Evet sonunda ibrahim ve ibrahör'le karşılaştık. Markete gitmiştik. "Annecim beni kucağına al!" diye korku dolu bir sesle bacaklarıma yapıştı. Şaşılacak şeydi; çünkü markette mümkün değildi böyle bir şey istemesi. Her zaman kendisi dolaşıp her şeyi incelemek ve tüm ihtarlarımıza rağmen ellemek isterdi. Eğildim, baktım, beti benzi atmıştı. "Ne oldu?" diye sordum. "Gidelim buradan! "İbrahim burada" dedi. Kimi kastettiğini anlamak için etrafıma bakındım. Ve hemen anladım. Görür görmez ben de ürpermiştim. Alımlı, kırk beş, elli yaşlarında bir kadındı; siyah uzun çok şık bir palto giymiş, kafasına da siyah kürkten bir Rus şapkası takmıştı. Aslında marketteki herkes gibi alışveriş yapıyordu. Ama o kesinlikle buraya ait değildi. Yok, daha önce hiç böyle birini görmemiştim bu markette --ve hatta bu kasabada. Bir ara yalnızca ikimizin gördüğünden şüphe ettim. Etrafıma baktım, kadının varlığından başkalarının da haberdar olduğundan emin olmak istedim. Ama o sırada etrafta kimse yoktu. Kadınla göz göze geldik, yüzünü incelerken bir yandan da gülümsemeye çalıştım. Öylece baktı bana. Dostoyevski romanlarından çıkmış gibiydi. Yüzü öyle çok şey anlatıyordu ki... Domates seçmek gibi sıradan bir işi yaparken bile kafasından bir sürü şey geçiyordu sanki. Bu arada bacaklarıma yapışan T.Su'nun sesiyle tekrar kendime geldim. "Annecim gidelim!"
Kucağıma aldım ve gittik, marketin başka reyonlarında gezinmeye başladık. Her şey normale döndü, kucağımdan indi ve yine neşeli bir şekilde bir o yana bir bu yana doğru koşturmaya başladı. Derken tekrar geldi, "annecim ibrahim!" diye bu sefer başka birini gösterdi. Bu, daha normal görünüşlü bir adamdı. İri yarı, uzun sakalları olan, genç biriydi. Ama yakından bakınca gözleri sanki çok yaşlı görünüyordu. Biraz ürpertici bir yanı vardı gözlerinin. Neyse, yine kucağıma aldım ve oradan da uzaklaştık. Sonra ikisini de bir daha görmedik. Sanki o an için oradaydılar. Bir görünüp bir kayboldular...
Sonuç olarak anladım ki, bu ibrahim bir kişi ya da belirli bir figür değildi kafasında. Sadece korkunç olanın adıydı.
Verdiği tepki, tıpkı Altın Kızlar'ın DVD'sini ilk kez gördüğü zamanki gibi bir tepkiydi.
- Bunlar kim? Çirkin kadınlar mı?
demişti. Korkunç, çirkin, vs. Ama bana hiç çirkin gelmemişti Altın Kızlar daha önce. Severdim onları. "Görünüşe göre yorum yapmayalım lütfen" dedim, "tanısan sen de seversin." Ama aslında onun sevgiyle ilgili bir sorunu yoktu. Öylesine gördüğü bir resim hakkında yorum yapmıştı. Fakat ben takıldım. Nasıl kibar olmayı öğretecektim, insanları dış görünüşlerine göre değerlendirmemeyi... Fakat o, birisini çirkin ya da farklı gördüğü için mesafe koymuyordu. Olduğu gibi kabul edebilirdi. Belki korkunç olanları biraz zamanla. Onlara karşı da gizemli bir ilgisi vardı, hem korkuyordu hem de tekrar tekrar bakmak istiyordu. Siyah insanlardan da ilk gördüğü zaman korkmuştu. Sonra kreşe gittiğinde az da olsa gördüğü siyah insanlar sayesinde alıştı, sevdi. Burada aileler çocuklarıyla ten rengi hakkında hiç konuşmuyorlarmış. Bunu yaptıklarında ayrımcılık olacağını düşünüyorlarmış. Oysa yokmuş gibi davranmak ayrımcılık olmaz mı? Anlatmak lazım bir şekilde, her çeşit, her renk insan var diye. İyi ki var diye. Gökkuşağı tek renk olsaydı ne zevki kalırdı yağmurdan sonra gökyüzüne bakmanın, cama yapışıp yağmurun bitişini beklemenin :)
11 comments:
evrencim,
postunla alakasız bir şey sorucam..
sizin o harika ninninizi nasıl iphone'a yükleyebilirim..
İbra'lar çıkmış meydana... nihayet :)
Bizim için 'Öcü' olan YavruSu için 'İbra him/her' hepsi bu :)
Gözleri bin yıllık, bakışları tozlanmış insanlardan korkarım :/ yok pek bir farkımız demek ki.
Yeryüzündeki en vahşi şeye, bir çocuğa kibar olmayı öğretmeye çalışman boşa çaba gibi geliyor bana :)
Eğer 'çirkin' gördüğünü belirtmesini engeller isen, yalan söylemeyi, gerçek düşüncesini dile getirmemeyi, saklamayı-maskelemeyi, dolaylamayı öğretirsin gibime geliyor ki, yapmak istediğinin bu olduğunu sanmıyorum :)))
Hatta hemen bir teşhis koyayım; bence, YavruSu'yu, senin kafandaki/sana öğretilen /kendi kalıplarını baz alarak kalıplaştırmamaya çalışıyorsun :)
Mesela, Altın Kızlar sana hiç çirkin gelmemiş ve severmişsin... oysa bana hep çok çirkin gelmişti onlar ama ben de severdim :)
Bırak YavruSu ona-buna çirkin desin, kıskandıklarını pizza gibi pişirip/dilimleyip yeme planları yapsın şimdilik, bazı şeyleri anlatmak/anlamasını beklemek için henüz çok küçük değil mi?
Az nefes al n'olur :)
Ah be yavruuum.. bitiyorum ben bu Su'ya.. canım canım.. Neden, neye göre belirlermiş ki bazı tipleri korkuyor.. İbrahim neden.. ay.. seviyorum seni YavruSUuuuuu
Anne,
Annecim diyesim geldi :P Bilemiyorum cidden. YouTube'dan acinca gorunmuyor mu?
http://www.youtube.com/watch?v=BQY4Cf_ldIA
Sittirella,
Evet aynen dedigin gibi. Her yazdigina katiliyorum. Biraz ona kendi kaliplarimi ogretmeye calisiyormusum. Bu anne-kiz iliskileri zaten ayri bir psikoanalitik inceleme konusu. Neyse, sonra senin dedigin bu olayi farkettikten sonra, karismamaya basladim. Bir de yine dedigin gibi bunlari anlatmak icin kucuk gercekten de. Nasil olacak bilmiyorum ama nefes almam lazim cidden :) Su anda tam da odipal doneme girdigimiz donem, yani tam sirasi aslinda... Neyse. Sagolasin yorumun icin!
Deli Anne,
Tesekkur ederiz efenim. Tipler hakikaten urperticiydi, ben bile urktum hafiften :P
kiyamam ben o'na. annecim gidelim dedigini her yazdiginda icim ezildi Evren kiyamam korkmus demek ki. Yavrusu oyle disa donuk bir cocuk ki ve oyle guzel iliski kuruyor ki etrafiyla nacizane endiselenmene hic mahal yok diye dusunuyorum. Korkmus biraz ama ben Yavrusuyu biraz taniyorsam yavas yavas yanasir bu korktugu seylere ibrahim sizin bas koseye bile oturur sofrada. Cocuk yasina geldiginden beri korkmadan hakkini ariyor Evren sen de :) (ne gulmustum o videoya :))
Bu arada kardes turkulerin bir sarkisinda var ya ibrahim oradan mi duydu acaba ama korku nereden onu cozemedim.
Sunu da soyleyecegim ben kucukken cingenelerden (o zaman oyle diyorduk :)) cok korkardim ama oyle boyle degil. bir gun hikayesini anlatirim sana gordum mu kacacak delik arardim. Sonra biliyorsun az peslerinden kosmadik :) ne korku kaldi ne aska bir sey geride. (yani oyle dusunuyorum umarim kendim hakkinda yanilmiyorumdur :)) diyecegim o ki cok kucuk, diyecegim o ki asla ayrimcilik fikriyle onu buyutmeyecek bir anne ve babasi var hatta teyzeleri ve amcalari da var :) Icin rahat olsun. O bunlarin hepsini halleder.
Ama ben hic kiyamadim bu yazida o'na. opuver benim icin sen onu evren :)
oy kiyamadim canim yaaa. neden ibrahim acaba, onu cozemedim neden hasan huseyin falan degil de ibrahim acaba?
ten rengi hakkinda konusmak konusmamak konusuna gelince, bence yokmus gibi davranmak asil ayrimcilik colorblindness yani... insanlarin cins cins oldugunu ve birinin digerinden daha iyi, kotu ya da ustun olmadigini onemli olanin iyi insan olmak oldugunu, ten renginin bunu belirleyen bir unsur olmadigini anlatmak lazim...
İbra-him, İbra-hör... canım yaa ben buna uzun süre gülerim artık :) - hatta şimdi Cenk'e anlattım, koptu adam :)
Ben de Montessori öğretmenin dediklerine katılmıyorum. 2-3 yaş civarında bir an, bir dönem var galiba... fantazi içlerinden geliyor, bu korkular çıkmaya başlıyor. Tam tersine fantastik hikayeler bu dönemi rahat atlatmaya yardımcı oluyor.
Biz anlattıkça hatta Mira'yı da dahil edip anlattırmaya teşvik ettikçe, korkuğu şeyleri kendi uydurabildiğini farkettiğini düşünüyorum.
Gülçin,
Evet haklısın, amcalar ve teyzeler de sağolsun :) Çok güldüm ama sana da yav, bizimki de koşabilir bir ibrahimin ya da ibrahörün peşinden :) İbrahim de evet, Gayda'nın Esma Redzepova cover'ından duymuştu. Ama o çok neşeli bir şarkıydı. Sanırım sonradan, ibrahim kelimesinin soundu onu korkuttu. Bilemiyorum işte. Karışık bu psiko-psişik haller. Ve tamamdır, öpücük konduruldu.
Ayşe,
Hasan ve Hüseyin diye birini duysaydı belki o da olabilirdi. Ama ibrahim kelimesini duydu, ve sanırım tam o dönemde bir korku nesnesine ihtiyacı vardı, o oldu.
Ten rengi konusunda da, sana katılıyorum, anlatmak gerek dediğin gibi.
Banu,
Çok iyi oldu bunu yazdığın. Evet, fantastik hikayelerle çok ilgileniyor. Biz de anlattırmaya teşvik edelim, güzel fikir. Teşekkürler!
Evrencim, bilmiyorum nasıl yorumlarsın bunu ama, herkesi sevmek, olduğu gibi kabul etmek de bir seçim değil mi? Evet en güzel davranış şekli bu. Ama T.Su; şimdilik böyle olmayı seçmiş görünüyor. Sen elbette anlatacaksın doğru olanı ama belki zamana ihtiyacı var. Fantazilerini, arketiplerin vücut bulmuş hallerini görmeye ihtiyacı var belki. O kadında ya da adamda bizim farketmediğimiz ama ortak olan belli görüntüler var belki? Belki Yavrusu çok sezgisel bir çocuk olacak? Ben henüz okumadım ama uzun zamandır listemde bekleyen bir kitap var. Böyle olağanüstü bir kız için ufun açıcı olabilir, okumuşsundur belki; http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=120217
Ne çok belki demişim! :) Aman yanlış bir laf etmeyim derdindeyim. Bu arada İbrahimi üretmesi için duyması gerekmiyor. Kollektif bilinçdışı; hiç görmediğini ya da duymadığını bilmesi demek değil mi insanın?..
Sirar,
Okumamistim ve ben de ne zamandir Jung okumak istiyordum, nereden baslayacagimi bilmiyordum, sagolasin! Link icin cok tesekkurler! Ve kolektif bilincdisi konusunda sana katiliyorum, cok ilginc geliyor ama dedigin gibi bir sey var. Okuyalim bakalim biraz daha :) Tesekkurler!
Post a Comment