October 22, 2012

"Anne ahtapot olmak ne kolay" --olurdu!

Ah ah! Valla bugünlerde tek düşündüğüm bu: birkaç ekstra kol :P Ne kolay olurdu her şey!
Bir kolumla Bahar'ı emzirirken, diğer kolumla T.Su'ya kitap okuyabiliyorum ama sayfa çevirirken meme de Bahar'ın ağzından kaçıveriyor. Bir kolum daha olsaydı diyorum ne güzel olurdu. Ne kolay olurdu anne ahtapot olmak :) Ama adeta bir balık gibiyim. Alık bir balık. 2 yavru demek çok yavru demekmiş meğer. Neyse ki annem burada. Bu demek oluyor ki 2, hatta 4 ekstra kol; çünkü annem pek pratik bir kadın vesselam. Gidince ne yapacağım bilemiyorum. Yok yok şart benim ahtapota dönüşmem.


Genelde iyi gidiyor aslında. Su'cuk beklediğimizden daha iyi bir performans gösteriyor. Bebiş emmediği, ağlamadığı ve uyumadığı zamanlarda çok mutlu. Bu da demek oluyor ki günde en fazla yarım saat :P Geçen gün kızdı bana "Ne biçim bebek doğurmuşsun, sürekli ağlıyor!" diye. Dedim, sen kendi bebekliğini görseydin, ilk evden kaçma planlarını yapardın herhalde :P

Şaka bir yana, gel-git'ler yaşasa da arada, birebir zaman geçirebildiğimiz zaman sorun çıkarmıyor. 'Birisi'yle birebir zaman geçirebildiğim zaman ben de sorun çıkarmıyorum hiç :P Öyle, ailecek gül gibi geçinip gidiyoruz o nadir anlarda :P Olay, önlemler kısmında gizliymiş yani, onu anladım. Bir de rutinin dışına çıkmak gerekiyormuş arada. Annem varken iyi, hoş da, gidince ne yapacağız bakalım. Ahtapota mı dönüşsem, baykuş olup uykusuz gecelere meydan mı okusam bilemiyorum. Sanırım en iyisi çok geç olmadan yatsam uyusam... Hadi herkese iyi uykular, renkli rüyalar :)



October 4, 2012

Bahar geldi ailemize :)

Ablası gibi tam 40 hafta 1 günlükken geldi Bahar, neşe getirdi ailemize :)

Yalnız bu ablasını epey bir solladı doğum hızı konusunda. İlk doğumda 'epeyce' bilgilendikten sonra, dalga geçiyordum, olmaz diyordum ama doğum, öyle filmlerdeki gibi bir anda olabiliyormuş

YavruSu'nun Su Gibi Doğumu diye yazmıştım bundan 3,5 yıl kadar önce... Öyleyse bu da Bahar'ın şimşek hızıyla fırlaması oldu diyebilirim :)

Pazartesi akşamı, 8:30'da başlayan ani ve şiddetli sancılarla kendimizi zor attık hastaneye. 9:10'da hastane odasına girdik ve 9:18'de doğum oldu. 3 itmede çıktı Bahar. Biraz uzakta yaşasaydık, ben de yol kenarında doğurup taşla kesecektim herhalde kordonunu. Neyse ki yetiştik son anda. 

Tabii öncesi var, ebemiz sağolsun, uyarmıştı beni, bu doğumun hızlı gelişebileceği konusunda. Öyle evde oturup sancıların 10 dakikada bir, 5 dakikada bir düzenli gelmesini bekleme, şiddetine bak, düzenli olmasa da vakit kaybetmeden hastaneye gel demişti. 

Nitekim dediği gibi oldu, önce tek bir tane epey şiddetli bir sancı geldi. Annemle yemekten sonra yürüyüşe çıkmıştık. Birden sanki suyum gelmiş gibi bir kütlenin aşağıya düştüğünü hissettim. O düşme hissiyle beraber sanki kalçam açıldı ve belime çok şiddetli bir sancı girdi ama 30 saniyede geçti. Sonra bir saat boyunca hiçbir şey olmadı. Derken 8:30 gibi çok şiddetli sancılar gelmeye başladı düzenli olarak. Sonra kanamam oldu, hatta hemen akabinde felaket bir itme hissi geldi, her kasılmayla daha çok yaşadım bu hissi, itmeye başlasaydım evde doğurabilirdim. Neyse ki hastaneye kadar tuttum, odaya girince kendimi yatağa zor attım, nasıl dayanacağım derken 8 dakika sonra doğurdum. Toplam 48 dakikada her şey olup bitmişti. Geriye kalan şaşkınlık hissi ve bir kez daha doğurmanın ne kadar güzel olduğuydu. Hamilelik de çok güzel ama 9 ay boyunca karnınızda taşıdığınız bu canlıyla karşılaşmak tarifsiz bir duygu gerçekten. Göğsüme yatırdıklarında bunu tekrar tekrar yaşamak istediğimi düşünürken buldum kendimi. Neyse, sonra bir taraflarıma cimcik attım da kendime geldim :P

Aslında doğumun bu kadar hızlı olması bebek için pek iyi olmadı. Doğum kanalında yeterince kalamadığı için sıvılarını tam boşaltamadı, ağzından sürekli tükürük çektik. Benim için de çok ani gelişti, hastane çantamıza koyacaklarımızın listesini hazırlamıştım, kasılmalar düzenli olmaya başlayınca kasılma aralarında vaktim olacak, o zaman koyarım diyordum, ama bir anda çok şiddetli bir şekilde 2 dakikada bir'le başlayıp sancı uzunluğu 1 dakika sürünce hiçbir şey yapamadım tabii. Öylece gittik hastaneye. 

Neyse ki hastanede hemen her şey vardı, ne yazık ki sütyen yoktu (:P), neyse ki yalnızca 48 saat kaldık ve kimse gelmedi, ne yazık ki uzakta yaşamanın ve yeni taşınmış olmanın ceremesiydi bunlar, neyse ki internet vardı, ailemiz ve arkadaşlarımızla görüşebildik rahatça :) Sağolusun, mail atan, yorum yazan, güzel dilekler gönderen, beğenen beğenmeyen herkesin ellerine, dillerine, yüreklerine sağlık! Bu mutlu günümüzde 'yanımızda' olduğunuz için çok teşekkür ederiz!