September 28, 2012

Ölüm kimseye yakışmıyor!

Türkiye'deyken akşam ezanından korkan YavruSu sürekli bir sorgulama içerisinde idi:

Ezan bana bir şey yapar mı?
- Yok sana yapmaz.

Ezan anneme bir şey yapar mı?
- (Annene yapabilir, böyle devam ederse yakındır :P Şaka!) Ezan öyle bir şey değil, o bir ses...

Ezan havada mı uçuyor?
- Hımm, evet sayılır, ses dalgaları, malum...

Ezanın yüzü benekli benekli, bacakları kıllı kıllı mı?
- Haşaa, tövbe de kız! :P Ezan öyle bir şey değil, o bir çağrı, hani amin yapan bir dede görmüştük ya, ezan amin saatini haber veriyor, insanları dua etmeye çağırıyor.

Amin yapmak çok mu kötü bir şey?
- Yoo, neden ki?
O dedenin kafası sargılıydı.
- Takke diyorlar ona...

* * *
Amerika'ya döndük, ezan bitti, soru sormaz artık derken yeni evimiz kilisenin karşısında olunca çanlar vasıtasıyla yine başladı sormaya: "Bu çanlar neden çalıyor?" Dedim aynı ezan gibi, insanları dua etmeye çağırıyor. Bu sefer, "insanlar neden dua ediyor?" diye sordu, sonra ekledi, "ölmemek için mi?"

Ah yavrum, canım kızım, öyle takılmış ki ölüme... Sürekli sorup duruyor, nasıl ölünür, ne zaman ölünür, ben ölcek miyim,... Yaşam döngüsünü anlattım. Sonra bir gün sofrada baktım yemeklere şöyle ucundan dokunuyor, zorla yiyor, hayrola dedim, "yemek yemiycem ben" dedi ve ekledi: "ben büyümek istemiyorum, yaşlanmak istemiyorum, yaşlanınca ölünüyor, o yüzden yemek yemiycem" dedi.

Buyur burdan yak! Ne desem diye durdum düşündüm. "Yemek yemezsen de ölürsün" desem... yok, fazla sert. Zincirlikuyu mezarlığına bağlasam, "Her Canlı Ölümü Tadacaktır'" desem... psikopat anne! yok, olmaz! Kaldım öyle bir şey diyemedim. Nasıl derim, hele hele hiç sebepsiz yere ölenleri nasıl anlatırım, dünyada silah denen bir şey olduğunu, yaşam döngüsünün orta yerinden girip insanların canını aldığını, savaşları, kadın cinayetlerini, çocuklara yapılan işkenceleri nasıl anlatırım... Anlatamadım, anlatmadım. 3,5 yaşında bir çocuğa anlatılır mı bunlar? Çocuklara bunları yaşatanlar için dilimin ucunda bir sürü kelime... ama tek söyleyeceğim: Lanet olsun tüm savaşlara!

Biz daha sonra bir kitap bulduk kütüphaneden, "When dinosaurs die" diye. Yalın bir dille, neden ölündüğünü, öldükten sonra geride kalanların neler hissettiğini, onlara nasıl yardımcı olabileceğimizi, farklı inanışlardaki insanların uyguladıkları ritüelleri ve öldükten sonra ne olduğuna dair farklı inanışlara, farklı bakış açılarına yer veren geniş perspektifli bir kitap. Gidip gelip okuttu, uzun uzun inceledi. Sonra da bu kitap garip diye kütüphaneye geri götürmek istedi. Şimdi sorgulamaları azaldı ama arada hala devam ediyor, sen yaşlı mısın, biz kaza yapar mıyız, öldükten sonra ne olur, vesaire vesaire.

Yaşam dolu, yaşamak istiyor, uykuya hala tüm gücüyle direnmeye devam ediyor. En son patladı, "ben uyumak istemiyorum, ben yaşamak istiyorum!" diye. Canım yavrum, bu küçücük yaşında düşündüğün şeylere bak! Çok yaşarsın umarım, su gibi uzun bir ömrün olur... Akranların da yaşasın, herkes yaşasın, her canlının yaşama hakkı var, ölüm kimseye yakışmıyor!

September 25, 2012

Çocuklu hamile yogası :)

İlk hamilelikte yogaya gidilebilir ama ikincisinde evdeki imkanlar/insanlar değerlendirilir :) 

Yoga kartları daha önce bahsettiğim "My Daddy is a Pretzel" kitabının kartları. Bir kutu içerisinde renklere göre kategorize edilmiş 50 tane kart var. Kartların ön yüzünde hareketi gösteriyor, arka yüzünde aşama aşama nasıl yapılacağını tarif ediyor. Tarifler resimli olduğu için minnaklar tek başlarına da yapabiliyor ki bizim yavru kendi kendine vakit geçirebiliyor bu kartlarla.

Pembe kartlar, partnerle yapılan hareketler; sarılar, oyun kartları; morlar, farklı nefes teknikleri; koyu yeşiller, denge hareketleri gibi... Daha ayrıntılı bilgi için buraya bir tıklayabilirsiniz.

Bir de haftada 2-3 kez kütüphaneden aldığım bir DVD eşliğinde yoga yapıyorum. Onun güzelliği de, her trimesterdan bir kadın var ve yoga pozlarının trimesterlara göre modifiye edilmiş hallerini yapıyorlar. Daha ayrıntılı bilgi için buraya ya da buraya bir tık.

Hamilelik...

"Hamilelik üzerine olanı giymektir. Kimin dolabından olduğu farketmez.

September 17, 2012

Kardeşli Hayata Hazırlık Vol.2 (Ebeveyn Rehberi)

Daha önce kardeşli hayata hazırlık ile ilgili yazmıştım. O hazırlıklar daha çok abla olacak keçimizi hazırlamak içindi. Ve fakat Yeliz kuzen kıskançlığı üzerine yazınca farkettim ki onu hazırlamaya çalışırken biz kendimizi unutmuşuz --hele de elimizde böylesine cadı bir abla adayı varken... Olacak iş mi deyip düştüm kütüphane yollarına. Bir tane kitap aldım, okudukça panikledim, gittim 2 tane daha aldım, notlar çıkardım ve buzdolabının üzerine astım.

Yarın annem geliyor. Annelik böyle bir şey işte, mesaisi hiç bitmiyor. Canım annem işini gücünü bırakıp yüzlerce kilometre yol gelecek, üçüncü kez. Evde üç yetişkin olacağız. Çok sıkı işbirliği yapmamız lazım. Açıkçası korkuyorum. Bizim cadı Su şimdiden anlaşmalar yapmaya çalışıyor.
"Memelerden bir tanesini ben emeyim, bir tanesini kardeşim emsin, olur mu öyle bir şey, olmaz di miii?" 
diyerek alarm çanlarını çalıyor. Hal böyleyken, bize sıkı bir çalışma yapmak düşüyor. Ama biliyorum ki yine de bir sürü kriz yaşanacak ve bizimki hep çalışmadığımız yerlerden arıza çıkaracak... Hadi hayırlısı :-)














Kaynaklar:
Tracy Hogg & Melinda Blau (2003). Secrets of the baby whisperer for toddlers. Ballantine Books. (Notlar daha çok bu kitabın kardeşle ilgili bölümünden)

Anthony E. Wolf. (2003). "Mom, Jason's breathing on me!": The solution to sibling bickering. Ballentine Books.

Leo Babauta (2012). The way of the peaceful parent. http://zenhabits.net/the-way/

September 12, 2012

Artık!

Aslında kötü geçmedi hamilelik. T.Su'da 9 ay boyunca mide problemim olmuştu. Bazı yemekleri bir daha hiç yiyemeyeceğimi düşünüyordum. Çikolata kokusu midemi bulandırıyordu. Hemen hiç tatlı yiyemiyordum. Bu sefer ne bulantı, ne reflü. Oh dedim bu hamilelikte doya doya yerim artık. Yazın da Türkiye'de olacağız zaten, gerek Adana yöremizin şerbetli-yağlı tatlıları, gerekse Ege bölgemizin sütlü-meyveli tatlıları gözümde tütüyordu. Aslında öyle çok tatlı seven birisi değildim ve şekerin zararlarını bildiğim için pek tüketmemeye çalışıyordum ama ne olduysa oldu bu hamilelikle birlikte resmen gözüm döndü. Ve bu göz dönmesi bana ilk 20 haftada alınan 11 kilo olarak geri döndü ki bu ilk hamileliğimde 40 haftada aldığım toplam kiloya eşdeğerdi. Bu sefer minimum 25 ile kapatırım diyordum ki artık allahın bir hikmeti midir yoksa hızla büyümem karşısında dehşete düşen sevgili kocamın labaratuvarla anlaşması mıdır bilinmez; şeker testi sonuçlarım 'tatlı' rüyalarımı kabusa çevirdi.

Gerçi sadece 2 saatlik şekerim yüksek çıktı ki burada değerlerden yalnızca bir tanesi yüksekse hamilelik diabeti demiyorlarmış ama ben bunu çok sonra öğrendim. Neyse, hemen dikkat etmeye başladım. Aslında kiloyu, şekeri çok dert ettiğimden değil ama hamilelik şekerinin bebeği makro boyutlara ulaştırabileceği bilgisini edindikten sonra rüyalarıma giren doğum korkusundan ve de doğduktan sonra bebeğin başına gelebileceklerden (hipoglisemi dolayısıyla oluşabilecek komplikasyonlar).

Velhasılıkelam, yürüyüş yaptım, yüzdüm, besinlerin karbonhidrat değerlerine ve glisemik indekslerine dikkat ederek yedim (ayrıntılı yazmayacağım zira Tomurcuk benim  de yapmaya çalıştığım şeyleri çok güzel yazmış burada ve şurada). Ve ilk 20 haftada aldığım 11 kilonun üzerine, sonraki 17 haftada yalnızca 2 kilo ekledim. Yani eksi 12'deyim :P Ama yine de son ayın yüce hikmetlerinden kendimi kurtaramadım. Sonuç olarak:
Akciğerlerimi, midemi ve idrar torbamı tam kapasite geri istiyorum artık, yeter!
Biliyorum karşılığında memelerimi ve kollarımı kaptıracağım ama olsun, buna hazırım, fazlasıyla hazırım --en azından fiziksel olarak…

------------------
Şekeri olan şeker gebeler için birkaç link:
Gestational diabetes: http://www.babycenter.com/0_gestational-diabetes_2058.bc
Glycemic index chart: http://www.herbalvitality.info/aw/glycemic_index.htm
Carbonhydrate counting: http://nutritioncaremanual.org/vault/editor/Docs/CarbohydrateCounting_FINAL.pdf

Hamilelik diabeti olanlar için önerilen karbonhidrat miktarı*:
Kahvaltı: 30 gr
Ara öğün: 15-30 gr
Öğle yemeği: 45-60 gr
Ara öğün: 15-30 gr
Akşam yemeği: 45-60 gr
Gece öğünü: 15-30 gr

*Karbonhidrat alımını tamamen kesmemek gerekiyormuş. Sonuçta, vücut için önemli bir enerji kaynağı. Ancak karbonhidratı basit şekerlerden değil de kompleks karbonhidratlardan seçmek gerekiyormuş. Burada örnek bir liste bulunabilir.

Bunlar da şekerin zararları ile ilgili makaleler:
Sugar Should Be Regulated As Toxin, Researchers Say
Sugar: Addiction & Dangers 
Sugar's effect on your health