April 17, 2012

Yasalar, tasalar...

Şikayetçiyim be blog! Bahar geldi geçiyor, ağaçlar çiçeklerle bezendi, çiçekler dökülmek üzere, bense ağaçlara ancak kağıtlara basılmış makaleler yoluyla dokunabiliyorum. Bu kadar çok okuma, bu kadar çok ödev verilmez ki bir öğrenciye! Hayır, ağaçlara yazık en başta! Neyse, 2 hafta kaldı. Sonra inanması çok güç geliyor ama öğrencilik hayatım bitiyor artık!

T. burada bir üniversiteden post-doc için teklif aldı, 2 sene daha buradayız; 2 saat uzaklıkta, yine bir üniversite şehrine taşınacağız. Ne yapsam diye düşünürken, neyse ki beni uyardı, her üniversitede bir master yapmak zorunda değilsin diye (matematikten sonra matematik öğretmenliği, klasik gitar, kütüphane ve bilgi bilimi, yeter tabii). Ama bunun için önce Ege Üniversitesinin bahçesine gömülü olan göbeğimi bulmam gerekiyor. Bu yaz ilk önce İzmir'e uğrayıp, bir kazı çalışması başlatacağım; o göbeği bulup hemen sokağa atacağım, yeter valla!

Buradan İstanbul değil de başka bir şehir için ayrılacak olmak üzüntü yaratıyor... Özellikle de bizim yavrunun çok sevdiği okulunu bırakacak olması. 2 annem, 2 babam, 1 de kız kardeşim var diyor. Ailecek çok sevip sahipleniyor onları. Dünya iyisi insanlar, bulunmaz doğallıkta bir okul ortamı, benim bile yanlarında kalasım geliyor bazen :)

Sonra buradaki evimiz, bahçeye açılan mutfak kapısı, yanda bizimkinin yaşlarında bir arkadaş... Ev arama kriterlerimiz arasına yeni biri daha eklendi zaten: yan evde 3-4 yaşlarında bir çocuk olması :) Ev alma, komşu al diye boşuna dememişler. Başka türlü bizimki gibi bir sosyal oyuncuyu nasıl tutarız bilmem. Sosyallik yoksa oyuncakla oynamak da yok, yalnızca anne ve babanın başına ekşimek var.

Geçen gün mıknatıslı çarklardan aldık, buzdolabının üzerine asılanlardan. Başlangıçta çok sevdi, biz mutfakta iş yaparken, o da gidip gidip farklı dizaynlar deniyordu. Ben de ciddi ciddi mekanik çalışması yapıyor zannettim ama yaklaşınca gördüm ki "bu bebek çark, bu onun sisterı, bebek ağlıyo, altını değiştirmem lazım, bunu da baba çarkın yanına koyayım, tamaaam" diyerek çarkları sosyalleştiriyormuş. 

Ne yapacağız bilmiyorum. İşimiz iş, ilerde kesin okulundan çok davet alacağız diye konuşuyorduk T.'yle ama bir de baktık ki o döneme bir şey kalmamış. Sahi bunlar 5 yaşında okula mı başlayacaklar şimdi? Sevgili ülkemde eğitim konusunda her gelen iktidar dönüp dolaşıp bir şeyleri değiştiriyordu ama bu İslamcı muhafazakar parti pek bir 'akıllı' çıktı. Öyle sınav sayısını 2 artırıp 1 indirmekle uğraşmadan direkt formülü verdi: 4+4+4. Olayı kökten çözmek için, hiçbir bilimsel dayanağı olmadan, gayet tepeden inme bir şekilde --çöz çözebilirsen! Ayrıca düzenlenen formlar öyle usta ki buyurun kendiniz bakın, Anne Kaz yazmış.

Konuyla ilgili Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesinin yaptığı açıklamaya göre:
  • Yeni taslakta 1’inci sınıf yaşı bir yıl öne alınmaktadır. Böylece, 60-72 ay çocukları, okulöncesi eğitime değil, 1’inci sınıfa alınacaktır. Bu uygulama pedagojik açıdan sakıncalıdır. Bu yaş çocukları, daha somut işlemler dönemine geçmediği için 1’inci sınıf becerileri arasında bulunan okuma-yazma, basit sayısal değerlendirme ve işlemleri yapabilecek bilişsel düzeyde değildir.
  • Önerilen 4+4+4 modelinin ilk kademesi olan 4 yıllık eğitim kavramı hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır. Bilimsel araştırmalara göre çağ nüfusu bilişsel gelişim açısından ayrıştırıldığında, 7-11 yaş somut işlemler, 12 yaş üstü ise soyut işlemler dönemleri olarak belirlenmiştir. Dördüncü sınıftaki bir çocuğun, somut işlemler döneminin tam ortasındayken ilköğretimin ikinci kademesine geçmesi, bilimsel veriler ve bulgulara ters düşmektedir.
  • Önerideki son 4 yılın mesleki ve teknik yönlendirmeyi içermesi, bilimsel açıdan sakıncalıdır. Bilimsel veriler ilgi, bilgi, yeti ve becerilerin 15 yaşlarında bile kararlılık göstermediğini ve kaygan bir zeminde olduğunu saptamıştır. Araştırmalar, çocukların yaşam boyu çalışacakları alanlardaki eğitim seçeneklerini 18 yaşından önce doğru ölçütlerle değerlendiremediklerini göstermektedir.
Bu işin bilimsel yönü, devamını bu linkten okuyabilirsiniz ancak işin bir de siyasal ve ideolojik yönü var ki o kısmı ortada alenen “dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” diyen bir başbakan varken nasıl tartışacağız bilemiyorum. Demokrasi varsa, tabii ki seçme özgürlüğü de olmalı. İsteyen gider din felsefesi öğrenir, isteyen gider ateizm öğrenir.  "Dindar nesil" yetiştirmenin yeri örgün eğitim kurumları değildir. Biz çocuğumuzu resim yaparken bile yönlendirmemek için göbeğimizi çatlatırken böyle aleni bir şekilde yönlendirme yapılmasını kabul etmek mümkün değildir. Herkesin her türlü bilgiye eşit derecede erişim hakkı vardır, tüm çocukların baskı olmadan öğrenme, yönlendirme olmadan meslek seçme, kız çocuklarının da istediği kadar eğitim alma ve evlenmeme hakkı vardır. Çocuk hakları vardır! Onlara hiç sordunuz mu? 4+4+4 = "çocuk gelinler"+"çocuk işçiler"den oluşan "dindar bir nesil" olmasın sakın?!?


Canım sıkkın be blog! Yasa geçmiş bile...

15 comments:

Feride said...

islam olmadan insan olmak gerektiğini bir bilselerdi bu insanlar.. önce insan, erdem, tahammül ve sevgi kelimelerini ögretelim 5 yaşını henüz doldurmuş çocuklarımıza, sonra onlar ne ögrenmek istediklerini ögreneceklerdir.. Bu netice ile kendi isteklerini uygulaacak aksine de saygı duyacaktır.. eminim.. Bu konu ile ilgili benim de canım çook sıkkın, çok düşünceliyim Evren. Hayrolsun sonumuz..

Ayrıca değişiklik iyidir deyip teselli edeyim seni, ben eminim ki T.Su yeni evinizden ve karşılaşacağı tüm yeniliklerden keyif alacaktır. Mezuniyetin hayırlı olsun bu arada.. ve son olarak da lütfen birşey olsun ve herkes çok mutlu, çok saygılı ve çok özgür olsun..
özlemiştik..

Gulcin said...

demek tasinma vakti geldi... hissettiklerini az cok anlayabiliyorum sanirim. insan duzenini seviyor iste. hele bir de T.Su olunca. Ama dilerim gittiginiz yerde cok daha mutlu olsun, mutlu olun. Siz bunu cok guzel basarabilen bir kucuk topluluksunuz ben size guveniyorum vallaha bak :) Hem evede bir eglence paketiniz de var yuruyen konusan sarki soyleyen dans eden :)

Diger konuda ne desen katiliyorum. Itiraf ediyorum garip bir haldeyim okumak, dinlemek istememe hali geldi ustume. yine degisecek nasilsa diye dusunuyorum sonra degisene kadar degisecekleri dusunup daha da feci oluyorum. Biz namazinda niyazinda anneanne babaanne torunlariyiz ama ben boyle tepeden inme ogreneceksiniz hic gormedim. bunaltici hakikaten :(

Cigdem said...

Yüregimi daraltiyor Evren bu dediklerin, hem de kesinlikle yurda dönme karari vermisken. "Araştırmalar, çocukların yaşam boyu çalışacakları alanlardaki eğitim seçeneklerini 18 yaşından önce doğru ölçütlerle değerlendiremediklerini göstermektedir." 18'de bile hata payi yüksek, hayir kendimden biliyorum:). Cocuk gelinler, ve peygaberimizin hayati konulu secmeli dersler altinda yikanacak körpecik beyinlere, o derslere giren ve girmeyen arasindaki kutuplasmaya, okul seviyesine inecek mahalle baskisina zaten hic girmiyorum.

Tebdili mekanda ferahlik vardir, hem bitirme asamasinda, hem tasinma telasinda kolayliklar hepinize. Gerci okul isine üzüldüm, insallah aynisinin tipkisini bulursun yeni sehirde de:), resimlerden takip ettigim kadariyla benim dream school orasi. Hatta, neden sen kurmayasin öyle birsey.

firarperest said...

Sevgili Evren, az yazıyorsun öz yazıyorsun. Öncelikle tebrik ediyorum seni de eşini de. Değişiklik elbet iyidir; ama kaygını ya da stresini de çok iyi anlıyorum. Neticede öncelikle düşünmemiz gereken çocuklarımız var. Aradığım kriterleri az çok bulacağına inanıyorum.

Dört dörtlük(!) sistemde çoğu insan aynı şeyi düşünüyor; ama yer yerinden oynamıyor bir türlü. Kesinlikle göndermem çocuğumu; ama bu kolaycı bir çözüm olmaktan öteye geçemez. Anaokulunda bile yaşadığımız en büyük sıkıntı ay farkından doğan farklılıkların yarattıkları sorunlardı.Neyse uzatmak istemiyorum.

Bu arada Meslek Lisesinde görev yapıyorum. Son sınıf öğrencilerimin çoğunun ya hedefi yok (ki bu öğrenciler bölüm seçmiş durumdalar inşaat,mimarlık, harita, bilgisayar gibi) ya da polis,asker, beden eğitimi öğretmeni olmak isteyenler ağırlıkta.
9. sınıf öğrencilerimle tanışırken muhakkak meslek lisesini seçme nedenlerini sorarım. Büyük bir çoğunluk ailesinin isteğiyle gelmek zorunda kalıyor ya da diğer okullara ortalamaları yetmiyor.
Kaldı ki kendi tercihiyle gelen öğrenciler için de durum hiç iç açıcı değil. Mesela Motor bölümünde okuyan öğrenci 45 yılından kalma motorla ders görüyor. Yabancı dil öğretim metodu ve altyapı çok yanlış. Öğrenciler de bilinçli değiller. Yapı bölümünden alınan diploma uluslararası geçerliliğe sahip.

İster 4 olsun ister 8 altyapı değişmediği müddetçe sonuç değişmeyecek.

Feride said...

sevgili firarperest, yorumunuzu çok begendim, özellikle bir meslek lisesi mezunu olup da istediği bölümde okuyamadığımdan olsa gerek son paragrafı.. begenme sebebim doğru tespit yapmış olmanız bu arada belirteyim :) Bilgisayar mühendisi olabilmek için ortalama puanım zamanın süper liselerinin kollarını bana açmalarına yetecek kadar yüksek olmasına ragmen, çoğu meslek liselinin aksine ailemi arkama alıp bilgi-islem bugünün bilgisayar sistemleri bölümüne kayıt yaptırdım. İngilizce hazırlık yılımda okul derecesi alıp, diğer 3 sene de gayet iyi bir ortalama ile mezun oldum. Fakat tam benim dönemime rast gelen kat sayı durumundan dolayı, o zamanında sırtımı çevirdiğim süper hiper lisede benden düşük puan alan kişiler hayallerini yaşarken, ben hep bakakaldım. O zaman pek anlamamıştım ama bu hayal kırıklığı benim motivasyonumu tepe taklak getirip özgüvenimin ve kendime saygımın da içine etti- kabalığımı mazur görün lütfen- Velhasıl demem o ki şimdi ne zaman bir meslek lisesi bahsi duysam bu memleketteki mutsuz insanları düşünüp kahroluyorum.. Mutsuz ama işi var diye sevinemiyorum çoğu için.. Çoğu ya ailesinin dayattığı fakultelere gidip onarın yaşayamadığı hayatları yaşamaya mecbur bırakıldı, ya da devletin, osym denen saçma kurumun, ya da elinde imza yetkisi olan ve keyfe keder sistemler deneyip duran adamların kendilerine biçtikleri hayatı.. Ben de meslek sahibi oldum, hem de bilgisayarla ilgili. Fakat zamanında mahvettiğim motivasyonum ve seçtiğim şeyin kendi istegim değil bana biçilen meslek oldugunu hatırlayıp durup bir türlü sahiplenemedim işimi.. Bu çocuklara çok yazık ediyorlar.. hiç mi kafalarını çalıştırıp kendilerinden sonra gelecek neslin birçoğunu bu amaçsız, garip tuhaf neslin oluşturacağını düşünmüyorlar. Ben düşünmeden edemiyorum. Çocuğumun benim yaşadıklarımı yaşamaması için elimden geldiği kadar sivil itaatsizliğimi sürdüreceğim ve sisteme kurban vermeyeceğim. Başınızı ağrttım kusuruma bakmayın..

Evren said...

Ne guzel dilekler bunlar! Dilegin dilegim olsun! Ve de katiliyorum, "once insan, erdem, tahammul ve sevgi" cok cok onemli!

Evren said...

Gulcincim evet ya... Senin bu guzel dileklerin, cesaret verici sozlerinden sonra tam gaz gidebilirim artik :) Sagolasin!

Diger konuda ben de cok direndim, okumamak dinlememek icin ama evde 3,5 yasina gelmek uzere olan bir kuzu olunca mecbur kaldim :(

Evren said...

Cigdem hic sorma! Aynen ben de kendimden biliyorum durumu :) Kutuplasma olayini dusunmemistim, amanin is daha da ciddiye biniyor! Biz de 2 yil sonra kesin donmek istiyoruz. Kolay gele hepimize!

Okul konusunu da hic sorma, hakikaten dream school orasi. Kurucusu Montessori ogretmeni, cocugunu varolan kreslere gondermek istemedigi icin evinin giris katini kres yapti. Tek bir plastik yok okulda, tum malzemeler dogal, butun yiyecekler organik, bir kismi cocuklarin da ekim dikim islerinde calistigi bahceden, bazen de birlikte pisiriyorlar. Ama en guzeli, anne-baba ikisi de okulda calisiyor ve cocuklari cok seviyorlar, kendi cocuklari gibi davraniyorlar. Bohuu, yarama bastin, aglamak istiyorum. Su anda baktigimiz yerdeki okullarin cogunda bilgisayar labaratuvari var! Plastiksiz okul zaten yok. Edible school garden olayina da hic rastlamadim. Sanirim en iyisi senin dedigin gibi kendimizin kurmasi ama benim calisma hakkim yok :( Neyse artik, daha bos olacagim, evde bir sekilde telafi etmeye calisacagiz-umarim!

Evren said...

Ne guzel tartismalar donmus burada!
Firarperest, cok onemli bir konuya parmak basmissin! Altyapi sorunu cidden cok onemli. Ve daha da onemlisi, ailelerin yonlendirmesi ve hatta zorlamasi ya da o "elinde imza yetkisi olan adamlarin bictikleri hayatlar"... Feride'nin dedigi gibi o zaman istedigin bolum olsa da sahiplenemiyor insan.

Feride,
Ben de meslek liselerini hep takdir etmistim, ne guzel insanlar erkenden yapacaklari isi secip cekirdekten yetisiyorlar diye ama tabii ulkemizde bu insanlar icin de gelecek katsayilara baglanip itinayla mahvedilebiliyor! Yazik gercekten! Umarim cocuklarimizi korumayi basarabiliriz. Boyle konularda lutfen "basimizi agritmaya" devam et Feride, paylastikca pek cok sey daha net gorunuyor.

bekar anne said...

dün uzun uzun yazdım, yayımla dedim ve yorumum gelmemiş. Öyle bir korku sultanlığında şüphe içinde yaşıyoruz ki, yorumlarımın bile birileri tarafından denetlendiğini düşünebiliyorum.
Aslında dün kısaca şöyle demiştim.
1960'lardan itibaren şu anda aynı ülke topraklarında yaşayan malum şahsın "altın nesil" yetiştirme amacı yavaş yavaş gerçekleşti ve devletib, sivil toplum örgütlerinin, sosyal medyanın, paylaşım sitelerinin, sözlüklerin hepsine çok planlı bir şekilde yerleştirildiler, yerleştiriliyorlar. altın nesil yetiştirilmeye de devam ediyor. Başbakanın dindar nesli de altın neslin daha açık ve siyasi olarak dile getirilmişi. Altın nesil seçilmişler nesliydi, dindar nesil altın neslin hükmedeceği, köle olarak kullanacağı ve yönetmekte asla zorlanmayacağı bir nesil olacak.

4+4+4 bilimsel olarak her yönden sakat. Üniversiteler, pedagoglar açık açık ortaya koydu. Ancak bilimsel olarak çok sakat bu uygulama, ideolojik amaçlarına ulaşmak için mükemmel ayrıntılar da içeriyor. gayet zekice kurgulanmış.
biz annelerin artık uyanması gerekli. Çevremde konuştuğum pekçok anne çocuğuma zarar gelir mi, veya beni de silivri yollarında süründürürler mi diye birşey yapmaktan çekiniyor.
konuşanları gaz bombalarıyla boğdular.
ancak herçeye rağmen, tüm korkularımıza rağmen, birşey yapamasak da, maddi, manevi çağdaş bir eğitim, çağdaş bir ülke için mücadele edenleri desteklememiz gerekiyor. kitaplarını almamız, okumamız, eylemlerine katılmamız, üye olmamız. öyle ya da böyle artık birşey yapmamız lazım. kızımın geleceği için çok endişeliyim.

baharb said...

Evrencim yeni okul icin mothering.com forumlarinda ara belki az bilinen, az cocuklu, senin dedigin tarz dogal bir yer bulabilirsin.

Evren said...

Aaa boyle bir sey bilmiyordum, cok sagol Bahar! Bakiciim hemen :)

Evren said...

Serpil,
Uzuldum bak simdi yorum kaybolmasi isine!
Ben de endiseliyim, hem de cok... "Korku sultanligi" tanimlamana katiliyorum. Her yerde, her seyde bu var maalesef! Ve en korkunc olani da bu! Zekice kurgulanmis olmasi konusunda da cok haklisin. Islerini biliyor, nereden baslamalari gerektigini, nasil orgutleneceklerini cok iyi biliyorlar. Ve dedigin gibi kesinlikle bizim de orgutlenmemiz gerekiyor. Butun bu "korku sultanligina" ragmen.

Anonymous said...

Ne yazık ki ciddi bir örgütlenme sorunu var. Bu da çok doğal. Kölelik ve biata dayalı cemaatin karşısında aynı şekilde yer alabilmek, demokrat insanlar için mümkün değil. Ben en azından hiçbir şey yapamasak da, korksak da, aramızda kavga da etsek, örgütlenenleri, yazanları, hapsedilenleri, süründürülenleri destekleyelim. hiç olmazsa bunu yapalım şu an için. Bir de şuna inanıyorum, bir noktada kırılacaklar. o kırılma olduğu anda, bilinçlenenlerin hareket şansı artacak. gerçekten de zaman arkana yaslanıp keyif yapma zamanı değil.

Cincüce said...

Evrencim hayırlı olsun. Sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim. Hayatta yenilikler, değişiklikler iyidir; ama ufaklığın okulu öyle güzeldi ki, insan üzülmeden edemiyor. Peki yaz planlarınız da değişti mi bu şartlarda? Yoksa yine de geliyor musunuz?

4+4+4 meselesine girmek bile istemiyorum. Bu konuda ne yazsam, siliyorum sonra. Hiç bir şey yeterli gelmiyor. Bazen diyecek söz bulamıyor insan. dayatma, dikta, baskı ne ararsan var. En kötüsü de beyin yıkamayı zorla sokuyorlar körpecik hayatlara. sonu nereye varacak, sonumuz nereye varacak bilemiyorum. Hiç umutlu bakamıyorum buradaki durumlara.
Yurt dışına giden, gidecek olan ya da orada yaşayan tanıdıklarım adına da seviniyprum açıkçası.