March 11, 2010

Hamileliğin Keyfi

Geçenlerde hamile bir arkadaşım kocasını tenis izlerken seyrettiği sırada facebookta durum güncellemesi yapıp kısıtlanan hareketlerinden dem vurmuş; "hoplayıp zıplayıp koşmak, bisiklete binmek" istiyormuş artık. Ben de onu teselli ettim, dedim ki "sen hiiç merak etme, çok yakında o da tenis falan oynayamayacak. Sen de kalan son hamile günlerinin tadını çıkarmaya bak". O da muhtemelen ne dediğimi anlamadı ve beni 'gıcık' addetti.

"Hamileliğin keyfini çıkar!" cümlesini ben de hamileyken duymuş; ancak, YavruSu'yla birlikte 1 hafta geçirene kadar ne denmek istendiğini anlayamamıştım. Çünkü hamileyken size hiç öyle gelmiyor. Yani üzerinizde onlarca kilo, hergün gözlerinizi yuvalarından fırlatacak kadar büyüyen göbeğiniz, hormonlar dolayısıyla yaşadığınız aşırı duyarlılık halleri, ilk aylarda ve son aylarda tesir eden mide problemleri, kabızlık, kramplar, nefes darlığı, bel ağrısı ve daha niceleri... hiç de öyle keyfi çıkarılacak şeyler değil gibi. Bir tek keyifli yanı içinizdeki yaratığın mucizevi bir şeklide kıpır kıpır oynaması oluyor, o da idrar torbanızın üzerinde esneme hareketleri yapmadığı zamanlarda.

Amaaaa doğumdan sonraki hafta öyle bir nevriniz dönüyor ki! Hamilelik günlerinizin 'keyfini' aramaya başlıyorsunuz, hem de fellik fellik. Önce haksızlık bu diye düşünüyorsunuz, kimse böyle olacağını söylememişti. Yani, hamileliğin keyfini çıkar derkenki iç çekişlerinden birşeyler hissetmiştim ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Çocuk olayı gerçekten çok zormuş, öyle ki hamilelik hafızanızı bile siliyor. Zaten aşağıdaki grafikte göreceğiniz üzere milat doğumda dönüyor.



Grafikle ilgili notlar:
1. Grafikte gördüğünüz gibi milat evlilik gibi gözükse de aslında çocukta başlar.
2. Mor renkle çizilen fonksiyon kadını, yeşil renkli olan da erkeği temsil etmektedir.
3. Grafikte görüldüğü üzere doğum sonrası kadın negatif modlara doğru inişe geçer. Erkeğinse her ne kadar 'rengi atmış' olsa da zaman içerisinde  'pozitif' yönde ilerlemeye devam eder.

Tamam, çok da gözünüzü korkutmayayım. Çocuklu hayat da güzel, gerçekten! İnsan denen canlı öyle bir evrimleşmiş ki her türlü zorluğun üstesinden gelebiliyor, 'multitasking'de mucizeler yaratıyor. Mesela, ben bir mememde bebeğim, diğerinde pompa, bilgisayar başında bir yandan çetleşip diğer yandan da araştırma yapabiliyorum :) Ayrıca her geçen gün daha keyifli hale geliyor. Zaten, evrim teorisine göre, çocuklarından keyif alanlar varolmuş, diğerleri haliyle elenmiş. Gerçi hala bazı ayılar var afedersiniz, günümüze kadar sörvayv etmişler. Cık cık cık deyip onlara burdan tüm nefretlerimizi gönderiyoruz ve çocukların sevgi, barış, özgürlük içerisinde yaşayacağı güzel bir dünya için çalışmalarımıza tüm hızımızla devam ediyoruz. Hala imzalamadıysanız lütfen şuraya bir tık.

Şimdi yazı başlığımıza dönecek olursak, nedir bu hamileliğin keyfi, naçizane görüşlerimi açıklayayım efendim:

1. Uyku: Bu konu benim için çok önemli. Çünkü bilen bilir, üniversitede yurtta kalırken bu konuda epey ün salmıştım. Benim sabah erken dersim olduğu günlerde nedense odada kimse kalmazdı. Hatta yan odalar bile boşalırdı. Bir efsaneye göre elimde alarmı en yüksek seviyede çalan bir cep telefonuyla yatakta oturur pozisyonda uyuyabiliyormuşum. Peh peh peh! Suyun kaldırma kuvveti bile işlemiyormuş bana, bak bak bak :) Şimdi bu arkadaşlarım görselerdi, YavruSu'nun 20 desibel seviyesinde çıkardığı "gık" sesine bile uyandığımı, inanmazlardı herhalde. Ama ben de bunu bildiğim için kamera kaydı aldım zaten. Karşılaştığımızda gururla sunacağım, görsünler, annelik nelere kadir...

Velhasılıkelam, siz şanslı hamileler, saat başı çişe kalkmaktan uykunuz bölünse bile, tuvalet ziyaretinden sonra hemen uykuya dalabiliyorsunuz. Oysa bebiş doğduktan sonra, ilk aylarda, emzir, altını değiştir, su iç, birşeyler ye,... bazen 1 saat uyanık kalmanız gerekiyor, gecede 10 kere olunca da uyku namına bir şey kalmıyor haliyle.

2. Bir filmi baştan sona kadar, bir seferde izleyebiliyorsunuz. Hatta sinemaya bile gidebiliyorsunuz.

3. Yemeğinizi, istediğiniz zaman, istediğiniz sürede yiyebiliyorsunuz.

4. Çocuğu olmayan arkadaşlarınızla, eşinizle
dışarı çıkıp tek konusu çocuk olmayan keyifli sohbetler yapabiliyorsunuz.

5. Hala dünyada olup biten şeylere ilgi duyabiliyorsunuz --bebeklerle ilgili olmasa bile.

6. Zaman size oyunlar oynamıyor, gayet basit bir şekilde işliyor. Bebek doğduktan sonra dünya iki kat hızlı dönüyor gibi geliyor. Ayrıca şu tarz diyaloglar size akıl oyunları yaşatıyor:
Yeni baba: (Elinde ağlayan bir bebek ve acıklı bir ses tonuyla) Bu acıktı galiba.
Yeni anne: (Ağlamaklı bakışlar ve yüksek bir ses tonuyla) Nasıl olur! Daha yeni emzirmiştim ama!!!
Not: Aradan geçen zaman, eşinize 3 saat, size 5 dakika gibi gelse de aslında ortalama 1 saat kadardır.

7. İçinizde bebeğinizle iki kişi yaşıyorum diye düşünseniz ve pek çok şeyinizi onun için kısıtlamaya başlamış olsanız da hala kendinizi düşünebiliyorsunuz. (Basit bir gösterge olacak ama ben hala kendi üstüme başıma bir şey bakmaya başlayamadım.)

8. Evet, belki bisiklete binemiyorsunuz, hoplayıp zıplayamıyorsunuz ama kendi kendinize, dingin bir şekilde spor yapabiliyorsunuz. Ve de içinden bebeğiniz çıktığı halde, hala bu şekilde kalan göbeğinize bakıp bakıp "içerde birşeyler mi unuttular acaba", "nasıl gidecek bu göbek" diye endişelenmiyorsunuz.
...

Ve bunlar gibi daha neler neler yapabiliyorsunuz, ah ah ;) Biri bana bunları önceden anlatsaydı çok mutlu olurdum diyorum ama o zaman anlar mıydım bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da başa gelen çekiliyor. Ve başa gelen şey sizin için dünyanın en tatlı şeyi oluyor :)) Gerçi ilk anda ben tatlığı konusunda da büyük bir hayalkırıklığı yaşamıştım:
"Doktor hanım pardon, bir yanlışlık oldu herhalde, bizimkinin burnu kalkık olacaktı. Hayır, ultrason görüntüleri var elimde, kalkık burunlu, beyaz tenli, akça pakça güzel bir kız bebek, bakın işte burda [teni ultrasonda nasıl gözüküyorsa artık]. Ama bu elime verdiğiniz resmen kara kuru, basık burunlu bir şey. Olmaz ki, kimi kandırıyorsunuz? Nasıl? Göbek kordonu henüz kesilmedi mi? Hıı.. Anlıyorum. Neyse artık, bu da evlat, basıcaz bağrımıza"
Şaka bir yana, vajinal doğum yapınca epey çirkin çıkmıştı bizimki. Sonradan mı güzelleşti, yoksa bize mi öyle gelmeye başladı bilemiyorum ama gün geçtikçe daha çok bağlandık ve sevdik onu, çok çok sevdik. Doğru evrimleşmişiz yani :)

İşte böyle. Şimdi ben de hamile arkadaşlarıma, bu günlerinizin keyfini çıkartın diyorum ve ekliyorum: sonrası daha keyifli olacak ama bir o kadar da zorlu.

2 comments:

DeryAze said...

:) hamileyken bu sözü ettiklerinde de hiç katılmıyordum şimdi de katılmıyorum. ben de tersinden maddeleyeyim:
- hamileyken çekilen sıkıntılar "gelecek" bir güzellik için. yani o an hediyeniz yok yanınızda sevip dertlerinizi unutacağınız. olmayan bir şey için dert çekiyorsunuz. doğduktan sonra ise ona sarılmak, öpmek her güçlüğe iyi geliyor.
- bebek doğduğunda, hasta mı, yorgun mu, hareketli mi, doyuyor mu, sağlığı nasıl her şeyi bizzat gözlerinizle görüp, gerektiğinde doktora götürebiliyorken, hamileyken hep korku ve paranoya ile yaşıyorsunuz: kordon dolandı mı? yaşıyor mu? iyi mi?
- hamileyken her şeyi bir tek hamile yaşıyor. kuşkuyu, tekmeyi, yorgunluğu, ağrıyı, bebeği beslemeyi, sporu, her şeyi... dışarıdan bakan çoklukla anlayamıyor ne yaşadığını. doğurunca en azından babayla paylaşılıyor sorumluluk. bebek ne yaşarsa yaşasın annenin fiziksel durumu iyi olduğu için gereken müdahaleyi yapabiliyor.
belki hamileliği sıfır sorunla yaşayan anneler için durum böyle değildir ama ben şahsen hamileliği atlatmış olmaktan çok mutluyum 5 aylık bir bebek annesi olarak :)

yaban said...

vallahi beni gulumseten sahane bir yazi olmus,, daha once de okumustum, yine ayni keyifle okudum, yine ayni yerde itirazimi yaptim,, ama bende uykusuzluk problemi zaten mevcut,, yani ben uyandiktan sonra uyuyamam,, o yuzden gece bir defa cise kalkinca artik yatakta yatip sabah olmasini bekliyorum,, maalesef,,
veee bunu soylemek zorundayim, yoruma yazidan daha cok katildim,, yani deryAze tam da dusunduklerimi yazmis, :)