January 14, 2010

"Help God It's Monday!

Yeni dönem başladı :( Hiç hazır değildim oysa ki! Okuyacak/yazacak, gidilecek/yapılacak o kadar çok şey var ki! Kış tatilinde Florida'ya dayımı ziyarete gitmiştik, Cumartesi gecesi geldik, Pazartesi okul açıldı :( "Help God It's Monday!" diye bağırmak istedim tüm gücümle. O sırada Kurabiyegiller'in şu yazısını gördüm; biraz da iyi tarafından bakmaya çalışayım deyip bastırdım içimdeki çığlığı...

Aslında bu HGI Monday's (Help God It's Monday) fikri 3 yıl önce Amerika'ya ilk geldiğimizde tezahür etmişti bendenize; ama bir türlü hayata geçiremedim. Burda 'dessert' (tatlı) dedikleri şeyleri görünce, dedim ki burada bir pastane açsam, adını da HGI Monday's koysam, Pazartesi sendromu yaşayanlara dondurmalı baklava, anasını/yavrusunu özleyenlere sütlü nuriye, sevgilisinden ayrılanlara bol çikolatalı bir sufle, hasta olanlara fırın sütlaç, kafası karışık olanlara aşure, canı sıkılanlara çeşit çeşit kurabiye, pasta (ballı bademli, çikolatalı, vişneli, kestaneli, karamelli, krokanlı, profiterollü ve daha niceleri); ama hepsi gerçek, gerçek pasta yani, böyle kek üstü krema kandırmacası değil! Ah, ah! Ne güzel olurdu burda pastane tadında bir yer olsaydı, cup cake ve cookie'den başka bir şey sunsaydı :(
Özledim pastane kokusunu özledim,
Özledim poğaçaları, tatlıları özledim,
Özledim memleketimi, herşeyini özledim,
Gel dedim yaz dönemi, hala gelmek bilmedin!

7 comments:

Hülyanın Tunası said...

çok teşekkürler evrencim
öperiz maaile sizi

senem said...

Evrencim, iyi ki varsın, iyi ki tanışmışız ve iyi ki tanışma zamanımız ikimizin de hamile olduğu döneme gelmiş. Ve bittabi ki iyi ki Yavru Su ve Nevacik hayatımızı böyle şenlendirmiş, gün ışığı ile doldurmuş. Ödül için çook teşekkür ederiz!:)

İlk said...

Bu da bir ilk! Cok tesekkurler!

Yazini sirasiyla okurken Pazartesi sendromuna (haftasonu da calisinca cikamadim ben icinden, bugun ise gitmedim), pastahane/pastahane urunlerini yeme hayallerine takilmistim (bu arada senin benim gibi cogu Turk'un ya pastahane ya da lokanta acma hayali var burada).

Odul ve pastahane derken arada kaynamasin. Daha once tuttugun bloglara baktim simdi. Birakma yazmayi! Arada bir de olsa yaz derim. Ben Mataboo ve Techne nedir simdi ogrendim mesela. Mataboo oyununu daha basit duzeyde kucuk yastaki cocuklarla da oyanayabiliriz. Cok guzel fikirmis!

Başak Çelik said...

Simdi bana "bu kocaman anlamlı yazıda bula bula bu kismi mi buldun?" diyebilirsin; napalim, algida secicilik :)

Ise basladigim ilk hafta bakiciya zor gunler gecirten oglum bu hafta ise baslamama alismis gorunse de, biz de sizin gibi gece ayaktayiz! Ustelik Cinar gozlerini de acmiyor, ama uyumuyor da bir turlu... sanirim o da ayri gecen zamani telafi pesinde...

Hepimize kolay gelsin, sevgiler!!!

zeynep said...

teşekkür ederim ben de!
sevgiler bizden!

Evren said...

Hülya,
Esas biz teşekkür ederiz, sizi okumak, tanımak şerefi bize ait.

Senemcim,
Evet ben de çok seviniyorum sizi tanıdığıma, blog annemiz olarak da ayrı bir yerin var hayatımızda :)

İlk,
Evet sanırım buraya ilk gelince karşılaştığı şeylere yemek denmesini yadırgıyor insan. Sonra alışıyorsun tabii ama arada yine pörtlüyor bu özlem. Bu arada pardon ya, senin de hamile hamile canını çektirdim ;)
Bloglar için cesaret verdin, teşekkürler! Mataboo oyunun küçük yaşa uyarlanması fikri de çok güzel, bizim YavruSu'nun zamanı geldiğinde bir deneyelim bakalım. Öğretmenliği bıraktığım için zaten sanırım o bloga bizim yavrunun matematikle etkileşmeye başlamasıyla geri dönücem ama TechneCosmos hep aklımda; yazılar yazıyorum kafamda; ah bir de vakit bulabilsem. Gerçi zaman, yaratma meselesi, neye öncelik verdiğinle alakalı ama böyle şeyler için Godot'yu beklememekte fayda var sanırım. Neyse bakalım...

Basak,
Aslinda bu odul isinde seni de unutmadim. Henuz blogunda yazmaya baslamamis olsan da, sirf su son ekledigim maddeden; maddeler bir yana da, esas olarak samimiyetinden dolayi sana en iyi yorumcu odulunu veriyorum --sarkici turkucu odulu gibi oldu galiba :) Ama anladin sen onu: odul modul bahane, gonul muhabbet ister, paylasmak sahane. Uyku konusu da evet malesef bu dönem sapıttı yine. Ama güzel günler göreceğiz diyorum, güneşli günler, yakındır :) Hepimize kolay gelsin, sevgiler!!!

Zeynep,
Esas ben teşekkür ederim, bu yazıyı göreceğini bile ummuyordum, hoşgelmişsin, sevindim. Biz sizin sıcak evinizi arada ziyaret ediyoruz, bize de bekleriz yine:)
Bu arada Pozitif Doğum Hikayelerindeki yazın bana çok dokunmuştu, bugün Özgüranne'nin şu yazısını (http://ozguranne.blogspot.com/2010/01/pozitif-dogum-hikayeleri-blogcu-anne-ve.html) görünce sen aklıma geldin; okumadıysan veya yazdıktan sonra rahatlamadıysan ki umarım aksi olmuştur, mutlaka oku derim. Sevgilerimle...

Başak Çelik said...

Evren, cok tesekkurler :)
Blogumu actigimda Cinar zaten 8-9 aylikti ve ben boyle ortadan nasil baslarim bilemedigim icin yazmaya baslayamadim bir turlu... dolayisiyla, gevezelegimi yorumlarla disa vuruyorum iste :) Odulum icin de tesekkurler, cok hosuma gitti, pek mutlu oldum :)
Samimiyet duygularimiz karsilikli, evde anneme, esime sizin deneyimlerinizi anlatirken sanki gercekten tanisiyormusuz gibi anlatiyorum sanirim, annem her seferinde "bu arkadasin Evren'i nerden taniyorsun, ben niye hic tanismadim?" diyor :))
Umarim YavruSu da Cinar da bir an once uykularina kavusurlar, tabii biz de!
Kocaman sevgiler!
Basak