Yine bir arkadaş dürtüklemesiyle geri döndüm :) Sağolsun Gülçin mesaj atmış, nerdesiniz diye sormuş, merak etmiş, en çok da YavruSu'yu. Kısaca yazayım, YavruSu'yla ilgili özel bir post yazacağım bilahare, şimdi kendimden bahsedeyim. Burada okullar açıldı, dersler başladı. Bu dönem biraz sınırlarımı aşayım, bakalım hangi noktada cozutacağım diye test yapayım dedim kendime. 1 ders alıp 1 ders vermeye karar verdim. Ancak normal aritmetik kuralları işlemediği için sıfıra eşitlenmedi, bilakis 2'yi de aştı, 3 gibi bir şey oldu. Bir de üzerine 3 farklı araştırma projesi eklendi veee dönem sonuna yetişmesi gereken nurtopu gibi 3 makale demek oldu. Bu durumda 3 vakte kadar kafayı kırmazsam iyidir deyip arayan, soran, merak eden, bu vakte kadar aklına gelmiş gelmemiş tüm dostlara selam ederim!
Nerde kalmıştık? Evet, aslında önce, plastikte bulunan kimyasalların sağlımıza etkilerini yazacaktım ancak çeviri yapmaya fırsat bulamadım. En yakın zamanda deyip sizi Evren'in bu konuyla ilgili yazılarına yönlendiriyorum:
ve çevreyle ilgili yazdığı çok önemli yazıları için: http://basitbiryasam.blogspot.com/search/label/çevre
Hep beraber yazalım plastik konusuyla ilgili demiş, çok da güzel demiş. Ben de bu ay içerisinde 2-3 yazı daha yazmayı planlıyorum bu konuyla ilgili. Şimdilik geçen hafta yazdığım, plastik kullanımını azaltmak için yapılabileceklerden bahsettiğim yazıyla başbaşa bırakıyorum sizleri:
Bizim evimizde gönüllü bir çevreci yaşadığı için bir süredir bazı önlemler alıyorduk. T. sağolsun pek çok şeyi araştırıp gündeme getiriyordu ve biz mümkün olduğunca uygulamaya çalışıyorduk. Çalışmalarımız her gün öğrendiğimiz yeni bir korkunç gerçekle aynen devam etmekte.
- Markete bez torbalarımızla gidiyoruz, yetmezse kağıt torba kullanıyoruz ve bu kağıt torbaları tekrar kullanıyoruz. Açık çerez, baklagil veya fasulye gibi çok taneli ürünleri koymak için plastik torba kullanıyorduk. Şimdi bulk ürünler için kavanozlarımızı götüreceğiz, taze fasulye gibi ürünler için de küçük bez torba kullanacağız. Bu konuda Ibeking'in başlattığı çok güzel bir kampanya var: http://pazarfilesi.blogspot.com/
- Kendi yoğurduğumuzu yapıyoruz. Mümkün olduğunca ekmek de yapmaya çalışıyoruz ama hala dışardan paketlenmiş ekmek alıyoruz, ekmek konusunda daha çok çalışmamız lazım.
- Mutfak eşyası olarak cam, tahta ve çelik tercih etmeye çalışıyoruz. Ancak bıçak sapları, blenderın dışı hala plastik, tez zamanda alternatifleri araştırıla, teflon tavaların saplarından tutup ilgili şahısların kafalarına vurula!
- Okula ya da kahve içmeye gittiğimizde kendi kupamızı götürüyoruz.
- Sandviçlerimizi koymak için tekrar kullanılabilir paket kullanıyoruz.
- Plastik şişe yerine paslanmaz çelik veya cam şişe kullanıyoruz. Ben okula da götürüyorum ve bittikçe musluktan dolduruyorum.
- Kağıt peçete yerine bez peçete kullanıyoruz. %100 geri dönüştürülmüş ve tamamen suda eriyen tuvalet kağıdı kullanıyoruz. Kağıt havluya da gerek yok aslında, düşünceli annem gitmeden almıştı çok sayıda, 1 seneden fazla oldu hala bitiremedik. "Kullan at"lari minimuma indirmek lazim. Hatta, şimdi aklıma geldi, doktora giderken yanımızda temiz bir kaşık bile götürülebiliriz. Çocuğun ağzına soktukları kullan-at plastiklerden kurtulmuş oluruz. Babam boğazımızı temiz bir kaşığın sapıyla kontrol ederdi eskiden. Hala yaşıyoruz hepimiz.
- Alışverişimizi çiftçi pazarından (bununla ilgili daha sonra yazacağım) ve üyesi oldugumuz kooperatif marketten yapıyoruz. Herşeyi organik almaya özen gösteriyoruz. Mümkün olduğunca taze sebze ve meyve tüketmeye çalışıyoruz. Ama, et, makarna, süt gibi şeyleri almaktan vazgeçemiyoruz. Vakit olsa da kendi makarnamızı yapabilsek, ve bu tarz aletlerde plastik kullanılmasa. Ancak sıvı sabun, şampuan, ve diş macunu kullanıyoruz.
- Bisiklet kullanıyoruz. Ama arabayı daha çok kullanıyoruz. Şimdi yeni bir bisiklet daha almaya karar verdik. Artık okula gidip gelirken hava durumu müsait oldukça bisiklet kullanacağız.
- Çöplerimizi geri dönüştürüyoruz. Plastik, kağıt, cam, pil, teneke gibi çöpleri ayrı torbalarda biriktirip ayda bir geri dönüşüm merkezine götürüyoruz. Umarım geri dönüşüm merkezleri yakın zamanda tüm şehirlere kurulur.
- Ve yeniden kullanıyoruz. YavruSu'nun kıyafetlerini, hatta ayakkabılarını ve bazen oyuncaklarını Once Upon A Child adlı bir ikinci el mağazasından alıyoruz. En iyi durumda olanları arkadaşlara veriyoruz, kalanları ya yine Once Upon A Child'a geri satıyoruz (bağış gibi oluyor aslında, fazla bir para ödenmiyor) ya da geri dönüşüm merkezine götürüyoruz. Oyuncakları ve kitapları kütüphaneden alıyoruz. Kendi kıyafetlerimizi ilgili yerlere veriyoruz (örneğin burda My Sister's Closet diye bir yer var, bağış olarak kabul ediyor ve her parçayı 1 dolara satıyorlar. Türkiye'den gelmeden önce ben belediyeyi aramıştım ve gelip evden almışlardı, temizleyip ihtiyaci olanlara veriyorlarmış. Kırık kalem çalışması sağolsun, İstanbul'da verilebilecek adresleri ve telefonları toplamış, sizin de kullanmadığınız mobilya, kıyafet, kitap gibi şeyler varsa buraya bir tık).
- Minimum tüketmeye çalışıyoruz. Para önceliğini kaliteli beslenmeye veriyoruz. Şöyle diyeyim, Japon komşumu cep telefonumun oyuncak olmadığına ikna edemedim, benim onunla dalga geçtiğimi düşünüyor ve YavruSu'nun oyuncağı olduğuna inanıyor :) Pek sık kıyafet almıyoruz, aldığımızda da outletlerden indirim zamanında almaya özen gösteriyoruz. Denk gelirse ikinci el kullanıyoruz.
Başka neler yapsak iyi olurdu?
Pamuklu bez kullansak, daha doğrusu kullan-at'ları hayatımızdan tamamen çıkarabilsek, kendi meyve sebzemizi yetiştirsek (aslında T. bu konuyla da epey uğraştı ama yazın burada olmadığımız için deneyleri hüsranla sonuçlandı), güneş enerjisi veya rüzgar enerjisiyle yaşasak, arabadan tamamen kurtulabilsek, kurutma makinesi kullanmasak, çamaşırlarımızı güneşte kurutsak, karbonat sirke gibi alternatif temizlik ürünleri kullansak ve çevreye zarar veren tüm devletleri, fabrikaları, insanları protesto etsek çok ama çok güzel olurdu.
Elinizin değdiği hiçbir şeyin plastik olmaması dileğiyle...
10 comments:
Evren harikasın. Çok güzel toparlamışsın konuyu. Neyse ki okuyunca içim ferahladı bir nebze, bunların çoğunu uyguluyoruz biz de. Çocuk kıyafet ve oyuncaklarının yeniden yeniden kullanımını çok önemsiyorum ben. O kadar kaliteli yapılıyorlar ki en az 3-4 çocuk büyütebilecek durumda çoğu. Ama ne yazık ki Türkiye'de hala çocuğuna kullanılmış kıyafet giydirmemek gibi bir zihniyet var. Özellikle de küçük şehirlerde.
Listeye bir küçük ek de benden: Lokal yetişen ürünleri yemeye gayret edelim. Mümkünse Şili'den, Paraguay'dan, Brezilya'dan gelen meyve ve sebzeler yerine kendi çevremizde yetişenleri yemeye gayret edelim ki benzin tüketimi azalsın.
Bir de tavsiye. No Impact Man (Zararsız Adam) filmi mutlaka izlenmeli.
YavruSu ile ilgili özel postunu da özlem ve heyecanla bekliyorum.
Sevgiler
S.
Evet Senem'cim, dogru bir noktaya parmak bastin. Yeme icmeyle ilgili de bir ozel post planliyordum orada bahsedecektim ama buraya da eklemekte fayda var, iyi oldu yazdigin. No Impact Man'i de hemen listeme kaydettim. Boyle tavsiyeler cok iyi oluyor. Cok sagol! Yavru'dan haberlerle yakinda gorusmek dilegiyle... :)
Guzel toparlamissin Evren. Firsatim olsa ben de bir iki ceviri yapmayi dusunuyorum. Senem hakli organik urunlerin cogu da baska ulkelerden geliyor. Mesela Uruguay'dan gelen organik et satildigini gordum ama onu da uygun fiyata bulmak o kadar sorun ki :( Celik su siselerine dikkat onlarin plastik uclarinda BPA oldugu cikmisti (Bkz: http://zng.blogspot.com/2009/09/bpa.html). Teflon ise no no (Bkz: http://zng.blogspot.com/2005/12/yine-teflon.html) Onun icin celik tencere ve tava ya da demir tava ve tencere kullanmak en sagliklisi. Tabii bir de dogal kelimesi urun pazarlamasinda cok kullaniliyor ve cok yaniltici. Her dogal olarak soylenen organik demek degil. Sertifikasi olanlardan tuketmek gerekli. Yalniz balik konusunda bir standard yok onda da civa icerenlerden uzak durmak en sagliklisi. Bir de gecen gun Turk gazetekerubdeb birinde vardi kanserin yayginlasmasinda sebze ve neyvelerde kullanilan ilaclarin etkisi oldugundan bahsediliyordu.
bu arada, kız geliyorsa yavrusunun ve nevanın cicilerini alalım biz dönüşüm çerçevesinde:))
çok güzel bir yazı...
çok faydalı fikirler...
ve çok güzel bir hareket çevre adına sağlık adına belkide insan neslinin devamı açısından...
iyice bir temizlik gerekecek evde işte heryerde...
ycurl okumuş bende okudum... ilaçların etkisininde şöyle bir boyutu var.
sebze meyve ilaçlamaları sonucu toprağa ilaç kalıntıları karışıyor hoppp ordan içme suyu olarak kullandığımız kaynak sularına geçiyor...
yani ben içmesuyumuzun bile saf olduğuna inanmıyorum...
belediyelere bu yönde kesin talimat verilmiş genelde buralarda içme sularını belediyeler üstlenmiş durumda. suyun kimyasal analizinden öte ilaç kalıntısı olup olmadığına dair...çoğu belediye yaptırmamış ve anında kanun kaldırılmış...???
kanser vakalarının artması şaşırtıcı değil...
bu konuda yakın zamanda sağlık müdürlüğünden yardım istedim kendi köyümle ilgili olarak;kanser vakalarının artması rastgelemi yoksa bir etmen mi var???
şöyle olacak; önce bir ekip gelecek uzun sürecek araştırmaya başlayacak rastgele değilse kaynak araştırılacak vsvsvs...
bir sürü bahane sunuldu yani...
hadi bakalım plastikten başlayalım...
teşekkürler çok çok...
yürekten destekliyorum...
Çok güzel yapıyorusunuz bravo size.
Biz de atık pilleri ayırmak, suda çözülebilen deterjan kullanmak gibi ufak önlemlerle katkıda bulunuyoruz. ama tüm bunlar bizim için uğraştırıcı ve büyük; dünya için çok çok küçük adımlar. dünyayı asıl kirleten kontrolden çıkmış tarım ve sanayi. doğanın dengesini bozan avlanmalar, atmosfere salınan tehlikeli gazlar vs... bunlarla savaşacak gücümüz yok. ama greenpeace'in var. her ay ufak bir bağış yaparak örgüte destek vermek mümkün.
ycurl,
Linkler için çok teşekkürler. Sapına kadar (gerçek anlamda :) çelik tencere ve tava almıştık ama yumurta için teflon kullanıyorduk. Aslında eve teflon sokmamaya karar vermiştik ama o da plastik gibi sızıvermiş anlamadan!!! Neyse attık hemen :) Çelik şişelerde de dediğin gibi o uca takılanların BPA'sız olmasına dikkat etmek gerekiyor. Yemek olayı ise ayrıca daha detaylı yazılıp çizilmesi gereken çok önemli bir konu. Umarım ona da sıra gelecek.
Sarıçizmeli,
Çok seviniriz biz de Pıtırcık'ın bizimkilerin 'cici'lerini giymesine :)
Nihal Maya,
Bak ben su meselesini hiç düşünmemiştim. Ne güzel yapmışsın sen aramışsın. Bu konuda kesinlikle daha çok insanın harekete geçmesi gerekiyor. Ve de onların yıldırma politikaları karşısında uyanık olmak. Zor iş valla, ben de seni destekliyorum. Yardım edebileceğimiz bir şey olursa mutlaka haber ver. Sevgiler...
Açalya,
Çok teşekkürler. Siz de öyle, yazmaya devam, sizden çok şey öğreniyorum.
Hülya,
Yorumunu okuyunca, Taylan'la mı konuştun acaba diye düşünmüştüm :) Çünkü bu yazıdan önceki yazı için bana aynı yorumu yapmıştı da ben de bu yazıyı yayınlamamıştım. Sonra bu meseleyi bir sonraki yazıda ele alırım diye aradan 1 hafta geçince yayınlamıştım. O da senin bu yazdıkların yaşam tarzı çevrecilik demişti. Katılıyorum, kesinlikle örgütlü mücadeleyi desteklemek gerekiyor. Ama ufak adımlar da olsa bunları yazmayı önemli buldum, daha çok insanın öğrenip protesto etmesi adına belki bir faydası olur.
Gülçin,
Bana da aynı şey oldu, çok rahat başladım ve bir de gördüm ki görülen görünmeyen çoğu yerde plastik var. Ve evet dikkat etmeye başlayınca değişiyor bir şeyler. Biz bilinçlendikçe, etrafımızdaki insanları bilinçlendirdikçe daha da iyi olacak diye umuyorum. Şimdi eylemler belediyelerin plastik torba kullanımını yasaklamasıyla başladı ve ilerde umuyorum karbon footprint konusunda bir bilinçlilik geliştirip önlemler alacaklar.
ne idüğü belirsiz teflon kaplamalar yerine -ki ömürleri 5-10 yılda bir yenilenmeyi gerektiyor ve bir kaç yıl önce hindistandan giren ve kimlere satıldığı nedense takip edilemeyen radyasyonlu çelik ile üretilmiş olma ihtimalleri olan çelik tencereler yerine, anneanne babaanne yadigari emaye tencerelere geri dönüşü savunuyorum. piyasada hala kulpuyla herşeyiyle emaye olan tencereler mevcut ve emayenin dökülmesi kolay kolay mümkün olmuyor çok uzun süre gerekiyor. hele bir de döküm üstüne kaplama emaye ise daha da iyi. şu ana dek okuduklarım içinde en sağlıklı olduklarına inandığım emaye tencereler.. tabii toprak güveçlerden sonra
Nihal,
Ne diyorsun, çelikler de mi radyasyonluymuş! Dökme demiri ve toprak güveci duymuştum ama emayeyi ilk kez duyuyorum, sağol bilgiler için! Sonunda babaannemin dağ köyüne gidip staj yapacağım sanırım :) Bu kadar eğitim aldık ama elimizin değdiği şeyleri tanımıyoruz!!!
Post a Comment