March 22, 2010

Kendine Geliş Serüveni - I

Bu yazımın ilham perisi sevgili arkadaşım Güliz sağolsun, email atmış geçenlerde, "ne zamandır bloga YavruSu ile ilgili fotoğraf video koymuyorsun, kendine döndün herhalde" diye. Ben de dedim ki 15 ay sonra sonunda kendime geldim :)

Annelik gerçekten çok acayip bi'şeymiş. Beddua mı, iyi dilek mi bilemiyorum ama "anne olunca anlarsın" sözü gerçekten o kadar çok şey ifade ediyor ki anne olunca anlarsınız ;)

Mesela ben bu "Atem Tutem Men Seni" türküsünü anne olunca anladım :) Sözleri parentez içindeki düşüncelerle oluşturulan bu türkünün ezgisi sonradan özellikle yumuşatılmış ki, millet gerçek niyeti çakmasın, mutlu mutlu bebek eyliyor zannetsin diye :)
Atem tutem men seni [atmaktan başka çaresi kalmamış, yok n'apsın, başka türlü susmuyo' ki bu velet]

Şekere katem men seni [babaya satmak için her yolu denemiş, en son şekere katıp verecek, aksi halde çekmek pek mümkün değil çünkü]

Akşame baban gelen de oy önüne atem men seni [o kadar sıkıldım kiii baban bir gelsin...]

Akşame baban gelen de oy önüne atem men seni [burası özellikle iki kez tekrarlanıyor, görsünler bütün gün bir bebekle birlikte olmanın ne kadar bunaltıcı bir şey olduğunu, gerçekten atacak yani, babanın önüne fırlatıp saniyesinde kaçacak ortamdan]
Şaka bir yana, önceleri kendiniz, kendi hayatınız diye bir şey vardır, birsinizdir, ne kadar evli de olsanız, bir partneriniz de olsa kendi hayatınızı düşünmeye devam edebilirsiniz ta ki doğurduktan bir hafta sonrasına kadar. O ilk şaşkınlık geçtikten sonra içinizden bir ses isyan eder, "bi dakka ya, senin bi hayatın vardı, n'oldu, n'oluyo ya" diye ama nafile, öyle bir değişir ki hayatınız, şaşırıp kalırsınız --diyeceğimi zannettiniz di mi, ama malesef diyemiyorum çünkü şaşırmaya bile vaktiniz yoktur. İlk yapacağınız şey, o sesi bastırmayı öğrenmektir, aksi halde canınıza okur o henüz minik bir karpuz kadar bile ağırlığı olmayan ama tüm insan ayrıntılarına sahip ufacık bebecik. Siz mutsuzsanız o da mutsuzdur çünkü. Öyle bir yıkar ki ortalığı, ikiniz de yorgun düşüp sızana dek ve artık bu hayatta bir değil iki kişi olduğunuzu kabul edinceye dek sürer gider.

Bu birlik durumu önce kelimelere nüfuz eder. Konuşmalarda artık 'biz'sinizdir. "Teyzesi biliyo musuuun, biz bugün ilk kez katı gıdaya geçtik". "Kızım sen 30 yıldır neyle besleniyordun acaba" diye de sormaz bir allahın teyzesi. Ya da mesela daha çocuk ilk kez bir şey görür ama anne hemen koyar yargıyı, "yok yok sevmedi onu kaldır kaldır, baksana çocuk istemiyo işte". Aslında anne sevmemiştir ama bu "bir ben vardır bende benden içeri" durumu artık iki benli olduğundan çocuğun neyi sevip sevmediğine bile anne karar verir.

Sonra bir de profil resimlerinize yansır bu annelik halleri: çocuğunuzla birlikte en mutlu anınız - ki bu fotoğraflaması oldukça zor bir andır, çünkü yeni doğmuş bir bebekle resme yansıyan genellikle şaşkınlık veya gözlerden akan uykusuzluktur. O yüzden bazıları sadece çocuklarının resmini koyar, biz de onlara rahmet dileriz burdan.

Şaka bir yana gerçekten çok zordur ilk aylar. Hele bir de emziriyorsanız vay halinize. Gündüz ayrı, gece ayrı mesai ister. Her saniyenizi adamak zorundasınızdır, uyku yüzü, arkadaş yüzü, ve aslında bebeğiniz dışında herhangi bir insan yüzü göremediğiniz için partnerinizin yüzüne bile yabancılaşırsınız bir süre sonra. "Senin yüzün mü büyüdü, çok tuhaf görünüyorsun" diyalogları yine ancak anne olunca anlaşılabilir.

Ama harap ve bitap düşmüş olsa dahi mutludur anne. Başka birşey görmediği için zavallı, bebeğinin yaptığı en ufak harekete bile zaten kaldırmış olduğu aklını biraz daha kaldırır ve rekora doğru koşar. Mesela, yavrusu ilk kez kendi kendine osurduğunda --ki dünyadaki gaz problemi bunun yanında hiç kalır ona göre-- yaşanılan sevinç ve heyecan gerçekten tarif edilemez. Öyle ki, baba çalışıyorsa, akşam eve geldiğinde şöyle bir diyaloga şahit olmak işten bile değildir.
Kadın: (Daha merhaba, hoşgeldin bile demeden, dudakları kulaklarına varan bir gülümseme ile) Bugün 'seninki' [sanırım erkeğin de olaya adapte olması amacıyla böyle bir söyleyiş kullanılıyor] ne yaptı biliyor musun?

Erkek: (Çok yorgundur ve boş boş bakar, herhangi bir tepki vermeye bile takati yoktur)

Kadın: (Neredeyse sevinçten ağlayacak şekilde) KENDİ KENDİNE OSURDUUUU!

Erkek: (eğer ilgili bir babaysa veya karısının tırlattığını düşünüp korktuğunu çaktırmak istemiyorsa) "Ne diyosunnnnn???" der

Kadın: Evet, evet, evet, evet, osurdu, kendi kendine osurdu :))))))))))))))

Erkek: Hadi bunu kutlayalım.
deyip bir şampanya patlatır. Aslında adamın niyeti başkadır ama öyle olsa ne yazar. Yani diyelim ki adam, kadının bu mutlu anını fırsat bilip kutlama niyetine aylardır birlikte giremedikleri yatak odasına doğru bir hamle yapmaya kalkışsa, kadının adama, bu derece 'kutsal' bir zamanda böyle bir şeye niyet etmesi dolayısıyla fırlatacağı o korkunç bakış yetmiyormuş gibi bir de bebek o dakikada avazı çıkmış gibi bağırmaya başlayacaktır, aylar sonra biraz olsun ilgi bekleyen adam, yine gidip içkiye verecektir kendini nasılsa. E akıllı adamsa bunu tahmin edip direkt açar rakısını, şarabını, kutlama hesabına götürüverir bari birkaç kadeh de stres atar. Kadın da böyle ota boka sevinerek hayatına devam eder. Zaten bu deyim de muhtemelen bir anneyi gözlemleyen bir ata tarafından literatüre sokulmuştur.

Neyse ki hayat hep böyle b.ktan devam etmez. Güzel şeyler de olur arada. Ve de neyse ki beyindeki doğum acısını unutturan mekanizma, annelikte de yaşanan zor zamanları silmeye yarar da keyifli ve zevkli anlar daha çokmuş gibi görünür :)))

Bu tabii bloglara da yansır. Dışardan bakanlar, annelik bloglarının gerçeği yansıtmadığını, herşeyin laylaylom çizildiğini söyler. Yansıtsın da gör bakalım sen! Kadının bütün gün çektiği çile; üstüne zeka yaşı da, duygusal yaşı da tüm gün boyunca 3'ün altında seyrettiği yetmiyormuş gibi, güç bela yavrusunu uyuttuktan sonra gelip bir de dertlerini mi yazacak, tabii ki güzel şeyler yazacak, yoksa toptan gitsin atsın kendini bir yerlerden. Bu blog olayı bir nevi morfin gibi, yaşadıkların etrafındaki insanlardan o kadar farklı ki sanal alemde de olsa kendin gibi hayatlar olduğunu görmek insana bir nebze olsun moral veriyor. Aaa, Zekiye'nin Uzaylısı da bugün yeşil mıçmış, ne güzel yalnız değilim deyip mutlu oluyorsun, işte böyle kendini avutuyorsun :)

10 comments:

Başak Çelik said...

:)))

Her iki yazı da beni pek neşelendirdi; gerçekten, bahar sana da enerji getirmiş gibi! Eline sağlık!

Dediğin gibi kardeş, bu bloglara ne sıkıntı çektiğimizi aleni yazsak, kimse doğurmaz :) Biz de, vuruyoruz neşeye! Ama gerçekten, yaptıkları dünyamız için küçük, bizim için büyük şeyler de olsa, eğlenceliler yahu! (ya da benim için geçen 18 ay yetmemiş, bi 18 daha lazım kendime gelmek için :P)

Ama, işin komiği, ben gerçekten ilk 3 aya dair yalnızca mutlu olduğum anları hatırlıyorum. Genelde öyleyimdir, geçmişle ilgili kötü anıyı hatırlamam, yalnızca bana hissettirdiği duyguları anımsarım. Demek, yalnız bana has bir şey değilmiş bu, anne olan herkese de oluyormuş :))

Kocaman bir kucak sevgi size!

senem said...

Ben bu yazıya çok güldüm, öyle böyle değil. Demek ondanmış N.nin bazı akşamlar ben 10 da yatağa yollanırken onun kendisine rakılı mezeli sofralar kurması!!! :)

Bu arada ben de bir süredir profil resmimi değiştirip Neva'sız, sadece kendimin olduğu bir rsim koymak niyetindeyim. Ama inanır mısın (inanırsın tabi) son 18 aya ait sadece benim olduğum kayda değer tek bir resim bulamadım. Anlaşılan o ki sırf bu amaçla özel resim çektireceğim :)

Ozge said...

vallahi bu bastaki zor gunleri unutuyor insan...yoksa herhalde kimse 2. cocugu dogurmazdi:))
cok guzel yazi olmus Evren!

Hülyanın Tunası said...

evren
şu an babam soruyo "ne okuyorsun?" diye
o kadar kıkırdadım ki sana anlatamam
ay bir an önce gel n'olursun, doyamıyom burdan yazmalara

Ozgur said...

Puhahahhaha ay çok öldüm güldüm. atem tutem ben seniyi ben de söylüyodum geçen. seninki di mi, ya ben de yapıyorum.

heheh.

ama bi yandan da çok mutlu bi şey yaw. uyuduğu dakika gün içinde olan biteni unutup mükemmel anı hissediyorum. Rachel Kusk, on becoming a mother da yazmış. Demiş ki, yoruluyorsun, sinirleniyorsun, bağırıyorsun. Uyuyor, yeniden sen mükemmel, çocuk mükemmel, sevgin mükemmel ve saf gibi gibi...

belki blog halleri ondandır birazcık.

Evren said...

Başak,
Doğru diyorsun. Ve aslında giderek daha keyifli hale geliyor çünkü bir süre sonra rahatlıyorsun. Bak sana bunu yazarken aklıma geldi, en önemli şeyi unutmuşum. Anne olunca anlarsın sözü sanırım çocuğu kapsamıyor. Çünkü, annelerin çocuk ve bakımı ile ilgili hamilelikten başlayarak okuduğu materyaller, doktora tezi yazmaya yeterli olacak nitelik ve niceliktedir ama yine de anlayamazlar kendi çocuklarını. Sonra, bütün gün çocuklarını gözlemledikleri yetmiyormuş gibi bir de akşamları çektikleri binlerce resim ve videoya bakarlar ama tık yok, nafile, ne yapsalar boş ;) Bizim kuşağa özgü bu sanırım, kitapta yazanları ezberleyince bütün problemleri çözecekmişiz gibi geliyor, oysa iç sesimizi dinlesek, ya da annelerimizi :) Neyse ki kendine gelmenin bir belirtisi de bu galiba, başlarım kitabına da deyip işleri oluruna bırakmak. O zaman gerçekten de hayat çok daha zevkli oluyor :D

Evren said...

Senem,
N. akıllı olduğunu bir daha göstermiş demek ki ;) Resim bahane tabii ama senin de artist fotolarından beklemiyor değiliz bir iki :) Öpüyorum sizleri!

Ozge,
Çok sağol! Evet valla, biz de olmazdık yoksa, neyse ki doğru evrimleşmişiz ;)

Hülya,
Canım, sağolasın ya. Sen de benim gecemi yapıyorsun burda; şerefine güzel arkadaşım! Optum, opucem :P

Ozgur,
Valla aynı haller, aynı şarkılar, kelimeler, yoksa Açalya'nın söyledikleri??? Aman yarabbi ;)
Rachel Kusk'a da selam olsun, yoksa çekilmezdi bu hayat. Her gece küllerinden doğma mitini yaşatıyoruz galiba.

saricizmeli said...

Profil resmi işine ben facebookta takılıyorum ne zamandır. Çoğu çocuksuz arkadaşımın kocasız profil resmi yok, çocukları doğunca da çocuklu profil resimleri hemen eklenecek.

Çok enercik, neşeli yazılar olmuş.

Önizleme süremizi başarıyla aştınız, hemen yan linklere ekleyelim ki gözümüzden kaçan şaşan olmasın:))

Sevgiler..

k.i.s.d. said...

:)))
Kelimesi kelimesine katıldığım bir yazı.
Çok da gülümsetti beni yani.
Ah o ilk günler ben hala unutamadım ama kendime de azcık geldim galiba. Bilemiyorum.
Atem tutemi hiç söylemedim Cevdet'e, hemen başlıyorum!!

Evren said...

Sarı Çizmeli,
Profil resimleri öyle valla, ben eşimle hiç koymamıştım ama yavruyla koydum :) Neyse şimdi artık 'normal'e döndüm ;)
Link için çok teşekkürler bu arada :) Sevgiler...

k.i.s.d.,
Çok teşekkürler! Evet Cevdet'in yürüyüp konuşmaya başlaması eminim çok şey farkettirmiştir. Bu bebişler ayağa kalkıp konuştuktan sonra, hele bi' de kendi kendilerine bişeyler başardıkları zaman (yemek yeme, giyinip soyunma gibi) çok fena oluyor ;) Sen başla türküyü söylemeye, tavsiye ederim, stres atarsın :P