October 17, 2010

Supermom - Süperanne



Pelerini tutan çocuk: Bak, sana söylemiştim, işte!
Diğeri: Hımm, şimdi anladım, demek bu şekilde başarıyormuş.

Bir önceki yazıda söylediğim gibi, gerçekten zor bu çağda ebeveynlik yapmak. Korkunç bir supermom (süperanne) dayatması var. Anne dediğin çocuğuna 24 saat bakar, işini gücünü bırakır yalnızca kendi bakar, emzirir, altını değiştirir, tuvalete bile slingle gider, duşa girdiğinde çocuğu anakucağında karşısına koyar, perdenin arkasından cee oynar, sürekli onunla konuşur, yalnız 'annecim' falan deyip çocuğun aklını karıştırmaz, çocuk bilsin yani kim anne kim değil (!), sonra aktivite yapar, biberonundan botuna vücuduna değen, evine giren her maddeye dikkat eder, tüm yiyeceklerini kendisini üretir, 6 yaşına kadar emzirir, gece birlikte yatar, televizyon, bilgisayar, cep telefonu kullanmaz, yalnızca kitap okur ve müzik dinler, aşı mümkünse yaptırmaz, yaptıracaksa da 6 yaşını bekler, çocuğunu hiçbir şekilde ağlatmaz, onunla ben diliyle etkileşime geçer, kullandığı kelimelere dikkat eder ve daha neler yapar neler!

Ulen yazık be! Süpermen bile part-time çalışıyordu. E peki nedir bu annelerden beklenen olağanüstü hallerin sebebi??? Sanırım birileri anneleri kamusal yaşamda istemiyor, "bizi cezbedici bir şekilde gerçek dünyayı göz ardı etmeye çağırıyor ve ebeveyn olarak asıl işimizin kendi yavrularımızla etkileşimlerimize ince ayar çekmek olduğunu ima eden 'çocuk-merkezli' ebeveynlik tavsiyeleri veriyor" (Peters, 2002).

Şüphesiz biberon, uyku, emzirme gibi konular da önemli, hatta politik imaları da olan ve kesinlikle tartışılması gereken konular. Ancak bunların ötesinde de kocaman bir dünya var, biz içinde olmasak da dönmeye devam ediyor, katılmak bizim elimizde...

Kolay değil tabii, çocuk işin içine girdikten sonra etrafınız öyle bir sarılıyor ki. Örneğin, çocuk gelişimi kitaplarının içinde çok kolay kaybolabiliyorsunuz. Ben de ilk zamanlar epeyce okumuştum, ancak sürekli ilişkilerime ayar çekmem gerektiğini düşünmek bana hiç mantıklı gelmedi. Verdikleri binlerce nasihatı akılda tutmak da zaten hiç kolay değildi.
- Ayyy bir dakika kelimeyi yanlış telaffuz etti, ne yapacaktım, yok düzeltmeyecektim, onun söylediği şekilde söylemeyecektim, e peki ne yapacaktım, hay allah, nerde bu kitap, hiç bulamam zaten lazım olduğunda!!! Neyse duymamazlıktan geleyim. Eyvaaaah, yeni kelime söyledi, tüh, onu da yanlış telaffuz etti... ulen bir kelimeyi de doğru tuttursa da ben de rahat rahat ilişki kurabilsem çocuğumla... 
Yok yok, kafayı kırdırtır insana bunlar. Biraz rahatlamak gerekiyor gerçekten, doğal davranmak. Oyun bir yere kadar oynayabilirsiniz, eğer o davranışı içselleştiremediyseniz, yatsıda söner mumlar.

Özde 2 madde var bence dikkat etmek gereken:

1. Kendimize ve yaşadığımız dünyaya iyi bakmak.
2. Tüm canlılara saygı göstermek.

Bu kadar. Bu maddelerin altı milyonlarca şeyle doldurulabilir. Örneğin, kendine iyi baksın, bizim gibi üniversiteye gittiğinde abuk sabuk şeylerle beslenmesin, sigara içmesin, 7/24 bilgisayar karşısında oturmasın, düzenli sporunu yapsın, entellektüel olarak da beslesin kendisini, vs.; tüm canlılara saygı duysun, ayrım yapmasın, hor görmesin kimseyi, insanları sevsin, hayvanların yaşam hakkına saygı duysun, vs.; dünyaya sahip çıksın, karbon salımlarına dikkat etsin, dikkat edilmesi için mücadele etsin, ve daha binlerce şey yazılabilir bu maddelerin altına. Ama hepsi şu iki maddede birleşir: kendisine ve yaşadığı dünyaya iyi baksın, tüm canlılara saygı göstersin. Bu kadar.

Ben şimdilik ilk maddenin ilk kısmı için harekete geçiyorum, bilgisayar başından kalkıp kuzuyla oynamaya gidiyorum. Şu ara en favori oyunlarımızdan biri onun hareketlerini taklit etmek. Kolları kaldırıyor, biz de kaldırıyoruz, ayaklarını yere vuruyor, biz de; koşuyor, biz de; düşüyor, biz yapmayınca hemen uyarı geliyor "anne de düşsün, baba da düşsün", düşüyoruz tabii, o da lazım arada, dünyaya farklı bir açıdan bakmak, empati kurmak :) Bu oyun sayesinde bir sürü yeni hareket buldu YavruSu, bize de yaptırıyor. Talim gibi, sıkıysa yapma :P Bir de içine ses ve ritm de ekliyor, o da çok zevkli oluyor ama zor bir hareket yaparken pırt yaparsa mesela ve biz yap(a)mazsak hemen başlıyor "anne de pırt yapsın", yok diyorum kızım, senin annen öyle şeyler yapmaz :P Ama dinler mi! Neyse, bir başka oyun da müzik açıp elimize shaker, mendil, vs. alıp dans etmek, yerlerde yuvarlanmak, atlamak zıplamak, tırmanmak; birlikte hareket ederken çok eğleniyoruz biz :)

E hala kalkmadınız mı bilgisayar başından? O zaman biraz daha motivasyon için bir de şu yazıları okuyun bakalım:

Kaostan uzak, rahat ve mutlu bir Pazar olsun... :)

16 comments:

Pratik Anne said...

Diyorum size bak ikinciyi yapin, super anneli kseyleri havada toz bulut oluyor. aldim cayira mevlam kayira buyuyor cocuklar. :)
Tek cocuk da isin yokmus gibi kasiyorsun.

Yasemin Aktuğ said...

Ben şimdi oturdum bilgisayar başına Evren. Oynadık oynadıki uyudu. Bi baktım senin yeni yazın.
Şu aralar tam oyun çocuğu oldular değil mi? Hayat=Oyun onlar için. Eee bizede figüran olmak düşüyor.

Allahtan benim kenem "Pırt" diye tutturmuyo(daha). Çok güldüm çok.
Sevgiler

Buse said...

Evren; Pratik Anne'ye tamamen katılıyorum. 2. çocuk herşeyi değiştiriveriyor.

Evren said...

PratikAnne ve Buse,
Diyosunuz diyosunuz aklımızı karıştırıyosunuz :P Önce bizim keçi Su kendi başına deliksiz uyusun 1 sene, anca sonra düşünmeye başlayabileceğim herhalde. O kadar da kuzu Su diye sevmiştim karnımdayken ama hiçbir işe yaramadı. O yüzden de şimdi 2 sene daha uykusuz kalmayı gözüm yemiyor valla ;)

Yasemin,
Evet hayatları oyun bunların, bize de çok iyi geliyor bu halleri tabii :) Keneye öpücükler, iyi ki tutturmuyor vallahi :P

füsfüs said...

evrencim yine harika toprlamışsın. inan şu çok iyi anne olmalıyım, her anımızı yararlı birşeyşeyler yaparak geçirmeliyim, ne yapmalıyım ne etmeliyim havasından çıktığımdan beri çok daha rahat, çok daha huzurluyum. bu kadar bilgi annenin işine yaramaktan çok sıkıntı veriyor bence de. hayati mevzuları (beslenme, bakım vb) yaşam biçimi haline ge5tirip gerisini hakkaten salmak gerekiyor sanırm

Deli Anne said...

ahah karikatür iyiymiş.. Pratik anneye ve Buse ye de katılıyorum, yaşasın
özgür anne-->özgür çocuk,
mutlu anne-->mutlu çocuk,
geniş anne-->geniş çocuk
önermeleri.

yeliz said...

Öncelikle PHUHHUAAUAU diye gülüyorum. Çünkü çok güzel ve neşeli anlatmışsın:)
sonra yazınla dün yaşadıklarımın paralelliğine oha şeklinde bakıyorum. dün Arca öğle uykusundayken böğüre böğüre ağladım ilkere. ben bu kadar kitap okudum bu çocuğun krizleriyle nasıl başa çıkamam diye. sakinleşmem yarım saatimi aldı:)))
sonra olarak tebrik ediyorum arkadaşım, bugün yarın son yaşadıklarımla ilgili iki satır yazacağım iznin olursa bu yazıyı link vermek isterim:)
öptüm

Sadece anne.. said...

Çok sevdim yazınızı çok!! :)

Ozgur said...

Cok guzel olmus cokkkk... bugunlerde ayni seyleri dusunuyorum yoksam ben mi yazdim. yok yok cok guzel olmus cokkkk:))))

Katil katil katildim.

Anonymous said...

merhabalar..
sakın aşısız bırakmayın çocuğunuzu.. sonra çok üzülürsünüz.. aşıların zararlı olduğu hippilerin uydurması:D doktorunuza güvenin!

Dr Gamze

ycurl said...

Evrenö ben su asi yaptirmayan annelerin superanne kategorisinde olmadigini dusunenlerdenim :) Ayrica soylediklerine katiliyorum yani en azindan soylediklerini yapmaya calisiyorum cunku eninde sonunda cocuk emekleyecek, yuruyecek, yemek yiyecek, sececek ve konusacak. Ay neden emeklemedi, yemek yemedi ya da konusmadi gibi sorularin net cevabi olamaz. Her yigidin yogurt yiyisi farkli oldugu icin de her annenin tarzi farklidir. Ayrica super anne tanimlamasini kim ortaya atmis onu da bilmiyordum. Allah bilir isguzar bir reklamcinin isidir ;)

Başak Çelik said...

Kalkamadım Evren'cim, işyerindeyim çünkü :)

10 ay aradan sonra, Yeliz'in gazıyla yeniden anne-bebe kitabı okumaya başladım ama pişman değilim. Hatta, post post yazıyorum; şöyleymiş de böylemiş, diye. Sevdim o kitabı çünkü, bana hitap etti!

Ama ara sıra, kendimi dediği gibi yakalıyorum (böyle mi diyecektik, hay allah, ne yapacaktık?) diye. Aslında, çözmüştüm ve kıvırmıştım uzun süredir, "içinden geldiği gibi davran" ebeveynlik yöntemini ama uzun süredir yapmadığım anne-bebe kitaplarına geri dönünce devrelerim karıştı. Düzelirim ama yeniden, çok sürmez. Aslında o kitabın da, onu bunu yapın demesinden çok, "niy eböyle yapıyorlar"ı anlatması hoşuma gitti :)

Haha, çok iyi yalnız, sana açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi!

Oynadığınız oyun süpermiş... ya Yavrusu'cuğumun hatrına, pırt da yapıver annesi :)))

Gulcin said...

o zaman o kadar da korkulacak bir sey degilmis bebek sahibi olmaya karar vermek :)

Anneler birbirinizin dilinden anliyorsunuz ama bir de anne olmayip bunlari okuyanlari dusun Evrencim :) (Anne degilsen ne isin var bu bloglarda diyeceksin ama napayim bebekleri cok seviyorum :)) Bir ara dusunmeye baslamistim bu is yogunluguyla ben asla iyi bir anne olamam diye.

Ohh be bana bile iyi geldi bu yazi :)

Evren said...

Füsfüs,
Çok teşekkürler. Evet sana katılıyorum. Biraz rahatlamamız gerekiyor hakikaten. Öpüyorum ikinizi de :)

Deli Anne,
Sağolasın! Sen de çel bakalım aklımı :) Ama önermelerin çok doğru. Peki aradaki statement ‘if then’ mi yoksa ‘if and only if’ mi :P

Yeliz,
Sağolasın! Dediğin gibi hepimiz benzer süreçlerden geçiyoruz… Çocuklar büyümeden bulucaz umarım bir yolunu :P

Sadece anne,
Çok teşekkürler! Senin sevdiğini duymak beni çok mutlu etti gerçekten :))

Özgür,
Çoook teşekkürler. Biz seninle hep pişti oluyoruz zaten :) Yoksa yoksa… Acalyaaa :)

Dr Gamze,
Bizimki verem hariç tüm aşılarını oldu zaten merak etme. Aşı üzerine çok büyük tartışmalar dönüyor da… Farklı doktorlar farklı iddialarda bulunuyor. Sen de biliyorsundur civa-otizm tartışmalarını…

Ycurl,
Süperanne tanımlamasını ben burda bir profesörden duymuştum ama fotoğraf ararken gördüm ki popüler bir kavrammış. Burdaki tanımın altını ben doldurdum, yani çaktırmadan da olsa böyle bir baskı var annelerin üzerinde, daha once de konuştuğumuz bilgicilik taslamaları vs. Bu aşı yaptırmama olayı da çok trendy oldu ona gönderme yapmak istedim ama ben de senin gibi düşünüyorum.

Gülçin,
Evet, seni anlamak zor zaten :P Ama bak bekliyoruz artık bilesin. Gördüğün gibi çokça eğleniyoruz :)) Ne duruyorsun hala? Daha çok motivasyon için bkz. annelik blogları ;)

Banu said...

Sevgili Evren, harika bir yazı, eline sağlık. Benim çocuğum yok ama ebeveynleri çok gözlemliyor ve çok şaşırıyorum. Senin en başta saydığın nedenler yüzünden ilgimi çekiyorlar. Gerçekten fazlaca abartmıyorlar mı? Sanki yeni nesil her anne ilk çocuğu kendisi doğurmuş gibi davranıyor; ideal ve mükemmel çocuğu yetiştirmeye çalışıyor ve bunu o kadar abartıyor ki aşırı bir stresle sürdürüyor yaşamını. Halbuki ideal diye bir şeyin olamayacağını, çocuk yetiştirmenin stresli değil mutlu bir iş de olabileceğini bir görseler... Bu elbette sadece benim görüşüm. Kimseyi yargılamıyorum; sadece gözlemlediklerimin çoğu böyle davranıyor ne yazık ki. Babalar için fazla bir şey diyemeyeceğim. Ya daha az karşılaştığımdan, ya da onlar daha RAHAT olduğundan... Geçenlerde yeni anne olmuş biri ablamla telefonda konuşurken tam da senin yazına denk bir laf etmiş: "Kendimi süper kadın gibi hissediyorum, Çiğdem!" demiş coşkuyla. "İşe de gidiyorum, bebeğime de bakıyorum, her şeye yetişiyorum. Aslında erkeklere gerek bile yokmuş!" İyi de bizim annelerimiz süper değil miymiş? Onlar asla böyle bir iddiada bulunmazken en şahanesinden annelik yaptılar bize. İşin sırrı neydi? Bence hiçbir şeyin üstüne düşmeden, her şeyi olması gerektiği gibi, doğal akışıyla yaptılar da ondan. Hiçbirinin süperlik iddiası yoktu; anne oldular sadece. Zaten bu da yeterliydi bence.
Dediğin maddelere de sonuna kadar katılıyorum. Bir gün anne olursam sonuna kadar arkasında olacağım bunların. Kendini bilsin, dünyayı bilsin. Yaşama ve içinde var olduğu bütüne saygı göstersin yeter. Zaten insan olabilmenin özü de bu değil mi? Ufkumu açtın, çok teşekkür ederim.

Evren said...

Sevgili Banu,
Cok tesekkur ederim. Cok guzel ifade etmissin. Sana tamamen katiliyorum. Ayrica, bizim ilkeleri guzel sozcuklerinle yeniden ifade etmeni de cok sevdim: "yasama ve icinde var oldugu butune saygi..." Kalemine, yuregine saglik!