arkadaşım Yeşim söylemişti, yapılan bir araştırmaya göre, çocuk doğduktan sonra, anne babaların IQ'su düşüyormuş. Hakikaten öyle oluyor, benim düştü yani; öyle böyle değil! Hele ilk yıl, limit sıfıra doğru giderken benimki de artarak azalıyordu 3. bölge civarlarında, 3. dereceden kafayı sıyırmıştım, bebiş henüz 3 aylıktı da ilk kez dönmüştü; benim bir göbek atmadığım kalmıştı sevinçten. Hemen kameraya çektim, annemlere, akrabalara gönderdim; herkesle bu dünyaca ünlü olayı paylaşmak istedim:
"Kızımız olimpiyatlarda dönme rekoru kırdı da... Evet olimpiyat. Efendim? Yok 0-6 ay bebekler arası dönme olimpiyatları. Hayır efendim, kendisi henüz 3 aylık. Döndü efendim. Hayır bir yere gitmemişti. 3 aylık bebek nereye gitsin ki? Yüzüstü yatıyordu da sırtüstüne döndü. İşte burda ispatı. Beni Bakırköy'e göndermek için mi kullanacaksınız o videoyu. Yo yoo, bir yanlışlık oldu herhalde, hayıııır!"
İşte aklımı böyle kaybetmiştim. Şimdi düşününce, e böcek değil ya, dönecek elbette, ha 3 aylık ha 5 aylıkken, ne önemi var diyorum. Diyorum ama insan kolay kolay farkedemiyor o zaman. Etraftan o kadar çok bombardıman var ki, çocuğunuzun neleri ne zaman 'başaracağı' konusunda. Şu kadar aylıkken ellerini kavuşturur, bu kadar aylıkken oturur,... aman ne enteresan! Hayır, çocuk aynı zamanda amuda kalkıp, Shakespeare'den tiradlar okusa tamam, amenna; hemen kamera kaydı almalı, her yere yazmalı, boy boy ilan vermeli o zaman:
Anne-babayla yapılan röportajda [fotoğrafta onlar da amutta röportaj veriyorlar mesela] bu durumu gayet normal karşıladıkları gözlendi. Anne Ş. şöyle dedi: "Amuda kalkmak mı, oturmak mı, işte bütün mesele bu."
İşin şakası bir yana, "bugün şunu dedi, sonra bunu yaptı" gibi zaten her insanoğlu ve insankızının her daim söylediği/yaptığı şeylere odaklanınca, IQ denilen şeyden ne iz, ne de eser kalıyor. Evet böyle ilkleri yaşamak da güzel, ama bunun ötesinde de bir dünya var, sizin de içinde olduğunuz bir hayat var; hoş, siz olmasanız da akıp gidiyor, o ayrı.

Geçen hafta yazamamamın sebeplerinden biri de buydu işte. Cynthia Peters'ın "Vulgar Bir Çağda Ebeveynlik" yazısını okumuştum. Önce Znet'ten İngilizcesini okudum, sonra arkadaşım N. Türkçe çevrisini gönderdi; en az 3 kez okumuşumdur herhalde. Bu makale beni epey salladı sarstı ve de deriiiin düşüncelere gark etti; farkında olmadan çemberin içine öyle bir girmişiz ki... dedim ya, güneşten bile güçlü bir çekim gücü var diye. Aman dikkat!!! Demedi demeyin; kapılıp gidersiniz valla...

8 comments:

Başak Çelik said...

İlk paragrafın devamı nasıl gelecek, gerçekten merak ettim :)

Yazı muhteşemmiş -seninki ve Cynthia'nınki! Birileri böyle kafamdan geçenleri benim yerime yazıyor ya, çok seviniyorum o zaman! Bebek/çocuk bakım kitapları ile ilgili derin hislerimi artık daha fazla yazmayacağım, zaten biliyorsun. Ama bu düşüncemi destekler bir yazıyı ne zaman okusam "evet işte bu ya!" demekten ve sevincimi belirtmekten de geri duramıyorum.

Kendi canımızla olan ilişkilerimizin kalıplara sokulmaya çalışılmasından, minik adama bir şey söyleyeceğim zaman, istemsiz olarak, "acaba bu şekilde söylediğim zaman mı doğru etki yaratmış olurum, öbür şekilde mi söylesem?" diye kendimi düşünür bulmaktan, "şimdi şu kadar kelime söylüyor ama acaba onun ayında normali kaç?" diye kendi kendime soruvermekten, "efendim bir çocuk şu kadar aylık şu kadar saat uyur, yoksa ömür billah büyüyemez, nohut kadar kalır (nohut için bkz. Fırat karikatürleri :>)" kalıplarından bıktım açıkçası. Kitapların etkisi giderek azalıyor azalmasına da, keşke baştan hiç beynime girmeselermiş...

Sen de yazmıştın ya bana "ara sıra kendi içsesini dinlesen" diye... Haklısın! Hatta bence her anne-baba yapmalı. En doğru şeyleri o söylüyor çünkü :)

Sevgiler!

NOT: YavruSu'nun videosunu akşam evden izleyeceğim... bizim web filter'in azizliği işte :(

Evren said...

Başakçım,
Bilmem, ilk paragrafın sonundaki noktanın rengi dikkatini çekmiş miydi ;)

Hülya,
Bu adamların sonunu pek hayırlı görmüyorum, yoksa bizimkini mi demeliydim ;)
Akıl konusunu da hiç sorma, benim de ciddi ciddi aramam gerekiyor :)

Başak Çelik said...

Hmm, evet, kırmızıymış, çok net :)

Evren, yalnızca T.'nin sonu değil, benim A.'nın sonu da pek hayırlı görünmüyor... Bir şey yapmalı ama önce yorgunluktan perişan olmadığım(ız) bir zaman bulmalı!

Akıl konusunda beni de kulübe alın, unutmamam gerekenleri yazdığım listelerle yaşıyorum!

Bu arada, akşam videoyu izledik A. ile... "uuuuudaaaa" deyişine, "hakkii"ye bayıldık bayıldık!!!! Akşamdan beri YavruSu'ca konuşuyoruz (bizim minik adam daha çok kelime söylemeye başlayana kadar sizin dili konuşmaya devam etcez gibi :D). Bu akşam da Çınar'a izleteceğim, bayılıyor böyle yaşıtlarını izlemeye :) Benim için bir güzel mıncıklayın küçük hanımı, "uuuda" olsam yapacağım o çünkü!

Sevgiler!

YesiM said...

Yavru Su'ya bayildim, ne kadar tatli odaa ordaaa diye bagiriyor, masallah ona!

Evren said...

Başak,
Sağolun, varolun :)) Bizim YavruSu da kendi yaşıtlarını izlemeye bayılıyor. Dur ben de Çınar'ın kitap videosunu izleteyim bakalım ne yapacak. Mıncık işi tamam ;)

Yeşim,
Çok teşekkürler! Hoşgelmişsin bu arada :)

Damla said...

IQ çocuk kaç yaşına gelince düzeliyormuş?

yesil_anne said...

Şu makaleyi çok okumak istedim.. Zaten bu aralar makale oldum çıktım :)

Evren said...

Damla,
Bu yönde bir araştırma yapılmamış. Ama bebişin 14 aylık olduğu şu sıralarda hala düzelmediğini söyleyebilirim :) Araştırmanın linki burda: http://www.hoosiergazette.com/news/sept2004/news001.htm

Yeşil anne,
Tavsiye ederim. Biraz sarsıp sallıyor ama mutlaka okumak lazım. Hatta ara ara tekrar bakmak gerekiyor ;) Tez için kolay gelsin bu arada!