September 14, 2010

Anthem


bir süredir moral yoktu, şimdi de zaman...
bu aralar yalnızca okula gidiyorum ve geliyorum...





5,3 kilometrelik bir yolun ardından kampüse varıyorum



Ve bisikletimi parkedip



şu binanın içerisinde penceresiz bir labaratuvarda süper verimli (!) bir şekilde 10'dan 5'e kadar çalışıyorum.



Bu arada evde bir kız çocuğu büyüyor, yakalayabilene aşkolsun!
* * *

Bir de ülkenin gündemi var ki onu yakalayabilmek için sürekli yeni düzenlemeler yapıyorum ama... Misal, anayasa tartışmaları ve toplumsal muhalefet üzerine güzel bir söyleşi ve bir yazı dosyası okudum bu süreçte ancak yazabiliyorum:

Bir de son bir duyuru: Yarın Hrant Dink'in doğum günü dolayısıyla çok anlamlı bir etkinlik gerçekleşecek, Hrant Dink Ödülleri verilecek. Bu ödül, "ayrımcılıktan, ırkçılıktan, şiddetten arınmış, daha özgür ve adil bir dünya için çalışan, bu idealler uğruna bireysel risk alan, ezber bozan, barışın dilini kullanan, bunları yaparken, insanlara mücadeleye devam etme yolunda ilham ve umut veren kişilere verilecek".

Böyle insanlar olması ne güzel!

Ve ödül heykelciğini -ki heykelcik denir mi bilmem, şu ana kadar gördüklerimden epey farklı- tasarlayan Erdağ Aksel Leonard Cohen'in Anthem şarkısından esinlenmiş, ben de paylaşmak istedim, haftanın şarkısı olarak sidebar'a koydum, sonra da buradan dinleyebilirsiniz.
Diyor ki Cohen:

"Herşeyin üzerinde bir çatlak vardır
Ve ışık da oradan içeri girer"

Haydi size bol ışıklı günler!

Güncelleme: Hrant Dink Ödüllerinden birisi Türkiye'den vicdani retçi Mehmet Tarhan'a verilmiş. Kendisiyle ben de Çıplak Ayaklar Kumpanyası tarafından Mehmet Tarhan'dan esinlenerek hazırlanan "Mehmet Barışı Seviyor" adlı oyunda tanışmıştım (belki yeni sezonda tekrar oynarlar, kaçırmayın derim). Mehmet Tarhan, gerçekten de "ayrımcılıktan, ırkçılıktan, şiddetten arınmış, daha özgür ve adil bir dünya için çalışan, bu idealler uğruna bireysel risk alan, ezber bozan, barışın dilini kullanan, bunları yaparken, insanlara mücadeleye devam etme yolunda ilham ve umut veren" bir insan. Bu habere çok sevindim :) Haberin ayrıntıları ve Mehmet Tarhan'ın konuşma metni için tıklayınız.

Hrant Dink Ödülü'nün ikincisine ise Türkiye dışından haksızlıklara karşı durmadan, usanmadan, korkmadan mücadele eden İspanyol bir yargıç layık görülmüş: Baltasar Garzon Real.

Ve Karanlığa Işık Tutan diğerleri de anılmış gecede, ayrıntılar için buraya bir tık. Bu insanlardan biri de Nezahat Gündoğan. Kendisi "İki Tutam Saç: Dersim'in Kayıp Kızları" adlı belgeselinde 1938'de Kürtler Dersim'den sürülürken rütbeli asker ailelerine verilen kızların saklı tarihini, onlardan ikisinin birer tutam saçını koynunda saklayan kadınların anlatımıyla görünür kılıyor. Karanlığa Işık Tutan insanların gösterdiği karanlıkları gördükçe ne kadar üzülsem de, böyle insanların haberlerini okuyunca insanın içi ışık doluyor.

7 comments:

Yelish said...

Moraller kolay kolay duzelmeyecek gibi ...

Herşeyin üzerinde bir çatlak vardır
Ve ışık da oradan içeri girer
Buna bayildim !

Gulcin said...

ve AIHM kararini aciklayacak ve yeni tartismalar ve... gunler devam edip gidecek unutulmamasi dilegiyle...

Lerna said...

benim de hayatim ayni Evren. yalniz ben 9dan 4:30a penceresiz ofiste calisirken buyuyen iki adet kiz cocugu var. hep gundemi yakalamaya calisiyorum hicbir zaman olmuyor, ne tr ne amerika. zaman olsa kafam almiyor, facebook veya blog tarzi seylerden baska hicbirsey okuyamayacak oluyorum. herhalde biraz daha buyursek hepsini yapabilicez :)

Evren said...

Yelish,
Oyle malesef... Hayat daha farkli artik!
Sarkiya ve sozlerine ben de bayildim, pek anlamli! Cohen usta sagolsun :)

Gulcin,
Dilegim dilegin olsun!

Lerna,
2 kiz cocugu daha mi iyi acaba, birbirlerine arkadaslar en azindan, ama diger yandan da cok mu zor olur diye hala bir karara varabilmis degilim. Bu arada duygularima tercuman olmussun! Haberleri Facebook'tan ogrenmenin yarattigi karin agrisiyle bir heves yeni duzenlemeler yapiyorum Reader'da, toolbar'da, vs.de ama cogu zaman kafam almiyor benim de. Hele bir de simdi ders vermeye basladim, Amerika gundemini de takip etmek gerekiyor ama... vakit-kafa sorunsali burda da karsima cikiyor. Biraz daha buyursek olacak ha! Hadi bakalim umutlandim ben de :))

Lerna said...

:)ben de aynen. new york times'i opening page yaptim yine ise yaramdi. bir de ben de bu donem ders veriyorum, hem de kendi dersimi. 1 saatlik lecture icin gecen hafta 3 ful gun calistim.
iki cocuk bence daha kolay, yani genelde daha kolay. sonucta her zaman oynanacak biri var evde. ama tabii iki kisinin kahrini cekip surekli iki kisinin isteklerini yerine getiriyorsun. ama son kertede birincisini sevebildigin kadar ikincisini de sevebildigin icin dunyan binbes yuz kez guzellesiyor. ya da bize oyle oldu diyiim.
google postunu da okudum...o yurdu o tel kulubelerini biliyor olmak guzel. sanki yuz yil gecmis ama...

Evren said...

Lerna,
Tahmin edebiliyorum. Ben slide'larına kadar hazır olan daha önce almış olduğum bir dersi veriyorum ve 1 gün hazırlık yetmiyor kesinlikle. Hele yeni reading eklemişsem en az 2 gün sürüyor. Yurt (2 anlamda da) bana da pek bir uzak görünüyor artık :) Hatırlamak güzel yine de :)) İkilerden gittik bu yorumlarda, ikinci çocuk olayında da, öyle diyorsun, beni düşündürüyorsun ;)

RRH said...

Ashley uzun süredir söylüyordu bvurayı ziyaret etmem gerektiğini.Haklıymış. Yazılar ,duygular hayat tarzları ne kadar çok benzerlik gösteriyor .
Tekrar görüşmek üzere Sevgili Evren

REDRİDİNGHOOD