April 20, 2012

"Agaclar adina konusuyorum"

1940'larin ortalarinda "Hava bedava, su bedava" demisti Orhan Veli; 1980'lerin sonunda "Hava bedava, su pet siselerde" dedi Cem Karaca; simdi, 2010'larin basinda, Dr. Seuss'un distopik oykusunden uyarlanan The Lorax filminde ise, hava da su da, artik pet siselerde.

Bastan soyleyeyim, filmin cok fazla handikapi var. Her ne kadar cevreci ve kapitalizm karsiti bir mesaji olsa da klasik Hollywood animasyonu olmasi dolayisiyla kapitalizm cemberinin tam ortasina dusen bir film. Ayrica kitapta olmayan bir ask oykusu eklenmis ki, akillara zarar oldugu kadar, cinsiyetci de. Filmin kahramani Ted, sevdigi kizi etkilemek icin, kizin hayali olan gercek bir agac bulmaya calisir. Cunku kiz kendisi kocaman bir binanin dışını agac resmiyle kaplayabilir ama tohum arama isini 'nedense' kendisi yapamaz!

Evet kasabada tek bir tohum yoktur, tek bir agac, tek bir bitki, insanlar disinda yasayan tek bir canli. Hepsi, vakti zamaninda Truffula agaclarini kesip "thneed" (baslangicta anlamsiz bir orgu parcasi ama sonradan cok amacli kullanimi kesfedilen bir sey) yaparak zengin olmaya calisan Once-ler tarafindan yok edilmistir (burada bir parantez acip Dr. Seuss tarafindan yaratilan "Once-ler" kelimesinin anlami uzerinde durmak gerekir, cunku gercekten ozenle secilmis, anlam dolu bir kelime: bir kaynagin yeniden uretilmesini dusunmeden yalnizca bir kere (once) kullanan birisi anlaminda). Ormanda yasayan canlilar da agaclar kesilince, ormani terk etmek zorunda kalmistir. Tabii agaclar yok olunca, isini kaybeden Once-ler da kasabayi terk edip eskiden ormanin oldugu yerde, herkesten uzakta pismanlik icinde yasar.

Kasabanin yeni patronu ise, agaclarin yoklugundan fayda saglayan Mr. O'Hare'dir. Pet siselerde ve su bidonlarinda hava satar herkese. Insanlar da uzaktan kumandayla renk degistiren teknolojik ve de plastik agaclarla bezenmis bu pseudo-utopik kasabada mutlu mesut yasarlar. Gencler bilmez bile bir zamanlar gercek agaclarin oldugunu.

Filmin kahramani Ted, agaclar hakkinda arastirma yaparken anneannesinden Once-ler karakterinin yasadigi yeri ogrenir ve onun pesine duser. Burada ikinci oyku, gecmisin oykusu anlatilmaya baslanir ve Lorax karakteri de bu noktada devreye girer.


Lorax orman cini gibi bir seydir. Buyulu bir sekilde gokyuzunden iner ve "agaclar adina konusur." Ne yapar ne eder ama Once-ler'i bir turlu agaclari kesmekten alikoyamaz. Ve orman tamamen yok edilince, Lorax da uzgun bir sekilde gokyuzundeki yerine geri doner. Ancak tek bir tohum birakir Once-ler'a, bir de uzerinde UNLESS yazan taslar. Ve Once-ler Ted'le karsilasinca anlar ki, Lorax'in demek istedigi sudur:

Tam olarak cevirebilmem mumkun degil ama kabaca soyle: 
"Senin gibi birisi cokca dert etmedikce, hicbir sey iyiye gitmeyecektir

Sonunda, Once-ler, Ted'in bu ozel kisi oldugunu, bu isi dert ettigini anlar ve tohumu Ted'e verir. Ted de tohumu kiz arkadasina goturur ve birlikte kasabanin merkezine dikmek icin yola duserler. Baslangicta kimse gercek bir agac fikrine sicak bakmaz. Cunku agaclar toprakta yetisir, toprak pistir, sonra gercek agaclarin yapraklari dokulur, ortalik kirlenir, vs. Ama orada klasik Hollywood sahnesi devreye girer ve Ted'in konusmasinin uzerine herkes bir anda birlikte sarki soylemeye baslar, O'Hare da korumalari tarafindan hava yoluyla bir zamanlar rant elde ettigi havaya gonderilir.

Simdi ben daha once cok etkilendigimi yazmistim ama dusundum ki, film degil oykuydu beni etkileyen, Dr. Seuss'un orijinal oykusu. Ve Dr. Seuss gibi cevreci ve tuketim karsiti bir insan, oykusunun bu sekilde tuketim malzemesi haline donusturuldugunu gorseydi eminim kahrolurdu. O yuzden Lorax'in yolundan gidip ben de agaclar adina konusmaya karar verdim ve diyorum ki, siz bu filme gitmeyin! O para ve zamanla, iyisi mi, bulundugunuz yere bir agac dikin. Hem ben size butun filmi anlattim, gerek kalmadi artık izlemenize :) Ayrica bakin 22 Nisan Dunya Gunu. En iyisi siz bu hafta sonu dunyaya bir guzellik yapin ve su agaci dikin, olmadi bir agaca sarilip tesekkur edin. Hala sarilabildigimiz bir agac oldugu icin sansli oldugumuzun farkinda degiliz belki ama unutmayin, bir zamanlar sular da ozgurce akiyordu, HES'ler gelmeden kisa bir sure once... Hatta cok fazla canli turu vardi, simdi bu hizla gidersek 2050'de baliklar da terk edecekmis bu dunyayi... O yuzden "Her Gun Dunya Gunu" deyip cok gec olmadan eyleme gecin. Nasil mi? Mesela Bir Dolap Kitap Hafta Sonu 9. sayisindaki geri donusum fikirlerine bakarak, ya da asagidaki gibi sehir pazarini basarak :) Unutmayin "sizin gibi biri olmazsa olmaz!"



10 comments:

firarperest said...

Söyleyecek söz kalmamaış, hareket lazım :)
Geçenlerde okuldan bir arkadaşla Türkiye'nin doğa güzellikleri ve Ayder Yaylası hakkında sohbet ediyorduk. Kendisi de Coğrafya Öğretmeni. Muhabbetin bir yerinde evinde çam tohumlarından fideler yetiştirdiğini söyleyince hayli şaşırdım - ki apartmanda yaşıyor.- Fideleri bahçesi olan arkadaşlarına hediye ediyormuş. Ben öyle çok umutlu ve ütopik düşünen bir insan değilimdir. Yapabileceğim en iyi şeyin öğrencilerimin ve çocuğumun bu bilinci hissetmelerini sağlamak olduğunu düşünürüm. Ama böyle şeyleri duyunca da seviniyor insan.

Can birkaç gündür televizyon talebinde bulunmuyordu. Çok güzel vakit geçirdiği için aklına gelmedi anlaşılan. Bugün iki program izlemek istediğini söyledi. Biri Bay Becerekli'ydi. Diğer tercihi "Beyblade" den yana oldu. İzin verdim. Geçenlerde dayısına bilgisayarda Ben10 izlemek istediğini söylemiş dayısı da açmış. Anneannesinin etrafta dolaştığını gören Can, dayısının kulağına "Sesini kısalım da anneannem Ben10 izlediğimi görmesin" diye fılsıldamış. Dayısı da bu çocuğa böyle yasaklar koyarsanız gizli gizli ve yalan dolanla işler yapmayı öğretmiş olursunuz diye tepki gösterdi. Şimdi bu durumda doğru olanın ne olduğuna gerçekten karar veremiyoruz. Kaldı ki Can'a yerine göre zaten kötüyü de sunuyoruz.

Can'a başkalarına vurmanın, şiddetin kötü bir şey olduğunu öğrettiğimiz için etrafındaki çocuklar tarafından tataklandığında başını önüne eğip geri çekiliyor. Bu durumda ben çocuğumun kişilik gelişimine zarar vermiş oluyorum. Yani kendimizi soyutlayamadığımız yaşamın gerçekleri var. (bir çocuktan bahsederken "öğretmek" sözcüğünü kullanmak çok yanlış geliyor bana her zaman hissettirmekten yana olmuşumdur ama her ne kadar kalıba sığmamaya çalışsak da biz de belirli bir kalıpta yetiştirildiğimiz için olsa gerek bazen tıkanıp kalıyorum )

Bütün bunları niye yazdım :)Birincisi yaşadığım düzene ait değilim; uyumsuzluk ve hazımsızlık problemim var. Çocuğumu bir sürü olumsuzluğun yaşandığı bir toplumda yetiştirmeye çalışıyorum ve ciddi çelişkiler yaşıyorum olanla olması gereken arasında. Bu yüzden ona örnek olmanın yanında doya doya çocukluğunu istediği gibi yaşamasından yanayım.

İkincisi; biz aslında bu filme gitmeye niyetliydik. Ben10 ve Beyblade'den daha iyi en azından diye düşünüyordum.

Üçüncü; sen de yazdıkalrında haklısın. Kitabına bakayım bi :)

Feride said...

biz geçen hafta gitmiştik bu filme.. Daha önce öyküsünü duymamıştık ve film hakkında da olumlu/olumsuz fikrimiz yoktu.. Sonra instagram vesilesi ile senem'den öyküsünün çok iyi olduğunu ögrenmiştim.
Filmi izlerken ben de bir türlü bu kadar akıllı ve cin bakışlı lanse edilen kızcagızın neden kendisi bir ağaç tohumu aramadığını anlamlandırmaya çalışıp durmuştum, cinsiyetçilik hiç aklıma gelmemişti, harikasın! kafamdaki bulanıklık gitti ve taşlar yerine oturdu.
Sonraa; öykünün sonu da böyle mi bitiyordu bilmiyorum ama ben de kendi kendime keşke hatalardan geri dönüş bu kadar kolay olsa diye düşünmüştüm.. telafi her durumda mümkün müdür ki bir tohum ektik ve bize küsen doğa ile yeniden barıştık.. Artık ağaçlar geldiğine göre hayvanlar da geri gelsinler çıktıkları yerden, balıklar zıplasın, haydi hop oynayalım dans edelim diye düşünmüştüm. Her filmin sonu klasik pek mutlu, çok mutlu..
Ama diyebilirim ki tamamen tesadüf eseri girdiğim bu film gündemimize girivermişti bu hafta. Komşu teyze ile yapılan bir sohbet neticesinde ona gaz verip bahçeyi ekmesini sağladık, bize de bir çilek, domates bostanı ayırmasını rica ettik. Ayrıca bu hafta elinde büyüteçle gezip ot böcek yaprak inceleme merakı doğdu Saliha'nın içine. Her cümlesinde "lorax'ta toprak aradılar buldular ve tohumu ektiler, sonra da sulayıp ağaç oldu" diyor.. Daha önce de yapraktan, ağaçtan, çevremizi kirletmemekten bahseder dururdum da bu kadar etkili olamamışım diye düşünmüştüm.. Hele o kirlenen denizde balıpa yapışan kimyasal artık sahnesi vardı. Sinemadayken bana dönüp çok duygulandım anne dedi ve denizi kirletmeselerdi keşke dedi. Çocuğuma dert oldu koca adamların sahilde çekirdek filan püfflemeleri şimdiden.
film de bir de once-ler in gerçek mesajını veremediği çok açıktı. Tek tek diye çevirmişler ve orada belki çocuk aklının merak etme gereksinimi duymadığı fakat yetişkinlerin bence kesinlikle burada bi eksiklik var diye sorduğu bir ayrıntı göze çarpıyor. Neden bu adamın adı Tek Tek değil mi ama.. Keşke öyküden daha önce haberim olsaydı dedim yazına birlikte.. Kitabı mutlaka bulmalı, lorax ı ağaçlar adına konuşan bu tüylü cini unutturmamalı..
HES ler ise çok iç yakıcı Evren. 4 yıl önce Hasankeyf te neredeyse gözyaşlarımı tutamayacak, ağlayacaktım.. O güzellik, o coşku.. nasıl harab ederler bu doğallığı diye kahrolmuştum. Gelmesi muhtemel sonları düşünürken

bekar anne said...

Pazar günü köyümüzdeki bahçeye ağaç dikecektik, isabet olmuş :)) teşekkürler bu güzel yazın ve uyarıların için de :) tüketmek kolay, üretmek zor.dünyamız için, çocuklarımızın geleceği için biraz daha çaba...

Berceste said...

Ben de filmi cok merak etmistim ve gitmek niyetinde idim! Doga adina,agaclar adina...
Wall - E gibidir diye ummustum. Demek boyle imis...

Yaziya gelen yorumlar ne hos, boyle insanlarla ayni dunyada yasamak ne hos :)

Ekmek, bicmek, Istanbul'da elini topraga degdirmek isteyenleri Permablitz Istanbul gruplarina davet edelim, Yahoogroups'da ve de Facebook'ta.

Nedir bu permablitz derseniz de sizi suraya alalim http://berceste.blogspot.com/search/label/Permablitz bir gez goz arpacik yapin :)

Buse said...

Şimdi Hes'ler balıklara zararlı, Rüzgar çiftlikleri kuşlara, biomass GDO olayını coşturuyor.Güneş de olmaz, güneşten büyük miktarda enerji emmenin nelere yol açabileceği daha öngörülemiyor. Hidrojen, bor çok pahalı. Nükleere ve fosil yakıtlara zaten hiç girmeyeyim. Peki nereden elde edeceğiz enerjiyi?

Berceste said...

@Buse - Amish lere soralim :)

Gulcin said...

cok uzuluyorum. bir zamanlar bugun elimizde oyuncak olan teknolojik aletler de filmlerdeydi sadece. aa olmaz bu kadari da deniyordu. oldu. hayatimizin sahibi oldular hem de. bu filmdekiler de gercek olursa diye cok korkuyorum. ve cok sinirleniyorum. cunku biz tamam belki cok degil yaptiklarimiz ama cabaliyoruz. yetemedigimiz yerde uzuluyoruz ne yapabiliriz diye dusunuyoruz. ama baskalari har vurup harman savuruyor suyu, topragi, herseyi. ben asla sizler kadar olamadim, sizi hayranlikla izliyorum ama hicbir caba icinde olmayip tuketenlere de gercekten cok kiziyorum.

gecen gun bir programda guzellik ogutleri veriyorlar. Yuzunuz tek kullanimlik urunleri sever. Asla normal havlu kullanmayin. kagit havlular var gunumuzde. yuzunuzu yikacinca hemen kullanin atin onu. bir daha asla kullanmayin. guzelliginiz icin bunu yapin. diyorlar! sizin guzelliginize de agaclar, hayvanlar, insanlar, dooga hersey feda olsun zaten degil mi? cok yazik cok :( boyle insanlar var etrafimizda :(

bir kitap okuyorum diyor ki eskiden insanlar agaclardan ozur dilerdi, onlara tesekkur ederdi. evet yapmali. hala onlarla paylasabiliyorken dunyayi senin de deigin gibi evren. sabahlari yol ustundekilere gunaydin diyordum da tesekkur etmemistim hic :) dur onu yapayim en azindan.

Cok guzeldi evren bu yazi sagol...

ÇokBilmiş said...

Klibi izleyince "Every Day Is Earth Day" diye bağırasım geldi. Zaten slogan atan rastalı insanları izlerken gözleri dolan tek salak da benimdir herhalde :))

Gulcin said...

bu yaziyla alakasiz ama yazmam lazimdi cok sukur yavrusu eski formatina geri dondu oleyyy! :)

Evren said...

YavruSu, the original ;)