Hamile olduğum haberini ailemiz ve dostlarımızla paylaştıktan sonra, sıra doğum konusuna gelmişti. Aslında başlangıçta sezaryen ve vajinal doğum arasında herhangi bir tercihim yoktu. Hatta ben de herkes gibi sezaryen olacağımı düşünüyordum, vajinal doğum seçeneği aklımın ucuna bile gelmemişti çünkü böyle bir seçenek fi tarihinde kalmıştı. Artık tıp ilerlemişti ve sezaryenle doğumdan sonra da kısa sürede toparlanılabiliyordu. Ayrıca vajinal doğumun da pek çok riski olabiliyordu, vs. vs. --yoksa ben rasyonalizasyon mu yapıyordum! Türkiye'de olsaydım kendimi bu şekilde kandırmaya devam edip büyük bir olasılıkla da sezaryen olurdum sanırım. Zira, tr'deki çoğu doktor randevuyla çalışıyordu ve istediğim zaman beni bu konuda destekleyecek daha nice insan bulabilirdim...
Ancak burda, yani Indiana eyaletinin Bloomington kasabasında, sezaryenin, sigorta gereği zorunlu bir durum olmadıkça herhangi bir şekilde tercih konusu olamayacağını ve herkesin varsa yoksa vajinal doğumdan, hatta doğal doğumdan bahsettiğini duyunca başa gelen çekilir, bari şu işi iyice bir öğrenelim diyerek önce kütüphaneden "Laugh and Learn About Childbirth" adlı DVD'yi aldım; sonra eşim T.yi de yanımda sürükleyerek 9 saatlik bir doğum kursuna katıldım. İyi ki de öyle yapmışım, çünkü kurs, izletilen videolar ve nefes egzersizlerinin dışında tamamen partnerlere yönelikti. Gerçi işte o zaman s..çtk (!) dedim: “Demek ki ben ağrıdan bilincimi falan kaybedicem, mahvolucam, vah vah, vay halime!” Oysa orda iyi duruyor o, ben de çok alıştım, tamam biraz zor oluyor artık ama fena da gitmiyor, biz kuzumla çok mutluyuz böyle içiçe diye düşünürken, Türkiye’den gelen aile büyüklerinden baba olan kişinin dönmek zorunda olması artık birşeyler yapma fikrini ortaya attı. Zira, hanfendi 1 aydır kanala girmiş olmasına ve açıklığın beklenen doğum günü sabahı itibariyle 5cm olmasına rağmen hala gelmiyordu. Aslında ilk doğumların, %70 gibi büyük bir oranla, 1 hafta geciktiğini bildiğimiz için endişelenmemiştik. Ancak bir yandan da, açıklığın 5cm olmasına rağmen düzenli kasılmaların hala başlamaması hem doktorumuzda hem de bizde şaşkınlık hissi yaratmadı değil. YavruSu son dakika fikrini mi değiştirmişti?! Düşünce gücüyle telkin etmeye çalışsam da olmadı, olan sadece benim uykuma oldu.
Hastane süreci:
Ertesi sabah, yani ben 3 saat uyuyup uyandıktan sonra hastaneye gittik. Bizim için ayrılmış olan odamıza yerleştik. Babam, T. ve ben bir sohbet bir muhabbet; bir yandan fotoğraflar çektiriyoruz boy boy; sanırsınız ki oraya tatile gitmişiz, otel odasında keyf ediyoruz, hastanenin içerisinde sohbetler ederek yürüyüş yapıyoruz gayet aheste. Ben aslında gerginim tabii ama hiç çaktırmıyorum, en azından öyle zannediyorum, onlar da aslında benimle benzer durumdalar ve çaktırmamaya çalışıyorlar. Tek farkla, kurbanlık koyun gibi hissetmesem de, doğuracak olan benim ve kendimi normal doğuma hazırladığım için, doğal olsun istiyorum herşey --böyle suni sancılarla falan değil.
Derken hemşire geldi, önce cervix açıklığına baktı: 6cm. Bir s..çtk (!) nidası daha yükseldi içimden. Almayacağımı beyan etmiştim ama epidural seçeneğinin böylece tamamen elimine olmasına üzülmedim dersem yalan olur. Aslında epiduralin riskleri ve uygulanışı dolayısıyla korku da vardı ama yine de olası zor durumlar için manevi bir güvenceydi ve daha ilk dakikada kaybetmiştim. Herneyse, sonra kasılmaları görmek için belime bir kemer takıldı ve monitöre bakıldı.
Hemşire: Şu anda birşey hissediyor musunuz?
Ben: (Biraz stresliyim ama o bunu sormuyor galiba)
Hemşire: (Monitöre bakarak) Az önce kuvvetli bir kasılma oldu da.
Ben: (Az sonra başıma geleceklerden habersiz) Vay be, kuvvetli dedikleri buysa… tamam ya, ben doğurdum demektir. Ne kolaymış meğer, oh oh!Derken doktor geldi, kasılmalar düzenli olmamasına rağmen açıklık 6cm olduğu için pitocin (kasılmalara sebebiyet veren oksitosin hormonun sunisini) vermeye gerek olmadığını ama böyle bir durumda su kesemi patlatmanın iyi olacağını söyledi. Hissettiğim ilk kasılma su kesem patladıktan yarım saat sonra oldu. Başlangıçta aynı regl sancılarım gibiydi; tabii aralıklı versiyonu, 5 dakikada 1 geliyor, 30-40 saniye sürüyordu. Sonra giderek sıklaştı ve şiddetlendi ama ilk hissettiğim kasılmadan itibaren toplam 3 saat 11 dakika sürdü ve aylardır beklenen YavruSu geldi katıldı aramıza :)))
Çok az ağladı. Önce hemen üstüme yatırdılar, kardeşim göbeğini kesti, daha doğrusu göbek kordonunu :) Sonra ben plasentayı iterken, hastanenin çocuk doktoru ve babam ayrı ayrı yenidoğan testini yaptılar; çocuk daha doğar doğmaz teste tabi tutulmuş oldu böylece :( Ben babamın tavsiyesine uyup yıkanmasını istememiştim (amniyon sıvısı ilk günlerde koruyucu tabaka oluşturuyormuş) o yüzden hemen kundaklayıp bana verdiler. Demişlerdi de inanmamıştım ama hakikaten de tüm doğum acısını o saniyede unutuverdim. Bu inanılmaz bir olaydı. Bir başka inanılmaz olay da bebişin 3 aslan çekiş gücüyle tam 40 dakika boyunca emmesiydi. Sanırsınız ki 9 aydır içerde sadece buna çalışmış :) Sonra da 7 saat boyunca hiç uyanmadan uyudu. Ben de doğumdan 1 saat sonra ayağa kalkıp ortalarda dolaşmaya başladım; kendimi yorgun hissetmem ve dinlenmem gerekiyordu ama inanılmaz bir enerji ile, gözüme bir damla uyku girmeden yavrumun başında bekledim. Bu minik YavruSu iyi ki gelmişti aramıza, onu o kadar çok sevdik ki, daha önceden hayal bile edilemezdi bunun boyutları, çünkü bildiğimiz boyutlar yeterli olamazdı, olmadı nitekim bunu anlatmaya.
İşin perde arkası, hazırlıklıklarım ve uyguladığım altın kurallar için tıklayınız.
1 comment:
Evren said...
Hilal merhaba,
Haber verdiğin için teşekkürler! Yazıyı daha daha kompakt bir hale getirip göndereceğim. Şu haliyle biraz fazla detaylı ve çok uzun sanırım :)
December 22, 2009 10:38 AM
senem said...
Evrencim, acısıyla sancısıyla, bir miktar sıkıntısıyla normal doğum yapmak çok içinde kalmış birisi olarak zevkle ama iç geçirerek okudum doğum hikayeni. Ben şimdi, hadi normal doğumu bırak, en azından Neva kendi doğum gününü ve saatini kendisi seçebilseydi ne iyi olurdu diye düşünüyorum. Ama tabi artık çok geç. Gerçi tabi en önemlisi doğum gibi karmaşık ve riskli bir sürecin sağlıkla tamamlanmış olması.
Not: Yalnız ben olsam herhalde epidural şansını yitirdiğimi öğrendiğim anda iyi bir paniklerdim. Çok tebrik ediyorum seni :)
December 23, 2009 12:42 AM
Evren said...
Sağolasın Senemcim,
Orda olsaydım büyük olasılıkla ben de sezaryen olurdum. Burda mecburiyetten keşfettim ve öğrendim, hatta doğumdan sonra Türkiyeye dönüp doğum kursları açma hayalleri kurdum, herkes öğrensin istedim :)
Ama neyse dediğin gibi tabii ki önemli olan sağlıkla tamamlanmış olması gerçekten de.
Öpüyorum ikinizi de, sevgilerimle...
December 23, 2009 10:33 PM
Evren said...
Ha bu arada Türkiye'de de doğum kursları varmış, tam olarak nerde nasıl yapılıyor bilmiyorum ama vajinal doğum yapmak isteyen anne adaylarına duyurulur.
December 23, 2009 10:37 PM
Evren said...
Evet şimdi buldum:) Bu konuyla ilgili gerçekten çok güzel bir kaynak hazırlamış Blogcu Anne. Şu adresten ulaşılabilir:
http://blogcuanne.com/2009/06/01/yeni-gebeler-icin-dogal-dogum-rehberi/
December 23, 2009 11:47 PM
Ozgur said...
Çok güzel bir yazı. Çok duygulandım. Ohhh hoşgelmiş...
December 25, 2009 12:57 AM
Post a Comment