Showing posts with label uyku. Show all posts
Showing posts with label uyku. Show all posts

January 31, 2011

Vücudunuz Hayır Dediğinde + Uyku Kitabı

2 yıldır çektiğim uykusuzluğu bir ben bilirim bir de çocuğu olan herkes :) Solda uyku başlığına tıklarsanız göreceksiniz ki uyku üzerine az okuyup az yazmadım. Her defasında umarım bu son yazı olur dedim, bu sefer halloldu dedim ama her defasında dediğimi yutturdu bana YavruSu.

Bırak-ağlasın, yatır-kaldır gibi yöntemleri tercih etmediğimi ve hatta anti-demokratik uygulamalar olarak gördüğümü yazmıştım. Daha sonra çocuğun ruh sağlığı için de iyi olmadığını okudum. Ama ya benim ruh sağlığım ne olacaktı? İyi uyuyamayınca, bendeki agresif haller de hem benim için hem etrafımdakiler için zararlı değil miydi? Çocuğa belli etmemek için özen gösterseniz bile, çocuklar sizin her halinizden anlıyorlar, stres dedektörü bağlanmış gibiler, mübarek!

Dr. Gaber Mate'nin Vücudunuz Hayır Dediğinde kitabını almış T., geçen gün kütüphaneden. Diyor ki Dr. Mate, modern tıbbın yaptığı sadece semptomları iyileştirmek, oysa beden akıldan bağımsız değildir. Eğer kafanızda çözemediğiniz bir olay varsa (örneğin, ailenizle hayatınızın ilk yıllarında iyi bir bağlanma gerçekleştiremediyseniz, çocukluğunuz stresli geçmişse), bu hareketlerinize de yansır, bazıları etrafındaki insanları sürekli memnun etmeye çalışır, hiçbir şeye hayır diyemezler, bazıları içine kapanır, vs. Netice olarak, içinizde çözemediğiniz her durum bedeninize yansır, bazen basit bir baş ağrısı olarak bazen de kanser gibi ciddi bir hastalık olarak. Bu durumda modern tıp oturup bu ağrılarla, ya da kanserli hücrelerler uğraşır ama bu çözümler aklınızdaki sorunu tedavi etmedikçe ancak kısa süreli olarak etkili olur. O yüzden bedeni ve aklı birlikte tedavi etmek gerekir. Bedeniniz size sinyal gönderdiğinde (baş ağrısı, mide ağrısı, vs. gibi), bu bedeninizin hayır deme yoludur; ne yapıyorsanız, nasıl yaşıyorsanız, nasıl davranıyorsanız bir düşünün ve başkalarını dinlemek için bastırdığınız, içinize gömdüğünüz sesi dinlemeye çalışın. Mesela, çocuğunuzu mutlu etmek adına, kendi mutlu olacağınız şeyleri erteliyorsanız ya da bastırıyorsanız, bu önce sizi sonra da dolaylı olarak çocuğunuzu etkileyebilir.

İşte benim de çözemediğim uyku sorunu bir şekilde hayatımı etkiliyordu. İşin tuhaf yanı, T.'ye göre herhangi bir sorunumuz yoktu ama ben olayı bir şekilde sorunlu yaşıyordum. YavruSu'yu ben yatırdığımda 1,5 saat uğraşının sonunda hala uyumadığında bağrış çağrış odadan çıkıyordum, sonra da mideme kramplar giriyordu. O yüzden genelde T. yatırıyordu, ama her gece onun yatırması da çok içime sinmiyordu. Kitabı aldım okudum ve bir süredir çok mutlu ve huzurlu şekilde uyuyoruz :)) Keşke yavrulamadan önce okusaymışım. Hayatımın bu 2 senesinin akşam saatleri ve hatta gündüz uykuları da düşünülünce epey bir saati daha mutlu ve huzurlu geçebilirmiş.



Kitabın temelde savunduğu 'co-sleeping ve nighttime parenting' (yani birlikte uyuma ve gece ebeveynliği). Biz de YavruSu 3 aylık olana kadar kaçak olarak birlikte uyuyorduk, 3 aylık olduktan sonra resmi olarak birlikte uyumaya başladık ve hala hep-birlikte uyuyoruz ve genel olarak hepimiz bu durumdan çok mutluyuz. Ancak belli şeyler var, örneğin emzirirken birlikte uyuma (ki 20 aylık oluncaya kadar her gece 6-7 kez kalkıyordu, Dr. Sears sayesinde gece uyanmaları 1-2'ye indi), uykuya geçişin çok uzaması (hafta içi kreş dolayısıyla, 10:30, hatta 11, neyse ki haftasonu gündüz uykularını kaldırdı da 8:30'da yatıyor en geç), gece kalkıp oynamak isteme gibi bir sürü ufak tefek sorunlar olabiliyor.

En son, yatağın içinde bir monster olduğunu söyledi ve gece kalkıp çıplak ayağını göstererek "anne, benim bu ayağımı yemesin monster" dedi :) Nerden duymuş olabilir, ne biz bahsettik, ne de bu tarz bir kitap ya da sahne gördü diye düşündüm, açtım baktım Dr. Sears bu konuya bile açıklık getirmiş :) Diyor ki, çocuklar bunları bir yerde görmeden kendileri de hayal edebilirler. Onlara gerçeği anlatırsanız anlarlar. Gerçi ben YavruSu'ya onlar gerçekte yok, bizim hayalimizde olan şeyler dediğimde, bu sefer de onların hayalet olduğunu söylemeye başladı :) Çok ciddi bir korkusu yok, bir yandan da seviyor ve çekinerek de olsa görmek istiyor diye çok fazla üstelemedim olayı...

Herneyse, bunlar ve daha çok çeşitli durumlar için çeşitli önerilerde bulunuyor Dr. Sears ailesi. Güzel olan yanı, 'yatır-kaldır', 'bırak ağlasın' gibi sistematik bir metot veya yöntem önermiyorlar, önerdikleri şey sadece farklı bir bakış açısı; farklı farklı durumlar üzerinden örnekler verip, farklı olaylar için farklı öneriler yapıyorlar. Vakti geldiğinde ya da istediğinizde de yataklarınızı nasıl ayırabileceğiniz konusunda gayet mantıklı ve attachment'ı zedelemeyecek çeşitli önerilerde bulunuyorlar.

Dr. Sears'ların bebek bakımıyla ilgili bir kitabı da var: The Baby Book. Bunu da geçen yıl kreşten ödünç alıp incelemiştim, Yasemin de bahsetti geçenlerde; benim de bebek bakımı kitapları arasında tek geçeceğim kitaplardır Dr. Sears'ın kitapları. Türkçesi var mı, çevirisi nasıldır bilmiyorum ama kesinlikle tavsiye ediyorum.

Güncelleme: Banu yazmış yorumlara sağolsun; "The Baby Book"un Türkçesi Gün Yayıncılıktan "Çocuk Bakımı: Bir Bebek Büyütüyorum" adıyla çıkmış, çevirisi de fena değilmiş, duyurulur.

January 9, 2010

Uyku Final: Yaşasın Özgürlük -- bi' de rahatlık :)

Başlıktan da anlaşılacağı üz're, finalimiz mutlu sondan ziyade özgür ve rahat bir sonla bitiyor. Aslında pratikte bitmiyor tabii; ama birtakım fiziksel ve zihinsel düzenlemelerle boyut değiştirip kafalardan çıkıyor. Şöyle ki, çokça okuyup çokça yazdıktan sonra geri dönüp baktığımda aslında bu sorunun daha çok dönemsel ve 'olaysal' olduğuna kanaat getirdim ve biraz olsun rahatladım.

6 ay civarında başlayıp 9-10 aylıkken artan ve bebeğin hayatındaki tüm değişimlerden nasibini alan uyku sorunsalı, genellikle bebeklerin artık bir birey olmaya başladığı dönemlerde tepe noktasına ulaşan; ve hastalık, seyahat, kreş, iş, diş gibi olaylarla birebir etkileşim içinde olan bir fonksiyon adeta. Buna göre; u, uyku; D, dönemler kümesi; O da olaylar kümesi olursa,



Evet, bu fonksiyonun çeşitli çözümleri var. Örneğin çocuğunuza kendi kendine uyumayı sıkı bir eğitimle veya onu ağlatarak, aslında daha çok da bezdirerek çözebilirsiniz. Ancak bizim gibi, bu tarz yöntemlerin problemli olduğunu düşünüyorsanız ya da içiniz elvermiyorsa, yatağınıza yattığınız zaman ondan ayrı yatma fikri sizi daha da uykusuz bırakıyorsa çok zor... Aslında bu yöntemleri kullananları da zan altında bırakmak istemem. Çünkü, ben de diğer herkes kadar gördüm ki saat başı uyanan bir çocuğu uyutmaya çalışmak gerçekten çok ızdırap verici olabiliyor; hele ki benim gibi 80 tane işi aynı anda yapmak isteyen mükemmelliyetçi bir anneyseniz --ki sanırım bu yeni dünya sisteminin herkes için çok katı/yoğun bir hali artık.

Peki biz ne yaptık, 'final'e nasıl geldik?
Birinci ve en önemli şey paylaştık, paylaşıyoruz. Herşeyi eşit bir şekilde paylaşıyoruz. Öyle excel chartı falan tutmuyoruz tabii ki --bunu yapanlar da varmış:) Çocuk söz konusu olunca program işlemiyor; ya da belki biz düzenli işlerde çalışmadığımız için, öğrencilik hayatı öyle icab ettiğinden... Evet 9-5'ten çok daha fazla çalışmamız gerekiyor ama en azından programlarımızı bebişe göre ayarlayabildiğimiz için ve çok sevdiğimiz bir kreşten part-time destek alabildiğimiz için çok şanslıyız.

Şimdi birimiz uyutursa, diğerimiz gece kalkıyor; gece çok uykusuz kalmışsa kalkan, "Dönemler" veya "Olaylar" yüzünden, sabah diğeri bebişi alıp kahvaltı hazırlıyor; yoksa dersi erkenden sallana sallana yapıyor ki daha çok uyusun gece kalkan. Bu da yine, herkesin dönemsel ve olaysal yoğunluğuna göre değişebiliyor. Ama uykudan oyuna, bebişin bakımından ev işlerine paylaşmassak olmuyor; ne bebiş yetiyor kimseye, ne biz yetiyoruz hiçbir şeye.

Gelelim uyku finaline. Öncesinde de vardı ama 6 aylıkken sorunsal olarak sahneye fırlamıştı kendisi, 9-10 ay civarında da en heyecanlı kısmı başladı, sonra uzun araştırmalar, okumalar, denemeler... Şimdi geriye dönüp bir bakınca bu dönemlerin aslında hiç de tesadüf olmadığını görüyorum. Altıncı ay, anne-babadan ayrı bir birey olmaya, kendi kendine oturmaya başladığı ilk dönemdi; ayrıca bebiş için hareketli günlerin başladığı bir tr gezisine çıkmıştık; 2,5 ay boyunca bambaşka yerler ve insanlar gördük, pekçok farklı deneyimler yaşadık. Bu zamanlarda geceleri 3-4 kez kalkıyordu ve her defasında da emerek uyuyordu. Gezi dönüşünde o kreşe, biz derslere başladık. Onun için yine çok farklı bir ortam oldu; tanıdığı hiç kimse kalmamış, bambaşka bir yerde, bambaşka bir dille kalakalmıştı. 8,5 aylık olana kadar poposunu kaldırmaya tenezzül bile etmeyen, yüzüstü yatırdığımız saniyede avaz avaz bağıran bebiş, kreşe başladığı ilk hafta emeklemeye başladı mecburiyetten. 9-10 ay civarı artık iyice hareketlendi ve ilk kelimeleri de pıtır pıtır döküldü ağzından türkçe-ingilizce. Tabii bunların hepsi uykuya da yansıdı, bazen gece yarısı kalkıp yarım saat bır bır bır konuştu, bazen de ayağa kalkıp yürümek istedi. Bu dönemde geceleri 7-8 kez uyanıyordu ve her seferinde emmek istiyordu. Artık bu meme düşkünlüğü iyice artınca ne kendini ne beni uyuttuğu için doğduğundan beri yanımızda yatan YavruSu'yu beşiğine atmaya karar verdik ve kabus dolu uyutma seansları başladı. Bu dönemde Yatır/Kaldır metodunu denedik ancak şu yazıda yazdığım problemleri farkettikten sonra uygulamaktan vazgeçtik. Peki ne yaptık?

Özgür son:
Biz şimdi bütün yatakları yere indirdik. Pek çok bahane buluyorduk bir süredir ama sonunda kırdık zincirleri, hadi bakalım hayırlısı :) Şimdi bazen kendi yatağında uyuyor, ama çoğu zaman ya babasıyla ya da benimle uyuyor. Birbirimize sarılıp yatıyoruz hep birlikte.



Not: Sandığımızın aksine hiç düşmedi yataktan, kalkıp yürümedi de. Bazen kalkıp DoDo ismini verdiği köpeğini sayıkladı, biz gidip getirdik uyudu. Bazen de uyumadı ne yatağında ne yanımızda ama sanırım bunlar ateşten ve seyahatten kaynaklandı daha çok. Yani x'ler ve y'ler artıp dengemizi bozdu arada.

Rahat son:
Artık daha rahatız. Bir kere uyku konusunda cins bir bebeğimiz olduğunu kabul ettik. Gerçi babam 9 saatin bile bir bebek için normal olduğunu söylemişti ama sanırım biz kabul etmek istemediğimiz için başlangıçta "şu kadar aylık bir bebek ne kadar uyur" diyen kaynakları kafaya takıp bunalıma girdik, daha doğrusu ben girdim. Duyunca 3 saat gündüz uykusu uyuyan bebekleri derin bir ah çekerdik. Ne zaman ki bu durumu böyle kabullendik (11 aylıktan beri gündüz 1 kere 1 saat civarı, gece ortalama 11 saat), işte o zaman rahatladık. Şimdi yine duyunca uzun ve deliksiz uyuyan bebeleri birbirimize bakıp bir gülümsüyoruz ama ahlar geçti artık, rahatız. Aman iyi uyusun bebeler, uyusun da büyüsünler.

Mutlu son: 

Özgürlük ve rahatlık, mutluluğu da beraberinde getirdi tabii. Bu yeni dizayna en çok bebiş sevindi. Defalarca kendi yatağına, bizim yatağa çıktı indi. Biz de çok mutlu olduk :))) artık birlikte yattığımızda düşecek diye korkmadan rahatça uyuyabiliyoruz.
* * *
Gece yine kalkmıyor mu? Kalkıyor ama 7-8'lerden 1-2'lere düştü uyanma sayısı. İlk yatarken meme/mama-kitap-ninni ile uyuyor; gece kalktığında bazen ninni yine işe yarıyor, bazen kendi kendine dönüp uyuyor ama bazen de hiçbir şey sökmüyor bizim minik keçiye. 1,5 saat boyunca uyanık kalıyor sonra ya emiyor ya mama yapıyoruz ya da yine kendi kendine uyuyor. Ama şimdi bunların da dönemsel ve olaysal olduğuna olan inançla artık çok daha rahatız uyku konusunda. Birlikte uyuduğumuz dönemlerin tadını çıkarıyoruz doya doya :)

Önemli Not: Google Analytics'ten bu bloga "bebek uyku çıldırmak" arama terimleri ile girildiğini gördüğümde önce komik gelmişti; fakat sonra düşününce bu noktaya gelmenin hiç de zor olmadığını farkettim ki zaman zaman ben de geliyordum. Ama bu durumda yapılacak en iyi şey, bebeğinizle inatlaşmak yerine partnerinizden yardım isteyip ortamdan uzaklaşmak. Eğer bir partneriniz yoksa anne-babanız veya bir arkadaşınızdan yardım isteyebilirsiniz. Bunların hiçbiri olmuyorsa, sinirlerinizi yıpratmadan bebeğinizi odada bırakıp çıkın ve bir süre sakinleştikten sonra tekrar deneyin. Bu aşamaya gelindiyse, bu gerçekten herkes için en iyi çözüm olacaktır. Bir de uyku metodları arasında bana göre en demokratik ve insani olanı Elizabeth Pantley'in "No Cry Sleep Solution" metodu.

Tüm bebeklere ve dolayısıyla anne-babalara iyi uykular ve renkli rüyalar diliyorum. Uyusun da büyüsün yavrucaklar.

November 6, 2009

Uyku problemi, çözümü ve düşündürdükleri...

Uyku problemi
Bir bebek emzirilerek, kucakta sallayarak veya pış pışlayarak uyutulur ve daha sonra çıt çıkarmadan, usulca beşiğine konur; derin bir nefes alınır ve birikmiş işleri yoluna koymak için bilgisayar başına geçilir. İlk önce stres dolu uyutma işinden sonra biraz rahatlamak için e-maillere bakılır, sonra hızlıca yeni kayıt göndermiş annelerin blogları gezilir ve zevkle okunan bir yazıya cevap yazmak üzere yorum tuşuna basılır ama ne mümkün! "Aha aha" diye kesik kesik bir ağlama sesi gelir; henüz yarım saat önce yatırdığınız bebeğiniz sizi çağırmaktadır, evet eşinizi değil sizi! Çünkü eğer o giderse bu sakin başlayan kesik ağlama sesi sürekli ve yüksek bir tona dönüşüp bebeğinizi uyandıracak ve bebeğiniz çok uykusu olduğu halde sizi ememediği için uyuyamadığından bu duruma sinirlenip daha çok ağlayacak ve akabinde kısır döngüye girip hem sizi hem de kendisini çileden çıkacaktır. Ve siz de bunu hiç mi ama hiç istemediğiniz için koşarak yanına gider, beşiğinden alıp paragraf başına geri dönersiniz.

Problemin tarihi
Tam olarak bu aşamaya nasıl geldiğimizi hatırlamamakla birlikte, 6 aylık olduktan sonra uyku ile ilgili bir problemimiz olduğunu farkedip 10. aya kadar sabrettikten sonra bir çözüm bulmak gerektiği konusunda karar birliğine vardık diyebilirim. Bizim kişisel tarihimiz dışında uyku problemi gerçekten çok eski bir problem. Bir bebeğin tarihi içerisinde konumlandırmak gerekirse de, okuduğum çalışmalar ve kişisel anılar bunun 6-7 ay civarında başlayıp ya da anne-baba tarafından farkedilip/bilinç düzeyine çıkarılıp; 9-12 ay arasında tavan yaptığını ve önlem alınmazsa 2-3 yaşına kadar devam ettiğini söylüyordu.

Bulgular
Karşılaştığım kaynaklarda en çok bahsedilen ve bizim de bizzat şahit olduğumuz bulgular şunlar:
  1. Kendi kendine uyuyamama (genelde biberon, emzik veya emzirme dışında uykuya dalamama)
  2. Gece neredeyse her saat başı uyanma (aslında uyku döngüsünün bir parçası olması dolayısıyla normal bir step --kısa uyanış)
  3. Gece boyunca emmek isteme, anne memesini emzik olarak kullanma
  4. Gündüz iştahsızlık
  5. Gece vakti babayı gördüğünde "ortalığı yıkma"
  6. Özellikle 9-10 ay civarında anne memesine artan düşkünlük ("anne mem" diye ağlayarak annenin bir yandan içinin yağlarını eritme diğer yandan da kendini kötü hissetmesine sebebiyet verme:)
  7. Tüm bulguların şiddetinin/derecesinin zamanla doğru orantılı olarak artması
Problemin çözümü
Uyku probleminin çözümü ile ilgili yöntemler genelde iki ana başlık altında toplanıyor: "Bırak ağlasın" ve "ağlamak yok". Bebeklerin tek iletişim şekli ağlamak olunca, onları öylece bırakmanın karşılıklı iletişim ve güven açısından çok sağlıklı olmayacağını düşündüğümüz için "ağlamak yok" (gülmek var:) kategorisindeki metodlardan iki tanesini denedik.

Bunlardan birincisi, daha önce bahsettiğim Elizabeth Pantley'in "The No Cry Sleep Solution" metodu. Bu metod, uyku eşleştirmelerinin yavaş yavaş azaltılarak bırakılması esasına dayanıyor ve uygulaması daha uzun süren bir çözüm öneriyordu. Biz bunu gerçekleştiremedik. Gece vakti 1., 2. kez uyandığı zaman uyguladık ama biz yattıktan sonraki uyanmalarında çok zor oldu, tatlı uykumuza 5 dakika daha önce dönmek için kısa süreli çözümlere tav olduk.

İkincisi ise "Whisperer's Sleep Method", nam-ı diğer "Yatır/Kaldır". Bu metodu 1 haftadır uyguluyoruz ve YavruSu doğduğundan beri, yani 10,5 aydır ilk kez 7 saat kesintisiz uyudu :)) Nasıl olduğunu anlamadık ama inanılmaz hızlı bir şekilde adapte oldu ve gündüz yemelerini bile etkiledi. Bebiş bir haftadır gece emmediği için gündüz acıkıyor ve iyi yiyor, gündüz iyi yediği için de gece rahat uyuyor. Metod "6 aya kadar bebeğinizi yatağına yatırıp sırtını sıvazlayarak pış pışlayarak uyutun, 6 aydan sonra da yatağına yatırıp ağlayınca kucağınıza alın ancak susar susmaz tekrar yatırın ve böylece kendi kendine, kendi yatağında uyumayı öğrenecektir" diyor. Gerçekten basit bir metod. Zaten orijinal dilinde de "E.A.S.Y method" olarak sunulmuş. Kolay anlamına gelen EASY kelimesi, Amerikalıların bayıldığı bir kelime sanatı olan akronim haline getirilmiş: Eat, Activity, Sleep and You. Yani "Yemek, Aktivite, Uyku ve Siz": Uyanınca yemek yer, sonra birlikte çeşitli aktivitelerde bulunur/oyun oynarsınız, o tekrar uyur ve bu arada siz de dinlenirsiniz (akronim uğruna biraz kabalaştırılmış bir anlatım sunuyor ama bu tarz hakikaten çok hakim bu diyarlarda). Herneyse, metodu uygulamak da gerçekten kolay çünkü çok hızlı sonuç veriyor --tabii eğer ısrarlı ve istikrarlı bir şekilde uygularsanız. Zaten sanırım her metod için anahtar nokta burası: yani hangi metodu uyguladığınızdan ziyade, onu istikrarlı bir şekilde uygulamanız daha önemli.

Bizim sadece ilk gece zor oldu (1 saat 45 dakika sürdü ve 58 kere yatırıp kaldırdım) ki bunu bekliyordum. Tracy Hogg'un --kitabın yazarı-- ilk gece 126 kez yatırıp kaldırmış ancak 3 günde sonuç almış olmasından cesaret alarak çok sabırlı ve sakin davranmaya özen gösterdim, çünkü bu sefer kısa süreli çözümlere pay vermeye hiç niyetim yoktu; gerçekten artık canıma tak etmişti! Uyku uyuyamanın yanısıra her saat başı 20 dakika boyunca bir bebeği uyutmaya çalışmak çok yıpratıcıydı ve gece boyunca emdiği için tahriş olup moraran memelerimin acısı da cabası olmuştu. Aslında eylem planına göre baba başrolü oynayacaktı çünkü beni memeyle özdeşleştiriyordu ve bunu kırmalıydık; ancak YavruSu bu duruma çok sinirlenip şiddetli bir ağlama krizine girerek anneyi yanına getirtmeyi başardı. Ama sonraki tüm uyanmalarda ve diğer gecelerde *süper babamız* metodu binbir özen ve itinayla uyguladı ve uyanma sayısı ve uyutma süresi inanılmaz bir şekilde düştü. En son gece birkaç dakika içerisinde uykuya dalıp sadece 1 kere uyandı, o da 12 civarı altını değiştirirken. Sonra sabah 7'ye kadar uyudu :))

Şimdi ben uyku rutinini yapıyorum, iyi geceler dileyip yatağına yatırıyorum, sonra babası devralıyor: ağlayınca alıp susunca yatırıyor, biraz sırtını sıvazlıyor ve birazcık pış pışladıktan sonra bırakıyor, ve YavruSu mışıl mışıl uyuyor.

Tartışma ve Sonuç
Sonuç olarak kendi kendine uyuması gerektiğini öğrendi. Bunun iyi birşey olduğunu umuyorum. Ancak bu konudaki kaygılarımı da paylaşmadan edemeyeceğim. Genel olarak "eğitim" dediğimiz şeyin, nasıl uygulandığının tartışılması ve sürekli olarak sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Yalnızca ben değil tabii, bu konuda çok değerli insanlar tarafından yapılmış çok önemli çalışmalar var; örneğin Chomsky'nin BGST yayınlarında çıkmış Demokrasi ve Eğitim kitabı. Benim dikkat çekmek istediğim nokta da uyku eğitimi konusunda ne kadar demokratik davrandığımız.

Şimdi flashbackle 6-7. ay civarına dönecek olursak bebeklerin genelde bu zamanlarda kendi kendilerine hareket etmeye başladıklarını gözlemleriz. Otururlar, emeklerler veya bir yere tutunup ayağa kalkabilirler. Bizim case'imizde YavruSu kendi kendine hareket etmeye başlayınca işin boyutu gerçekten çok değişti. Kendi kendine hareket edebildiği zaman çok mutlu bir bebek oldu, kucağa almak veya herhangi bir nedenle hareketini kısıtladığımız zamansa tam tersi çok aksileşti. Uyku problemlerinin de bu dönemde başlaması bana pek tesadüf değilmiş gibi geliyor: bebeklerin artık anneden bağımsız bir birey olmaya başladığı ilk dönem. Sonra 9-10 ay civarında bebekler artık çoğu şeyi anlamaya başlarlar, rahatça emekler ve hatta bazı tezcanlıları yürümeye bile başlayabilirler. Uyuyamamanın başka nedenleri de vardır elbette ancak beşik denilen şeyin ne kadar demokratik olduğu konusunda ciddi şüphelerim var. Güvenlik adı altında özgürce hareket etmenin tadına varmış bir bebeği parmaklıkların arasına koymak ne kadar doğru gerçekten bilemiyorum. Biz uyandığımızda kendimizi bir kafesin içerisinde bulsak ne yaparız? Acaba bebeklerimize 'uyku eğitimi' adı altında çaresizliği mi öğretiyoruz? Gün gelip özgür bir birey olmalarını istediğimizde bu iki yüzlü bir davranış olmayacak mı? Bilemiyorum, yeniden düşünmeli, çok düşünmeli ve hep sorgulamalı... Sonuç olarak yine uykusuz kalmalı, bu konuda çok uyanık olmalı!

Güncelleme: Bu yazıyı yazdıktan sonra, beşiğinde uyutmaya çalışmaktan vazgeçtik ve kendisinin kolayca inip çıkabileceği yer yatağı sistemine geçtik. Şu anda 22 aylık ve hala bizimle uyuyor ve bu ailecek hepimizi çok daha mutlu ediyor.

November 5, 2009

Bebek dostu dizayn

Bir önceki posttan da görülebileceği gibi kullandığımız eşyalar pek bebek dostu değilmiş ve hatta ayakta duran anne ve baba da aşağıdan bakıldığında biraz korkutucu görülebiliyormuş. Bu yüzden çocuklarla iletişime geçerken seviyeleri eşitlemek gerçekten önemli. Zaten biz YavruSu'yla genelde ya oyun oynuyoruz, ya kitap okuyoruz ya da müzik yapıyoruz ki bunlar çoğunlukla birlikte oturularak yapılan şeyler. Salonu, onun rahatça hareket edip oyuncaklarına kolayca ulaşabileceği bir şekilde düzenledik, mutfakta da ulaşabileceği tüm dolapları zararlı olabilecek eşyalardan temizledik ve keşfetmesi için kullanımına açtık; böylece biz yemek işleriyle uğraşırken Tülin Su da mutfakta rahatça dolaplarını karıştırabiliyor :-)

Montessori ile ilgili daha sonra ayrıntılı bir şeyler yazmayı planlıyorum ancak şimdilik şu oyuncakların yerleşimi ile ilgili bir önerisini yazayım. Çocukların oyuncaklarını toplaması hatta onları ayrıştırması erken yaştan başlayarak kazandırılabilecek alışkanlıklar arasındaymış. Tabii bunun için onlara uygun ortam ve ekipman sağlamanız gerekiyor. Yani kocaman bir sepet verip oyuncaklarını içine atmaktan ziyade onun boyunda raflar, farklı türden oyuncaklarını ve kitaplarını koyabileceği sepetler alıp bunları birlikte yerleştirebilirsiniz. Güzel bir alışkanlık kazandırmanın yanısıra çocuğunuz için uyku öncesi farklı bir oyun haline dönüştürülebiliyor.

Yatma ekipmanları da, yine çocukların özgürce hareket etmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmeli Montessori'ye göre. Bulabildiğim güzel örnekleri şöyle:

Bu Finnian'ın Montessori'den esinlenerek dizayn edilmiş odası:

Ve bu da Vincent'ınki:


Çocukların zarar görmeden özgürce hareket edebilecekleri güzel bir dünyaya doğru ilk adım olarak kendi odalarının ve ortak kullanım alanlarının nasıl dizayn edildiği önemli bence. Ve bunun için pahalı mobilyalar almak da gerekmiyor. Evde varolan eşyalarınızı onların gözünden bakmaya çalışarak düzenlemek eminim yeterli olacaktır.