YavruSu hiçbir zaman kolay bir çocuk olmadı. İlk başlarda ben sürekli bahaneler buluyordum, yok karnı acıktı, yok uykusunu alamadı, diş çıkarıyor, jetlag oldu, vs. vs. 3,5 aylıkken başladım diş çıkarıyor hikayesine, çıkardı mı 10,5 aylıkken ilk dişini :P Böyle sürekli olarak açıklama yapma gereği duyuyordum. Birkaç arkadaşım da dedi ki, ya Evren, bazı çocuklar böyle oluyor, yani karakteri dolayısıyla böyle olabilir. Aaa bir yaşıma daha gireceğim :P olur mu hiç öyle şey, çocuk rahatsız, o yüzden derdim. Sonradan anladım ki hakikaten rahatsızmış ama başka türlü bir rahatsız ;)
Bölümde bir arkadaşıma söylemiştim, "she is such a small goat" (tam bir minik keçi) diye, onun küçük kızı da aynı YavruSu gibiymiş, düşündü hak verdi. Amerika'da maymun derlermiş ama keçinin daha doğru bir tanımlama olduğuna kanaat getirdi arkadaşım da: gürültücü, inatçı, başının dikine giden küçük bir dağ keçisi :) Üstelik karnımdayken hep 'annesinin kuzusu' diye sevmiştim ama çıka çıka bir keçi çıktı içerden: keçi Su ;)
SAHNE 1:
YavruSu öğretmenlerinin tüm ihtarlarına rağmen ellinci kez ayakkabısını çıkartmaktadır. Kendi giyemediği için her seferinde giydirmekten bıkan öğretmeni artık biraz kızar. "Ayakkabını ayağında tutmalısın YavruSu, ayağına bir şeyler batabilir" diye söylenmektedir. Hiç oralı olmayan YavruSu'nun çözüm yolu öğretmenin dikkatini dağıtmaya çalışmaktır: "aaa look Anton, he is crying" (arkadaşını işaret eder ve ağladığını iddia eder). Öğretmeni bu durumu komik bulup YavruSu'yla uğraşmayı bırakınca kendisi hemen fırsattan istifade ederek yine ayakkabısını çıkarır, inat değil mi, 50, 55, 60, 100, .... Ayakkabılarını ayağında tut dedikçe çıkarmaya devam edecektir, çünkü o bir keçidir :)
SAHNE 2:
Anneyle baba birbirine yaklaşmak üzeredir, hayır kötü niyetleri yoktur, sadece birbirlerini özlemişler ve birazcık sarılmak istemişlerdir. Bunu gören YavruSu'nun suratı bir anda düşer, ama ne düşme!!! Sonra ağzını, japon çizgi filmlerindeki çocuklar gibi, suratının tamamını kaplayacak şekilde açarak tüm yaygaracılığıyla ortalığı ayağa kaldırır. Hayır bırakın başka çocuk düşünmeyi, bu noktadan sonra anne ve baba gözgöze gelmeye bile korkar olur artık.
Zaten bir çocuk fazlasıyla yetmektedir onlara. Hele 2 yaş dönemiyle birlikte keçilikten katırlığa terfi ettikten sonra bırakın çocuk düşünmeyi, yaşamı ve kaderi sorgular olmuştur artık anne-baba. Biz ne yaptık, bunu hakketmek için ne yapmış olabiliriz gibi sorularla kafalarını kırma noktasına gelmişlerdir artık ;)
SAHNE 3:
Araya girip "anne gitsin, go away mommy" diye diye anneyi zorla içeri gönderdikten sonra ancak rahatlayan cadı Su'nun sonraki hamlesi uyku konusunda gelir. Uyumamak için ilk önce bütün kitaplarını okutmaya kalkar, 1, 2, 3, son, son diye kandırarak 5-6 kitap kadar okuyunca, bakar ki uykusu gelmektedir; gözleri kapanmak üzereyken hemen kitapları bir kenara iter ve yatağın içinde doğrularak zıplamaya başlar. Uyku zamanı olduğu hatırlatılınca bu sefer de tüm şirinliğini takınarak karşısındaki insana gıdı gıdı diye oyunlar yapmaya başlar. Anne ve baba bu konuda epey deneyimli olduğu için oyuna gelmez ve tüm ciddiyetleriyle uyuması gerektiğini hatırlatırlar, bu sefer ufak çapta bir kriz ortamı oluşturarak "aşağı inelim" diye ağlamaya başlar. Sonra bu konuda da karşıdan dirayetli bir duruş görünce bu sefer de "meme" veya "şüt" diye ortalığı ayağa kaldırır. Emme faslı bittikten sonra artık iyice kıvama gelmiş olduğunu düşünür anne ama bu sefer de bağıra bağıra şarkı söylemeye başlar YavruSu ve hiç uyumayacağını düşünüp imdat diye bağırmak üzereyken, bir anda fişi çekilmiş gibi uykuya dalar. Bu mucizevi olayın yaşandığı an, en iyi ihtimalle saat 10 sularıdır. Genelde on buçukta uyuyup sekizde kalkar. Tabii arada sayısız kez uyanmazsa...
Bundan sonra "oh, gece artık size kaldı, hadi yine iyisiniz" diye düşünüyorsanız çok saf ya da çocuksuz olmalısınız. Çünkü kalan enerji diye bir şey yoktur, biten hatta eksiye düşen enerji vardır. Bu noktadan sonra, ya kendinizi bir süre yemeye verirsiniz ve eblek bir şekilde bilgisayara bakarsınız, ya da siz de sızıp uyursunuz ki ben çoğu zaman kendimi ikinci durumu icra ederken buluyorum daha doğrusu sabah kalkıp "haydaa gene sızmışım, bir gece daha karanlıklar ülkesinde yitip gitti; ama bu gece bu ülkeden birilerinin bacağını kırmazsaam; hayır kıracam da..." diye sayıklarken yakalıyorum. Neyse ki gündüz 1-1,5 saat uyuyor da biraz olsun dinleniyoruz. Gerçi gündüz uykusuna yatırmak için harcadığımız enerjiyi düşünürsek, 1,5 saat uyusa bile telafi etmeye yaramıyor. En iyisi artık gündüz uykularını kaldırmak olacak sanırım.
* * *
Böyle işte. Her gün bunun gibi onlarca sahne yaşanıyor. Giyinmesi/soyunması, arabaya binmesi/inmesi, banyoya girmesi/çıkması, uyuması, yemesi, ... her biri ayrı bir mücadele alanı artık. Ne diller dokuyoruz, bu sürecin sonunda politikacı olup çıkacağız valla. İkna kabiliyetimiz gelişiyor diyordum ama YavruSu'nunkinin yanında hala solda sıfır. Böyle bir özelliğin gerekli olduğu bir iş varsa Evren'in 'açık iş ilanı'nda yazdığı gibi, bizden de iyi bir aday yetişiyor :)Tabii ki dünyada yaşanan inanılmaz olayların yanında bizim yaşadıklarımızın hiçbir önemi yok. Zaten yanlış anlaşılmasın, sadece eğlenmek için yazdım. Yoksa herhangi bir şikayetimiz yok, tam tersine zorlansak da arada sırada, her durum ayrı güzel, ayrı keyifli.
Ama illa okumaya devam etmek istiyorsanız, hala bıkmadıysanız, iki önceki yazıda yazdığım iğne anektodunu nerede okuduğumu buldum :) ona bakabilirsiniz. Işıl ve Fethiye sağolsun, yazdıkları yorumlarla dünyamı aydınlattılar. Işıl, bu anektodun ilk olarak kim tarafından kullanıldığını yazmış. Çok şaşırdım, çünkü bu örnek Adam Smith tarafından Wealth of Nations kitabında endüstriyel devrim öncesi yazılmış. Evet öncesinde! "Ardından da Marx Kapital'i yazmış ki amacı Adam Smith'in bunu ne kadar doğal bir süreçmiş gibi anlatmasını eleştirmekmiş". Bu bilgiler için Işıl'a ve okuduğum yeri bulmamı sağladığı için Fethiye'ye çok teşekür ederim! Anektodun yer aldığı Yıldırım Türker'in yazısını okumak için buraya bir tık. Biraz daha motivasyon için yazıdan bir bölüm:
"Tembellik, insanın en insani hakkıdır. Emeğin kutsallığı safsatasına karnı tok olanlar özgürlüğü tanımlamaya en yakın duranlardır. Çalıştıranlara iktidar, çalışanlaraysa emeğin kutsallığı, öyle mi?
Vakit, nakit değildir! Vakit, hayattır! Hayatına dön. Fazla mesaiye kalma."
20 comments:
Iyidir kecilik iyidir :) Ben de cocukken cok inatciymisim. Hatta bir iki elbisem varmis onlar disinda bir sey giymezmisim hergun ayni elbise ile dolasirmisim. Hala da inatciyimdir :) O yuzde kecilere bulasmayiniz Evren hanim :))
Tam yatacaktim ama yazmadan edemedim; bugun yeniden izledim bazi videolarini ve yine dedim icimden "bir gun bir kizim olursa insallah boyle tatli olsun!" Tam ustune bu yazi gelse de kararimdan vazgecmiyorum :)
******
Vakit Hayattir! Hayatina don! Fazla mesaiye kalma! bunu bilgisayarimin yanina asmak artik farz oldu!
Iyi geceler Evren pardon tabi KeciSu uyumaniza izin verirse :)
Bak bu anlattiklarina harfi harfine uyan birisi de bizde var! Fazlasi var, eksigi yok. Ama bende oyle sizdeki kadar sabir da yok. Aglama seanslarina icim elvermiyor. Acayip kotu oluyorum. Ama durdurmak da lazim bazi seyleri. Masanin uzerinde hoplaya ziplaya yuruyecekmis mesela. Mermer sehpada sip(ziplayacakmis) yapacakmis. Bizde ikna olmak da yok. 5 gun ugras. Dedigi olmadan olmuyor hicbirsey ya da aglayacak bol bol :(((( 2 yas sendromu dedikleri bu mu acep? 1 yasina kadar mukemmeldi kerata. Ne zaman ust kattaki 4 ay suren insaat basladi(tam da dogumgununde) ve bizimki aglamasini istemedigimizi farketti, o noktada isimiz bitti, nakavt!
Ycurl'cugum, buradan da sana satasmadan edemeyecegim :P Bizde ana inatci, baba inatci, oyle cocuklugunda falan da degil. Her daim. Acayip inatci hem de. Kucumenin inatci olmamasi imkansiz ama bu kadar da olmaz ki :)
ycurl,
Korkulur valla sizden :) Yok pes ettim ben zaten, bulasmam hayatta :P
Gülçin,
Sen de az inatçı değilmişsin o zaman :P Bak bir daha söylüyorum, az evvel uyudu, 11'de! Gece mece yok bize :(
Berceste,
Tahmin edebiliyorum. Bu ağlama seansları beni de çok etkiliyor. İkna olayı da aslında dediğin gibi, Evren'den gaza gelip yazmıştım ama en basitinden emzirme deneyimimizi düşününce yanlış yazdığımı farkettim, düzelttim :P Emzirme olayları uyku düzenimizi çok fazla etkileyince bırakmayı istedim, 3 kere denedim, üçüncüde çok kararlıydım ama 2 hafta sonra ben pes ettim artık. O ağlayacak bol bol dediğinden oldu, ama ne ağlamak, gece gündüz hiç durmadı :((( Sonuç olarak başladık tabii, şimdi bir daha bırakmaya cesaret edemiyorum artık. Sanırım dediğin gibi 2 yaş olayları ekstra oluyor. Geçecek diye umuyorum. Bu da telkin mekanizması herhalde, dayanma gücü veriyor :P Kolay gelsin bize!
Ben onu keçi su olarak da çok sevdimmmm :) Peki, henüz o aşamaya gelmemiş tecrübsiz anne olarak bir fikrim var!!! Hani akşam 10'da uyuyor ya bu keçi? Muhtemelen siz de önceki 1,5 saatinizi onu uyutmaya harcıyorsunuz.. Bıraksanız kendi haline... 10'da değil de 10:30'da olur ama uykusu dayanılmaz boyuta gelince bir kitap okuyup emzirip yatırsan mesela? Olmuyor mu? :)???
Evren, ben de aynen senin yazdığın gibi sonunda kızımın zor bir çocuk olduğunu kabul etmek zorunda kaldım. 2 yıl sonunda oldu bu! O zamana dek hep babası, nenesi, dedesi vs kızım hariç başka herkesi kendimce suçladım . Çünkü benimleyken pamuk gibi olan Balsultan
diğerleriyleyken minik bir aslana dönüveriyordu. Lakin kardeşi doğupta ben daha fazla yorgun ve sabırsız olunca kızımın gerçeklerini gördüm. Maharet benim kızımı idare etme (bu laf pek uygun düşmedi ama aradığım kelimeyi de bulamadım) biçimimdeymiş. Neler yaptığımı da yapmaya sabrım kalmadığımda fark ettim. Çok şey yazabilirim ama uzatmayayım daha fazla. Temel hareket noktam şu: Çocuklara sınır koymadığın zaman garip bir şekilde sınırları o kadar da fazla zorlamıyorlar. (Gordon'dan hatırlayanlar çıkabilir bu cümleyi.) Yani asla ikna etmek için zorlamıyorum. Sizdeki gibi ayakkabı giyme sorunu çıktığında "Ayakkabılarını giyer misin kızım? Ayağına bir şey batmasından korkuyorum" diyorum. Giymiyor, hiç üstelemiyorum. Bir kaç kere daha ayakkabısız olduğunu gözüme sokacak harekteler yapıyor, tepki vermemi bekliyor, oralı bile olmuyorum. Sonra bakıyorum kendiliğinden sessizce giymiş. Farkındayım çok uzattım ama Evren bunu eğer denemediysen dene, ben çok faydasını görüyorum bizim keçide. Yavrusu'ya öpücüklerimi gönderiyorum.
çocukların böyle dönemsel-günlük sorunlarını anlatırken bazen dünyanın sonuymuş gibi anlatıyoruz di mi? çocuğu olmayan biri nasıl da alık alık bakar bize. "ay gece çok zor uyudu, sabah da birşey yemedi. allahım ne oalacak bu çocugun hali???"
tuna da uzaktan "ayy ne şeker şeyy" denen ama cidden çok zorlu bir çocuk. iade edip daha uyumlusunu almak istiyorum. kazıklandığımı hissediyorum bazen :P
Fotograf degismis :)
Daha once de yazdim ama IE tanimiyor su bu bir sorun cikti Blogger'da :(
Eylem, yok oyle olmuyor bizimkinde :( Kacta yatirirsan yatir, ayni sure yasaniyor. 10'da da, 1'de de. Dun hic uyutmadim mesela. Anca o zaman gene aglayip vizvizlayip uyudu ama o uyutmadigim saatleri anlatmayayim. Inanilmaz huysuz ve huzursuzlasiyor uyumayinca. Koltuk minderleri yere iniyor, esyalar yerlerinden oynatiliyor. O iki yasindaki bocukte bu kuvvet diye sasirtiyor. Ama oglen uykusundan kalktiginda mesela tadindan yenmiyor. Bal seker, cok muhtesem oluyor. Is uykuyu almasinda ama ikna da olmasinda :)
bir ara böyle bir dönem oluyor sanırım. günlük yaşamdaki sıradan her aktivite çetrefil bir sorun haline gelebiliyor çocuklarla. sonra sonra azalıyor ama. umarım umarım katırsu kıvamına gelmeden atlatırsınız.
ama evren çok eğelnedim yazını okurken, eline sağlık:)
arada çok çıldırtıyorlar:) umarım geçici bir dönem olur, uzun soluklu bir süreç, şöyle diyelim umarım ergenlik dönemi ılımlı geçer:)
Ben diyeyim komedi, siz diyin Kabus ya da korku filmi! Tabi bana böyle oturduğum yerden gülmek kolay geliyor, ama ne diyeyim, sabır diliyorum size. Yine de çok eğlenceli de görünüyor :)
Ayrıca bu yeni model cücelerin hepsi bir garip, hepsi ayrı keçi. Yanılıyor muyum? Biz kuzu gibi bebelerdik ama şimdikiler ekstra fırlama sanki.
Keçisu'ya kocaman öpücükler...
Hele dogustan inatci keciyle terrible two biraraya gelince tadindan yenmiyor. Sokakta yarattigi rezaletin icinden cikamadigim icin ciddi ciddi 112'yi aramayi, polis-itfaiye-ambulans cagirmayi düsündügüm bir gün bile vardi, hic unutmuyorum. Simdi daha mi iyi? Emin degilim, o degil de ben ögreniyorum sanki nasil hareket etmem gerektigini...
Dun aksam yatti bizimki, arkasini sivazlamamizi istedi. E hadi yaptim biraz, sonra hadi gidiyorum banyo yapacam vs dedim, yok su istiyormus. Peki, su verdik, tam cikacam beraber uyudugu bir maymunu var, "maymun needs a hug" demez mi. Hay maymununa senin. Tam cikacam odadan, "maymun needs a kiss". Onu da verdik, "Oh, he wants su", too. Aynen bu kelimelerle. Bulut yeter oglum, anne yoruldu, uyumasi lazim dedim, "where is baba" dedi sipa ya. Iki tane oyuncagi var ya evde, oynasin dursun bizle.
(bir de, nedense google hesabimla yorum gonderemiyorum senin bloga, bende mi oluyor bu is bi tek?!)
off valla okurken kızımın o zamanki halleri geldi aklıma.keçilik sanırım tüm çocukların içinde var.aynı uyku faslını biz de yaşıyorduk, hatta bizimki gece 11-12 yi buluyordu.öğlen uykusu kaldırmak çözüm olmuyor, bu seferde uykusuzluktan bir delirme ortaya çıkıyor.bu derdimiz kreşe başlayınca çözülüyor, kreşte yorulup evde sızıyor :)biraz daha sabır diyorum
keçi su canım benim ya çok tatlı. Allah şanslarını iyi etsin.çocuklar güle benzer:)
keçi de olsa,kuzu da olsa çok tatlı annesi :)
minik keçi yaaaa.. dinleme sen sakın anneni, çok tatlısın sen, çok... :)) hem keçi olmak, kuzu olmaktan daha güzeldir.
evrencim, iki soru:
1. minik hala anne sütü alıyor mu?
2. geceleri uyanmaya devam mı?
çooook öptük sizi.
senem
Evet zor çocuk tanımlaması budur. Bir arkadaşımla sohbet ediyorduk çocuklarımızla ilgili.. ben dedim ki biz bir yere gidemiyoruz, bir yerde oturup bir şey yemeye kalksak burnumuzdan geliyor, Selim kesinlikle durmuyor, kıyametler kopuyor(bebeklikten itibaren), öyle feci ağlıyor ki herkes bir kazaya uğradığını düşünerek koşuşturuyor.. anlatırken sanıyorum ki herkesin durumu böyle.. arkadaşım dedi ki: bizimki hiç öyle değil, biz her yere çok rahat gidiyouruz, hiçbirşeyimizi kısmıyoruz, bizimki acayip uyumlu.. o an birden dank etti.. anladım ki bizim halimiz hal değil.. tevekkeli bana diyorlardı sen selimi büyütürken 10 çocuk büyütmüş kadar oldun diye.. ama Evren'cim geçiyor ki ne geçiyor.. 4 yaş ergenliği diyorlar.. Selim 4 yaşında çok olgunlaştı aksine.. KeçiSu gene KuzuSu ya döner iyice anlayınca ve anlaşılınca.. sevgiler.
Evren,
En son ne oldu biliyor musun, bizimki ağlıyordu yine hiç olmayacak bir şey için (bir arkadaşının bizde kalması için ama kız 4 saat uzaklıkta oturan anneannesinin yanına gitti, yani hiçbir şekilde mümkün olamayacak bir şey), neyse, sonra bana baktı ve muhtemelen suratımı çok vahim durumda gördü, bir an için ağlamayı kesti ve hemen tekrar başladı: "ben ağlıycaaam, ben ağlıycaaam" diye... Güler misin, ağlar mısın??? Katılıyorum kesinlikle tadından yenmiyor :))
Fethiye,
Çok güldüm ya :))) Cümleler süper! Sen git, sıradaki gelsin, biraz da onunla oynayayım, hahaha! Bizimki de benimle iyice bir uğraştıktan sonra, dayanılmaz kıvama getirip babaya sarıyor. Kolay gelsin bize :)
Google hesabı olayını bilemiyorum. Diğer Google hesabımla denedim, bir sorun olmadı ama... umarım geçici bir şeydir.
Coraline,
Bizimki kreşe gidiyor :)) Orada da 1,5 saat uyuyor. Sabah da öğleden sonra da dışarıya çıkarıyorlar, normalde yorulması lazım ama biraz da yapısal sanırım, bunun babası da uyku konusunda çok kötü. Ama kesinlikle katılıyorum sana, öğlen uykusunu kaldırınca uykusuzluktan deliriyor, çok yoruluyor, onun için kötü oluyor, çözüm değil yani. Güzel dileklerin için çok teşekkürler :))
Moda Gezgini,
Çok teşekkürler, sağolasın! Benzetmen çok güzel olmuş! N'apalım, katlanacağız dikenine, seviyoruz gülümüzü biz de :))
Es,
Çok teşekkürler, sağolasın, gören gözler güzel :))
Senemcim,
Sağolasın, o senin tatlılığın :)
Sorulara gelince, hala anne sütü alıyor ama gece emzirmelerini kestim. Taylan sağolsun, bir süre hep o yattı yanında. Bizimki 1 hafta kadar geceleri kalkıp onun memelerini de yokladıktan sonra süt gelmediğine ikna olup uyanmamaya başladı. Şimdi nadiren uyanıyor ve genellikle su içip hemen uyuyor, diş dönemleri hariç tabii. Şu ara son iki köpek dişi dolayısıyla yine ayaktayız geceleri. Bir gece Taylan yatıyor, bir gece ben; nöbet tutuyoruz yani ;)
Deli Anne,
Bizimki de aynen Selim gibi, küçükken sürekli bağırıyordu, sanırım gezmek içinmiş, çünkü şimdi de hayatta oturmuyor :) 4 yaş diyorsun ha, sabırsızlıkla bekliyorum... Sevgiler bizde de :))
şekerim kah tebessümle kah iç cızırtısıyla okudum yazını.biz de yaşadık desem,hala yaşıyoruz desem bir nebze rahatlatır mıyım içini bilemiyorum.9 yaşındaki oğlum hala keçi oğlan:)ne zor büyüttük ne zor neresinden başlanır nasıl anlatılır.eşimle her sohbetimizde keşke ikiz büyütseydik daha kolay çıkarmışız işin içinden deriz.ömrümüzü yedi desem az gelir.saçlarım dahi oğlum sayesinde beyzladı o derce vehamet anlayacağın.eşşek kadar oldu sıpam hala üzer,hala yalnız uyumak istemez,hala avm lerin ortasında bağıra çağıra yürür.biz her şeyi göze alarak 2. çocuğu yaptık .araları çok uzun oldu ama tek odaklandığımız oğlumuz olunca onda ilerleme kaydedemeyceğimizi anladık.şimdi kafamız biraz daha rahat.yeri geliyor o bağırıp çağıran oğlanı ne halin varsa gör deyip sallamıyoruz çünkü bir bebeğimiz var.düzelme oldu mu kardeşten sonra dersen kesinlikle fark etti.abilik iyi geldi diyor gören tanıyan herkes.biz 8,5 yaş koyduk iki kardeş arasına .meğer çok hata etmişiz.keşke daha önce yapsaydım senin gibi karamsarlığa düşmeseydim diyorum şimdi.sevgiyle kal şekerim...
Post a Comment